Kafkasya Yeni Orta Doğu mu?

0
469

Gelişmeler Kafkasya’nın stratejik bakımdan Orta Doğu’nun yerine ikame edildiğini gösteriyor. Orta Doğu’daki enerji kaynaklarını kontrol altına alan ve en az üç yıl daha Irak’tan çıkmayacağını beyan eden emperyalist güçlerin yeni egemenlik alanı olarak Kafkasya’yı seçtiklerini ve Rusya’nın burnunun dibinde istedikleri gibi at oynatma gösterisine giriştikleri görülüyor. Kafkasya’nın İsrail’i de Gürcistan olarak belirlenmiş. Ancak Gürcistan cumhurbaşkanı Yahudi siyasetçiler kadar zeki ve deneyimli olmadığı için bu rolü oynamaya yetenekli olmadığını daha ilk hamlede cümle aleme gösterdi. İsrail’in Filistinliler’e yaptığını Saakaşvili Abhazlar’a ve Osetler’e yapmaya kalkıştı, ancak Rusya’nın sert tepkisi ile bozguna uğradı. Hırsı aklının önünde giden Amerikan devşirmesi Gürcü devlet başkanı bölgede savaş rüzgarlarının esmesine neden oldu. Sovyetler Birliği’nin dağılıp tek kutuplu dünyaya dönülmesinden beri ilk kez soğuk savaş telaffuz edilir oldu.

Kafkaslar’da olup bitenleri iki yönden incelemek gerekiyor: Birincisi Rusya’nın tutumu, diğeri ise bölge halklarının, özellikle Çerkesler’in tavrı.

Rusya’nın son yıllarda enerji fiyatlarındaki artışı olumlu biçimde kullanarak toparlandığı ve ekonomisini düzelttiği uzun süredir biliniyor. Emperyalist finans kuruluşlarına olan borçlarını ödeyip onlarla ilişkisini kestikten sonra Rusya, kendi içinde restorasyona yöneldi. Enerji satışından elde ettiği ciddi miktardaki kaynakların bir bölümü ile ekonomik yapıyı toparlarken bir kısmı ile de askeri gücünü modernize edip güçlendirdi. Bu konuda ne kadar başarılı oldukları İsrail’in eğitip Amerika’nın silahlandırdığı Gürcü ordusunu kısa sürede bozguna uğratmalarıyla belli oldu. Rusya son gelişmelerle artık yenilmiş, sistemi çökmüş sosyalizm sonrası dağılmış ülke görünümünden sıyrılıp süper bir güç, en azından yeniden süper güç olma yolunda ciddi mesafe almış bir devlet haline geldiğini dünyaya ilan etti. Çarlık Rusyası’nın büyük devlet, stratejik aktör hedefi ile Sovyetler Birliği’nin planlı ekonomi, eknolojik birikim ve uluslararası güç olma; ABD’nin başını çektiği emperyalist güçlere karşı kutup oluşturma politikasını birleştirmeyi başarmış görünüyor. ABD Rusya’nın bu gelişmesini görüp onu yeniden silahlanma yarışının içine sokma planını uygulamaya koydu bile. Eski Varşova Paktı ülkelerinde füze kalkanı projesini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Rusya da buna sessiz kalamayacağını, Belarusya topraklarına benzer bir füze sistemi kuracağını karşı bir hamle ile duyurdu. Karşılıklı restleşme soğuk savaşın geri döndüğüne dair yorumlara neden oldu. Rusya’nın Sovyetler Birliği’nin düştüğü hataya düşmesi beklenmemelidir. Putin “Sovyetler Birliği’nin dağılması 20. yüzyılın en büyük jeo-stratejik olayıdır” derken Amerika’nın tek kutuplu bir dünyada egemenliğini sürdürmesinin olanaksızlığına vurgu yapıyordu. ABD ile yeni bir silahlanma yarışının Rusya’nın kaynaklarını tüketeceğini gören Ruslar, Çin ve diğer ülkelerle ittifak kurarak Amerikan tehdidini etkisiz kılmaya çalışıyor. Bu konuda ne kadar başarılı olacaklarını zaman gösterecek.

Rusya’nın Abhazya ile G.Osetya’nın bağımsızlığını tanırken Çeçenistan konusundaki katı tutumu ise soru işaretlerine neden olmaktadır. Bu durum Rusya’nın çifte standart uyguladığını, bazı halkların bağımsızlığını tanırken bazılarının bağımsızlık mücadelesini kan ve şiddet ile boğmaya çalıştığını gösteriyor. İlginç olan bu halkların tümünün Çerkes olması. Rusya’nın Çeçenistan konusundaki tutumunun Çeçen direniş hareketinin niteliğiyle ilgili olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Türkiye’deki Çerkesler son kararı sevinç gösterileri ile karşıladılar. Yıllardır Çeçenler’i katleden, sürgün eden, bağımsızlık isteklerini görmezden gelen aynı Rusya değil mi? Sorun, bağımsızlık hareketlerinin Rusya’nın birliğini tehdit edip etmemesinde ve ayrılıkçı devletlerin arkasındaki güçlerin değerlendirilmesinde düğümlenmektedir. Çeçen direnişinin haklı ve meşru bir temelde gelişmekle birlikte direnişçi güçlerin bir bölümünün gerici, hatta dolaylı biçimde emperyalistler ve Suudiler tarafından desteklenmesi bu hareketin hem dünya ölçüsünde desteğinin azalmasına hem de meşruiyetinin sorgulanmasına neden olmuştur. Rusya’yı yönetenlerin algısı Gürcistan’ın bugün yapmaya çalıştığını Çeçenler’in 1990 sonrasında yapmaya çalıştıklarıdır. Suudi Vahabbiler’in, onlar aracılığıyla Amerika’nın destek verdiği bağımsız bir Çeçen Devleti kurulsaydı, onlar ne düşünürlerse düşünsünler, bu devlet şu anda ABD’nin Gürcistan’a yüklediği rolü oynamak durumunda kalacaktı. Son tahlilde Çerkes ve diğer halkların, uzun yıllar birlikte yaşadıkları Rusya ile eşit statüde ve ulusların kaderlerini tayin hakkı temelinde birlik halinde yaşaması onların çıkarınadır.

Son olayda ABD ve diğer emperyalist devletlerin tutumu ise ancak utanmazlık olarak tanımlanabilir. Irak’ı yıllardır işgal altında tutanların, BM kararlarını hiçe sayanların, Yugoslavya’yı parçalamak için Kosova’ya hukuk dışı bağımsızlık tanıyanların Abhazya ve G.Osetya’nın bağımsızlığı konusunda söz söylemeye hakları yoktur.

*Kurtuluş Savaşı sonrası Türkiye ile Yunanistan arasında mübadele döneminden muhacir bir ailenin çocuğu. Yakın geçmişte Muhacirler “Bitmeyen Göç” kitabı yayınlandı. Gazetemizde yayınladığımız Türkiye’nin Renkleri’nde Muhacirler bölümü yazarı.  

 

Sayı : 2008 09