PONARS Avrasya Politikası Not No: 54

0
422

(PONARS AVRASYA: Avrasya için araştırma ve güvenlik üzerine yeni yaklaşımlar programı.)

Circassian World – Çerkes Dünyası  Yeni meydan okumalara yanıt

 

Kabardino-Balkar’ın başkenti Nalçık’a gelen her turist Adiga Vuna (Çerkes Evi) adındaki ünlü hediye dükkanına uğrar. Bu dükkanın sahibi Türkiye’de doğup daha sonra anavatanına dönmüş olan ünlü bir işadamıdır. Çerkes rüyasının yaşayan bir örneğidir. Çerkes nüfusunun 1/3 ünden fazlası tarihi anayurdunda yaşamamaktadır ve çok azı geri döneceklerine inanmaktadır. Bazıları denemekte ama  işlemleri gerçekleştirememekte ve çok az kısmı vatandaşlık hakkı elde edip yeni yaşamına uyum sağlamaya çalışmaktadır.

Oysa bu adam Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra rüyasını gerçekleştirmek için bir çok engeli aşarak hatta geri dönme inancı olmayan eşini bile boşayarak eline geçen ilk fırsatı değerlendirmiştir. Zamanla Rus vatandaşlığını elde etmiş, yeni bir aile ve Nalçık’taki başarılı işini kurmuştur.

Küçük halklar büyük halklar arasındaki çatışmaların her zaman kurbanları olmak zorunda değildir. Eğer tanımlanmış amaçlarını ve kendi çıkarlarını tam olarak anlarlarsa zor zamanlarda kendi problemlerini bazen çözebilirler. Çerkesler bölgedeki diğer hareketli gruplar olan Çeçenler ve Tatarlar kadar çok kaynaklara hatta geçmişlerindeki kederlere ve ortak değer duygusuna sahiptir. Bu şu soruyu doğuruyor. Neden Çerkes konusu politik olarak daha önemli olmuyor? Bu tez; nüfusunun çoğu dünya üzerinde dağılmış Kafkaslar’ın küçük halkı Çerkeslerin 1990 sonrası oluşan büyük jeo-politik değişimlerden nasıl etkilendiği ve Çerkeslerin zamanımızda kendilerini ilgilendiren ana olaylara nasıl tepki verdiği üzerine yoğunlaşmaktadır.

Çerkes Dünyası’nın formasyon ve ideolojisi

Çağdaş Çerkes dünyası 18-19. yüzyılda süregelen Osmanlı ve Rus imparatorluğu arasındaki çatışmalar, Bolşevik Devrimi, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü, Filistin çatışması ve benzeri gibi büyük jeo-politik olayların ortasında biçimlenmiştir.
19. yüzyıl sonlarına doğru Çerkes nüfusunun sadece yüzde onu anavatan topraklarında kalmıştır. Stalin döneminde Çerkes toprakları farklı statülerde bir kaç yönetimsel birime bölünmüştür (özerk cumhuriyetler, oblastlar, bölgeler). Bu bölgelerin birbirleriyle sınırları yoktu ve Çerkes nüfusu birbirleriyle ilgileri olmayan halklarla gruplandırılmıştı. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Çerkesler’in geleneksel olarak oturduğu topraklardan 3 cumhuriyet şekillendi. Kabardino Balkar, Adigey, Karaçay-Çerkesya.

1- Rusya’daki Çerkes nüfusu

Nüfus 
Kabartaylar    519.958
Adigeler          12.528
Çerkesler        60.517
Toplam           709.003

Nüfus yüzdesi
Kabardino-Balkar     52.5
Adigey                                   25.2
Karaçay-Çerkesya   11.2

2002 sayımına göre Rusya’da şu anda 700.000 üzerinde Çerkes vardır. 1763-1864 arasındaki Kafkas-Rus savaşından sonra Çerkes nüfusunun çoğu kümeler halinde çıkış yaparak anavatanlarından göç etmişlerdir. Kafkaslardan Osmanlı İmparatorluğu’na olan akış 1860 lardan başlayarak 20. yüzyılın başına kadar devam etmiştir. Türkiye’de yerleşen Çerkeslerin sayısı 1.500.000 olarak tahmin edilmektedir ve bu rakamın 21. yüzyıl bitmeden ikiye katlandığı düşünülmektedir. Bugün Çerkesler Türkiye’nin 897 kasaba ve köyünde yaşamaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Çerkesler kendilerini Türkiye, Suriye, Ürdün, Sırbistan ve Filistin gibi yeni kurulmuş devletler içinde yayılmış olarak buldular. Balkan Savaşı (1913-1914) sonrasında Kosova’dan (Sırbistan) etnik-dini azınlık olarak Türkiye’ye göç etmeye başladılar ve neredeyse bir asır boyunca göçe devam ettiler. 1900 de Kosova’da 6.500 Çerkes varken 1998 yılında bu sayı büyük bir düşüşle 174 Çerkes olarak rapor edilmiştir.

