Eğrisiyle Doğrusuyla

0
458

Orhan Uravelli

İnceleme:  

İgor Yakovleviç KUTSENKO. Pravda i krivda. (Doğru ve Eğri.) Elfa Yayıncılık Merkezi, Nalçik, 2007, 151 s. (Rusça)

(Çevirisi tamamlanan eser, KAF-DAV*yayın programı içerisindedir.)

Devletlerin tarihinde devamlılık esastır, dolayısıyla devletin ideolojisine bağlı olan tarihçilik de belirli klişelere ve devamlılığa bağlıdır. Kuban (Krasnodar) Üniversitesi emektar profesörlerinden tarih doktoru İ.Y. Kutsenko’nun Nalçik’te yayınlanan kitabını, bizce bizzat bu devamlılık bağlamında ele almak gerekir. Kutsenko’nun uzmanlık alanı, Kuban’da Rus Kazak nüfusunun tarihi, askeri, politik ve sosyo-ekonomik rolüdür ve kitabında 19. yüzyılda Rusya’nın Kafkasya’daki yayılmacılığını da bu bağlamda değerlendirmiştir.

Polemik ağırlıklı kitabında Kutsenko, çarlık rejiminin Kafkasya’daki işgalleri ve sömürgeci politikaları aklamaya ve göz ardı etmeye çalışan Rus tarihçilerini hedef almaktadır. (..)

Kutsenko, 1980’li yılların sonlarından itibaren gazete ve dergilerde Rusya’nın ‘kutsal ve muhteşem’ Çarlık tarihini methedenlere karşı devamlı polemiğe girmiştir ve bu tartışma havası, kitaba da yansımıştır. (..)

Kutsenko, kitabında 19. yy Kuban Kazaklarına romantik milliyetçi imaj kazandırma çabalarına gayet nesnel ve tutarlı şekilde karşı koymaktadır ve Kazakların sınıf olarak tarihteki siyasi işlevini ön planda tutmaktadır. (..) Kazakların askeri – siyasi fonksiyonuna dikkat çeken Kutsenko’nun da belirttiği gibi, Çarlığın bu bölgedeki işgalci ve gerici politikasını bizzat Rus Kazakları gerçekleştirmiştir. (..)

Rusya’nın güneyde babalık himayesi ve uygarlaştırma misyonu hakkında efsaneler uydurmak da abestir. Gumar Dzuyev’in 1993’te yazdığı ve Kutsenko’nun kitaba aldığı şu cümleler acı gerçeğin açık ifadesidir: Önceleri hiç görülmemiş ve duyulmamış bir soykırıma ve yıkıma uğratılan, vatanından zorla kovulan, Adıge halkının tarihinden daha acı ve daha feci tarih olamaz. Bugüne ulaşmış kısmı, ana dilini kaybedecek duruma gelmiş Adıge halkı kadar mutsuz halk olamaz. Benim Adıge halkım kadar mert ve aynı zamanda asil ve sakin halk olamaz. Vatandan yoksun milyonlarca soydaşım yer yüzünde derbeder dolaşmaktadır. Milli giysileri, geleneksel silah ve diğer alameti farikasının bile, ona soykırım yapanlar tarafından sahiplenildiği başka halk yoktur. (s. 79).  Adı geçen tarihçilerin fikrince Çerkeslerin sürülmesi, ana nedenleri itibariyle sadece Çar hükümetinin politikalarına bağlanamazmış, zira Dağıstan halkları ve Çeçenler daha uzun ve örgütlü direniş gösterdiği halde sürülmemişler (s. 78). Bu tezin ne ima ettiği gayet açıktır; Çerkesler, kendileri gönüllü olarak vatanı terk ederek göçü tercih  etmişlerdir. (..)

Kitapta Dünya Çerkes Birliği eski Başkanı B. Akbaşev’in 1999’da söyledikleri yer almaktadır: ‘İmam Şamil’in savaşı hakkında değişik dönemlerde, yanlış da olsa, doğru da olsa hep yazılmış, tartışma yapılmış, konuşulmuştur. Oysa Çarlığın Kuzeybatı Kafkasya’da yok etme savaşı yürüttüğü ve bu savaş sonucunda 3 milyonluk Çerkes halkından sadece yüzde 20’sinin hayatta kalabildiği hakkında ses çıkaran yoktu. Çerkeslere (Adıge ve Abhazlara), Kuzeybatı ve Merkezi Kafkasya halklarına karşı savaşın feci sonuçları, Rusya toplumunun bilincinde hiçbir şey ifade etmiyor… Okul ve üniversite kitaplarında Merkezi ve Batı Kafkasya nüfusuna karşı insanlık dışı savaş, Çar ordusunun haklı ve kahramanca harekatı olarak sunulmaktadır… Bu savaş, Adıge ve Abhaz halklarına büyük bir darbeydi… Dev zayiat ve nüfus kaybı, toplu sürgünler, Kafkasya’nın en kalabalık halklarından birini yok oluşun eşiğine getirmiştir.’ (s. 77).

(..) Kafkasya’da milliyetçiliğin bazı teorik ve sosyolojik yönlerine de değinen Kutsenko, kitabın önemli kısmını Karaçay yazar M.O. Buday’ın Adıgelere karşı kin kustuğu seviyesiz kitabına ayırmış (s. 116 – 138). Oysa Adıgelerin, yurtdışındaki Çerkeslerin desteği ile Kuzey Kafkasya’da büyük Çerkesya devleti kurarak Rus, Karaçay ve Balkarları ortadan kaldırma planlarından bahsedecek kadar (s. 110 – 112) hasta beyinli birine zaman harcamaya değmezdi. Yoğurt ve ayranın Karaçayların buluşu olduğuyla övünen (s. 123) ve Elbrus dağının adını, Karaçayların adı olan ‘pars’ kelimesiyle açıklamaya kalkışan cahili, Kutsenko neden muhatap almıştır anlamak mümkün değil! Yüzyıllardır birlikte yaşayan halklar arasında fesat ve nefret yaratma gayreti yeni değildir ve Buday gibiler tam da Rus şovenlerin oyunlarına alet olan zavallılardır. (..)

Çerkeslerin hazin mazisine gelince Kutsenko’nun şu ifadesine imza koymaya hazırız:

Böylece, başlıca makam olan yerli halkın ve önemli sayıda Rus’un bilinci soykırımı kabul etmiştir. Sadece Rusya’nın siyasi yönetimi ve yerel merciler, formalite olarak bunu kabullenmiyor. Ülkenin (hem Sovyet , hem de şimdiki ‘demokratik!’) yönetimini anlamak kolaydır, çünkü yapılan mezalim oldukça korkunçtu. Yukarıdakiler, soykırım itiraf edilirse, bölgedeki Rus nüfusun huzursuz olacağından korkuyorlar.’ (s. 82)

*KAFDAV.org.tr – Kafkas Dayanışma ve Kültür Vakfı – Kafkas Bilimsel Araştırma Merkezi ve Yayıncılık İşletmesi

http://www.circassianworld.com/TR/Uravelli.html

 

Sayı : 2008 08