Anadilimizi Öğrenme Gereğinin Nedenleri ve Buna İlişkin Bazi Yaklaşimlar (I.Bölüm)

0
585

Çev: Fahri Huvaj 

Dilbiliminde, sapılması, değiştirilmesi mümkün olmayan bir kural vardır: İnsan işe yaramayacak bir dili öğrenmez. 

İster Rus, ister Adıge, isterse hangi halktan olursa olsun Rusya’da yaşayan hiç kimse artık Rusça’yı öğrensem mi öğrenmesem mi diye düşünmez. Ürdün’de veya başka bir Arap ülkesinde kimsenin kendisine böyle bir soru sorma gereği duymadığı gibi. Bütün resmi diller ve birlikte yaşadıkları az nüfuslu halklara göre nisbeten çoğunluk oluşturan halkların dilleri aynı durumdadır. Bunların öğrenilmesi kaçınılmaz hale gelmiş, anayasa ve yasalarla da pekiştirilmiştir. 

Yaşadıkları ülkelerde azlık oluşturan halkların sorunları büsbütün farklıdır. 

Adıgece, bu ikinci gruptandır; Rusya’da da, Kafkasya’da da, muhaceret ülkelerinde de hep azlık oluşturan bir halk dilidir. Yaşam sürecinde bilinse de olur, bilinmese de fazla bir zararı olmaz gibi görünmektedir. 

İlk bakışta durum böyledir ama işin aslı başkadır. 

Kanaatimce, eski Adıge anlatılarından «Jjığeyibg» öyküsünü toplantıya katılanların büyük çoğunluğu duymuş veya okumuştur. Bu anlatıya göre bir zamanlar, çok uzun süre yaşayan ihtiyarlar, çocukları tarafından (Jjığeyibg denilen) kayadan aşağı atılarak öldürürlerdi. Çocuklar, çok yaşamış, çok görüp-geçirmiş yaşlıların bilgi ve deneyim birikimlerinin kendileri için ne kadar önemli ve yararlı olabileceğini fark edinceye kadar bu uygulama böyle devam etmiştir. 

Anadilimiz de, tıpa-tıp aynı olmasa bile, şimdi ona yakın bir konumda bulunuyor. Anadilimizi kullanarak, işleyip geliştirerek 21. yüzyıla girip bu yüzyılda ulus olarak yaşayacak mıyız yaşamayacak mıyız? Yoksa binlerce yıldan beri bizi oluşturup yetiştiren anadilimizi kayadan aşağı «Jjığeyibg» atıp sırtımızı dönerek başka bir dilin terkisine mi bineceğiz? 

Bu sorunun tek cevabı var: Hiç kuşku yok ki biz, ihtiyarları uçurumdan aşağı atma geleneğine son veren kuşaktan yanayız. O kuşaktan yana olmamızın nedeni yalnızca şefkatli/merhametli davranmış olmaları değil, aynı zamanda yeni kuşakların köksüz kalmamaları bakımından yaşlıların sahip oldukları bilgi ve deneyim birikimlerinin önemini ve değerini kavramış olmalarıdır. 

Anadilimiz de işte o yaşlı bilgeler gibidir. Anadilimiz halkımızla yaşıttır, halkımızın aynası, akıldaşıdır, anadilimizin taşıdığı bilgelikler, eğitsel işlev ve olanaklar sınırsızdır. Bizden sonra yetişecek kuşakları hâlâ yüzyıllarca iyi ve doğru yola yöneltebilecek güç ve yetenektedir. Ne var ki, onun bu yararları, nitelik ve özellikleri, bakılınca hemen görülüverecek gibi, uzanınca dakunuluverecek gibi yüzeyde değildir. Bu nitelik ve özellikler oldukça derinlerinde saklanıp korunmaktadır. Onun bu nitelik ve yeteneklerini, ancak iyice aklı başına gelmiş, serpilip gelişmiş, eğitilmiş kuşaklar kavrayabilirler. Dolayısıyla anadilimizi öğrenip öğrenmeme konusundaki kararların kurgulanması halkımızın manevi/ruhsal olgunluk ve sezgisiyle, ulusal bilinç düzeyiyle ilgilidir. 

Adıgelerin ulusal bilinç düzeyi son 20-25 yıl içinde büyük ölçüde yükseldi. Adıgey’in cumhuriyet statüsü kazanması ve bu statünün korunması için verilen mücadeleler, Dünya Çerkes Birliği’nin, Dünya Adıge Bilimler Akademisi’nin, Adıge dilini ve kültürünü koruyup geliştirmeyi amaç edinmiş çeşitli ulusal kurumların, vakıfların, derneklerin kurulması bunun başlıca göstergelerindendir. Bugünkü bu büyük toplantı da bunun en somut kanıtlarından biridir. 

Adıgece öğrenilmesine yoğunlaşırken, halkımızı buna yöneltme çabalarına girişirken ne gibi hususları dikkate almak gerekir? 

(Devam edecek) 

  

[1] 15-16 Ekim 2008 tarihlerinde Ürdün’ün Başkenti Amman’da yapılan Uluslararası Adıge Dil Konferansında sunulan bildiri olup, RF-Adıgey Cumhuriyeti’nin Başkenti Maykop’ta yayımlanan «Psalh: Söz» isimli derginin 2008 tarihli 5. (ilk yayımlandığı 1924 itibariyle 8.) sayısının 18-28. sayfalarından Türkçeye çevrilmiştir. 

[2]. Çemışö Ğazi, Komünist Parti Gençlik Kollarından yetişmiş olup, Sosyalist öğretinin önerdiği erdemliklerle geleneksel Adıge kültürünün temeli olan insanlık değerlerini şahsında birleştirmiş önemli ulusal Adıge aydınlarımızdan biridir. Adıgey Cumhuriyeti’nde birçok kez Kültür Bakanı olarak görev yapmıştır. 

  

Sayı : 2010 01