Rus iç savaşı (1918-1922); bir çok anti-Bolşevik aileyi Kafkaslar’ı terketmeye ve Paris, Lyon, Berlin, Varşova, Prag ve New York gibi farklı batı şehirlerine yerleşmeye zorlamıştır. Çerkesler’in batı şehirlerine göçünün diğer bir dalgası 1950 lerde başlayan ve Türkiye’den Almanya’ya ve Orta Doğu’dan Amerika’ya doğru oluşan iş göçü idi. 1967’deki Arap-İsrail savaşından sonra 18.000 den fazla Çerkes Golan Tepeleri’nden sınırdışı edilerek Suriye ve Ürdün’e yerleştiler. İki büyük Çerkes köyü Kfar-Kame ve Reyhaniye İsrail’de kalmıştır. Kafkasya dışında Çerkesler 50 ülkede yaşamaktadırlar.

2- Çerkes Diyasporası

                        Nüfus
Türkiye           3.000.000

Suriye                  80.000

Ürdün                  65.000

İsrail                       3.595
ABD                      9.000
Kosova(1998)                     174

Almanya              40.000

Hollanda                  500

1990 ların başında Çerkesler’in çözmesi gereken 2 ana jeo-politik problem vardı: Çerkes dünyasının birleştirilmesi ve sınırdışı edilen nüfusun anavatan uyruğuna iade edilmesi. Bu iki problemin net olarak ortaya çıkışının açık bir şekilde anlaşılması son yılllarda oluşan büyük uluslararası hareketler sonucunda olmuştur ve bunlara 7 Uluslararası Çerkes Kongresi aracılığıyla işaret edilmiştir. (Nalçık 1991, Maykop 1993, Çerkessk 1996, Krasnodar 1998, Nalçık 2000 ve 2003, İstanbul 2006)

İdeolojilerinin farkına varmak ve  problemlerini anlamak Çerkes hareketine iki eğilim getirmiştir. İlk olarak Çerkes dünyası, dünya olaylarına kendi çıkarlarını elde etmek adına ulusal pozisyonuna uygun olarak tepki vermeye başlamıştır. İkinci olarak Çerkes hareketi jeo-politik problemlerinin çözümünün Rusya ile olan ilişkilerine bağlı olduğunun farkına varmıştır. Bu durum hem Rusya’daki Çerkes bölgeleri ve hem de diyaspora tarafından çok iyi anlaşılmıştır.

Çerkes Birleşme Hareketi

Birleşme hareketi Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve Soğuk Savaş sonrasında başlamıştır. Uluslararası Çerkes Derneği (ICA) 1991 de Münih’te kurulmuştur. İlk başkanı 2 yıl sonra Rusya’nın Adalet Bakanlığına atanan, önde gelen Çerkes’lerden olan Yuri Kalmıkov’dur. Uluslararası Çerkes Derneği sadece dünyadaki Çerkesler’in aktivitelerini birleştirmekle kalmamış ayrıca Çerkes hareketini uluslararası bir düzeye taşımıştır. 1994 te Temsil Edilmeyen Uluslar ve Halklar Organizasyonu’na (UNPO) üye olmuştur. UNPO 5. toplantısında (15-19 Temmuz 1997) Rusya ve uluslararası topluluğa ithafen 19. yüzyılda gerçekleşen Çerkes toplumunun soykırımı gerçeğinin kabul edilmesi; Çerkes halkının statüsünün sürgün millet olarak kabul edilmesi ve Çerkesler’in anavatanlarına dönmeleri imkanının temin edilmesi konularını içeren bir bildiri yayınlamıştır. 1993 te Nalçık’ta, şubeleri Krasnodor, Maykop, Abhazya, İsrail ve Ürdün’de olan Uluslararası Çerkes Bilim Akademisi kurulmuştur.

Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve Rusya Federasyonu içinde 3 cumhuriyetin (Kabardino-Balkar, Adigey, Karaçay-Çerkesya) nın oluşumu Çerkes devleti sürecini hızlandırmıştır. Her Cumhuriyet’in kendi başkanı, hükümeti, parlamentosu ve anayasası vardır; her üç Cumhuriyette anadil Çerkesçe’dir. Hatta bu cumhuriyetlerin ilk anayasaları federal yasayla uyuşmamaktaydı çünkü cumhuriyetlerin etno-politik yapılarını temel alıyordu. Adigey Cumhuriyeti’nde Çerkes ulusal kimliği o kadar ön plandaydı ki Parlamento’nun adı Xase (eski Çerkes tanımlaması) olarak değiştirilmişti. 12 yıldız ve 3 çapraz oklu yeşil zeminli eski Çerkes bayrağı Cumhuriyet’in resmi bayrağı oldu.

Rusya Çerkeslerinin arasındaki diğer bir eğilim de farklı ülkelerde yaşayan kültürel ve tarihsel bağı olan insanların desteklenmesinin (irredentizm) şekillenmesiydi: Çerkesler’in etnik ve dilbilimsel prensiplere dayanarak yeniden birleştirilmesi hareketi… Kabardino-Balkar, Adigey ve Karaçay Çerkesya’nın birbirleriyle yakınlaştırılmaları için adımlar atıldı. 1992 yılında Cumhuriyetler bir dostluk ve ortaklık anlaşması imzaladılar. En göze çarpan başarı 1997’de Kabardino-Balkar, Adigey ve Karaçay-Çerkesya arasında bir parlamentolar arası konseyin kurulması oldu.Son olarak 25 Kasım 2008 de Çerkesk’teki Çerkes Kongresi’nde Çerkes bölgelerinin birleştirilmesi meselesi gündeme getirilmiştir. Abhazya’nın Rusya tarafından tanınması kongre delegelerine ilham vermiş ve Çerkes Cumhuriyetlerini Rusya Federasyonu içinde tek bir birimde toplamak konusunda başvuruda bulunmayı düşünmüşlerdir.

Gürcü-Abaza çatışmasına tepki

Abhazya Çerkes aleminin bir parçası olarak düşünülmektedir. (Abhaz dili, Abazin dili gibi Kuzey Kafkasya’daki Abhazca-Çerkesçe dillerinin başka bir branşıdır). Bu nedenle Rusya Çerkesleri Gürcü-Abaza savaşına (1992-1993) çarpıcı bir şekilde tepki göstermişlerdir. Nalçık, Maykop ve Çerkesk’te savaşı protesto etmek için gruplar toplanmış ve bazıları federal yolları kapatmışlardır. Rusya’daki tüm Çerkes sivil savunma toplulukları; kadın komiteleri, gazeteciler ve yazarlar dahil olmak üzere savaşa karşı seslerini yükselttiler. Ağustos 1992’de Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin Rusya’nın Gürcistan’ın bölgesel bütünlüğü perensibini desteklediğini belirtti ve Abhazya için savaşmak üzere toplanan gönüllülerin tehlikeli hareketlerine işaret etti. Bu durum Çerkesler tarafından olumsuz kabul edildi ve daha çok toplanmalara neden oldu.

Halk arasında düzensizlik çıkacağı endişesiyle askeri birlikler Kabardino-Balkar’a yerleştirildi. Kafkas Halkları Konfederasyonu Başkanı Musa Şanibe Gürcistan’a savaş ilan ettiği için Nalçık’ta tutuklandı. Buna cevaben insanlar Nalçık’ta havaalanına giden yolları kapattı ve 24 Eylül-4 Ekim 1992 arasında hükümet binası önünde sürekli protesto gösterilerinde bulundu. Bu durum birçok insanın yaralanmasına neden olan ordu ve polisle mücadeleye kadar vardı. 20-27 Eylül 1993 te Nalçık’ta başka bir gösteri yapıldı. Kabardino-Balkar Bakanlar Kurulu ve üst yönetim Abhazya’ya insani yardım gönderme konusunda karar aldı.

Savaşın 3. gününde Nalçık doğumlu daha sonradan tüm Abhaz güçlerinin komutanı ve sonradan Abhazya Savunma Bakanı olan emekli Sovyet albay Sultan Sosnaliev yönetiminde gönüllülerin ilk grubu Abhazya’ya vardı. Nalçık’tan 1500 üzerinde gönüllü savaşa katılmıştır. 27 Eylül 1993’te Nalçık’tan bir alay Sohum’da Gürcü eski hükümetini işgal etmiş ve hükümet binasına Çerkes bayrağını asmışlardır.

Çerkes diyasporası savaşın ilk günlerinden itibaren çok hareketliydi. Türkiye’deki Çerkesler çeşitli toplantılar düzenlediler; Türkiye ve diğer ülkelerin hükümetlerine başvurularda bulundular. Eylül 1992’de Çerkes sivil savunma örgütlerinden oluşan bir delegasyon Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile görüştü, Demirel çatışmanın durdurulması konusunda işbirliği yapmayı kabul etmiş olsa da hükümeti daha sonra Gürcistan’I desteklemiştir. Türkiye’den Abhazya’ya 350 den fazla gönüllü gitmiştir. Suriye Çerkes Derneği Abhazya’ya yardım için bir fon oluşturdu. Ürdün Çerkes Derneği, Ürdün hükümetini ve ABD, Fransa, Almanya, İngiltere büyükelçiliklerini ziyaret edip başvurularda bulundu. 5 Ocak 1993 te Nalçık havaalanına; Çerkes derneği ve Ürdün prensi Hasan’ın gönderdiği 17 tonluk insani yardımı taşıyan Ürdün hava kuvvetlerine ait bir yük uçağı indi.
Çerkes dünyası savaştan sonra da Abhazya’yı desteklemeye devam etmiştir. 1993 teki Uluslarası Çerkes Kongresi savaş konusunu gündemine almıştı ve sonraki tüm kongreler Abhazya’nın bağımsızlık konusunu sorgulamıştır. Çerkes sivil savunma örgütleri bir çok kez savaştan sonra Abhazya’ya uygulanan ekonomik ablukalar aleyhinde konuştular. Nalçık’ta Abhaz gönüllüleri birliği kurulmuş ve çok aktif çalışmalar yapmış ve geçenlerde Abhaz zaferinin 15. yılını kutlamışlardır. Abhazya’nın Nalçık’ta büyükelçisi vardır. Gürcü-Abhaz savaşında Çerkes diyasporasının önemli bir rol oynadığını farkeden Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 31 Haziran 2008’de Kafkas Derneği (Kaf-Der)in Çerkes liderleriyle Ankara’da görüşme yapmıştır. Ağustos 2008’deki 5 günlük savaşın üzerine Çerkes sivil savunma örgütleri Abhazya ve Günet Osetya’yı desteklediklerini ifade ederek tepkilerini belirtmişlerdir; Abhaz gönüllüleri birliği liderleri, Nalçık’tan Afganistan gazileri birliği Sohum ve Tskhinvali’de idiler. Abhazya’nın bağımsızlığının tanındığı gün Nalçık’ta Abhaz meydanında bir toplantı düzenlenmiştir. Ağustos 2008 de Çerkes dünyasının her tarafından temsilciler Sohum’da Rusya’nın Abhazya Cumhuriyeti’ni tanımasını kutlamak üzere buluştular.

Çerkeslerin geri dönüşü

1990 ların başına kadar, sürülen Çerkeslerin Kafkasya’ya göç etme şansları hiç olmadı. 1990 yılında Sovyet otoriteleri, Suriye Çerkes Derneği tarafından yapılan 234 Çerkes ailenin Kafkasya’ya dönmesi ve Sovyet vatandaşı olmasına izin verilmesi konusundaki başvuruyu resmen reddetmiştir.

Soğuk Savaş’ın sona ermesi Çerkeslerin Kafkasya’ya göçetmesi konusunda bir dalgalanma başlatmıştır. 1993 te 3000 kadar Çerkes Nalçık’a, 1000 kadar Çerkes Maykop’a dönmüştür. Hatta bazı bilimciler bu oluşumun başlangıcını İsrail’e geri dönen Yahudilerin daha az olan sayılarıyla karşılaştırmışlardır. Ancak başlangıçtaki göç dalgası ne yazık ki daha büyük bir hareketin oluşmasının habercisi olamadı. Rusya’nın geçmişteki Sovyet realiteleri, 1994 te Çeçenistan’da savaşın başlamasıyla Kafkasya’da oluşan istikrarsızlık ve başka faktörler bu süreci yavaşlattı. Diğer bir problem ise geçici ikamet ya da Sovyet vatandaşlığı elde etme konusundaki karmaşık işlemlerdi. 2000 yılına dek Kabarday-Balkar ve Adigey’de otoriteler sadece 1711 geçici ikamet ve 610 vatandaşlık onayına izin verebildiler. Bunlar çoklukla Türkiye, Suriye, Ürdün, İsrail, Yugoslavya’dan ve az da olsa ABD ve diğer Avrupa şehirlerinden dönenlerdi.

Dönüş için en uygun zaman kişilerin daha önceki vatandaşlıklarını bırakmak durumunda olmadan Rusya vatandaşlığını elde edebildikleri dönemdi. Bununla birlikte göçedenlerin çoğu Kasım 1991 deki yasaya göre vatandaşlık hakkını aldılar. Bu yasa Rus vatandaşlığı hakkını elde etmeyi daha da zorlaştıracak 3 şart getirmişti.
Başvuran kişi önceki vatandaşlığını reddetmeli,
5 yıl Rusya’da yaşamalı ve
Rusça bilmeliydi.
Kasım 2003 te getirilen bir kaç yasal düzenleme ile Rusya Federasyonu’nda yaşayan yabancılar için Rusya vatandaşı olmak neredeyse imkansız hale gelmiştir.
Bu yasa sonrası Nalçık’ta sadece 5 pasaport basılmıştır. Kabardino-Balkar İnsani Çalışmalar Enstitüsü tarafından 2006 yılında Adigey ve Kabardino-Balkar’da yaşayan 400 göçmenle ilgili yapılan araştırma şaşırtıcı bir oranda göstermiştir ki ana problemleri vatandaşlık hakkı elde etmelerindeki süreç olmaktadır. (Kabardino-Balkar’daki göçmenlerin 2. büyük sorunu işsizlik, Adigey’dekilerinki ise yerel geleneklere adapte olmaktaki zorlukları idi.)

Dönüş hareketleri dünya tarihinin eşsiz vakalarıdır. Sadece birkaçı başarıyla sonuçlanmıştır. Görülen odur ki varolan her türlü sosyal güç diyasporik dönüşlerin karşısında davranır ve belki de sadece olağanüstü mutlak şartlar varolduğunda başarıya ulaşılır. (Yahudiler, Ermeniler ve Çerkeslerin uğradığı soykırım gibi).

Çerkeslerin dönüş konusunun politik yönü Kosova vakasında doruğa yükselmiştir.
Uluslararası Çerkes Derneği Birleşmiş Milletler’in 3 oturumunda bu sorunu gündeme getirmiştir. En sonunda Adigey Cumhurbaşkanı Aslan Carımov Kosovalı Çerkeslere Adigey’e yeniden yerleşme hakkı verilmesi konusunda Rusya Federasyonu Hükümetine başvuruda bulunmuştur. 1998-1999 yılları arasında 174 kişi yerleşmiştir. Onlar için Mafahable adında bir köy inşa edilmiştir. Uluslaraarası Çerkes Derneği Başkanı Boris Akbaşev 2000 yılında Nalçık’taki Uluslararası Çerkes Kongresi’nde yaptığı konuşmada Kosova Çerkeslerinin geri dönüşünün önemini vurgulamıştır. Ve şöyle demiştir: “Rusya ilk kez onların sadece geri dönme hakkını kabul etmekle kalmamış; yurtlarına dönüp yerleşmelerini sağlayacak pratik, politik, diplomatik ve ekonomik adımlar atmıştır.”

Sonuç

Soğuk Savaşın sona ermesi Çerkes dünyası için önemli ve yeni bir devir açmıştır. Daha da önemlisi Çerkesler çalışmalarını birleştirerek uluslarası düzeye taşımışlardır ve dünya olaylarına kendi etnik çıkarları doğrultusunda tepki vermeye başlamışlardır. Bu yeni çağın ideolojisi Çerkes dünyasına 2 stratejik çıkar sağlamıştır. Çerkes dünyasının birleşmesi ve sürülen nüfusun anavatan uyruğuna geri dönmesi…

Herhangi biri çeşitli nedenlerle bu sakin dönemin biteceğini aklına getirebilirdi. Uluslararası bir Çerkes ağı oluşturulması sonucunda çok önemli başarılar elde edildi: Çerkes bölgelerindeki devlet yapılarının geliştirilmesi, Çerkeslerin tekrar uyruğa kazandırılması ve en önemlisi Abhazya’nın bağımsızlığının Rusya tarafından tanınması. Tüm bu olaylar Çerkes alemi için çok önemli ve anlamlı olacaktır. Çerkes aleminin ilerlemesinin en önemli şartlarından biri Rusya ile olan ilişkisinin durumudur; açıkça ortadadır ki Rusya’nın Çerkes dünyasına yaklaşımı genellikle olumlu ve yardımsever oldu. Buna rağmen bu stratejik problemlerin henüz çözüm aşamasında olmadığı da aşikardır. Günümüzdeki meydan okumalara Çerkes dünyasının verdiği tepkilerden yola çıkarak herkes Çerkes hareketi ve kimliği konularında geleceğin neler getirebileceğini tahmin edebilir.

Bilgi için circassian world’e teşekkür ediyoruz. Jıneps
http://ceres.georgetown.edu/esp/ponarsmemos/page/63394.html

 

Sayı : 2009 03