KAFDAV 2009 yılında yayınladığı çeviri kitaplarla; Kafkasya ve Çerkesler’e dair özlem duyduğumuz birçok konu hakkında bilim insanlarının inceleme ve araştırmalarını ayağımıza getirmiş, bilgilenme fırsatı sunmuştu*. Kitaplar yayınlandıktan sonra gazetemizde yer vermiş ve KAFDAV sitesinden tanıtımları olduğu gibi yayınlamıştık. O günden bugüne aylar geçti. ‘II. baskıları yapılır’ diye düşündüğüm kitapların I. baskılarının ne kadar okunduğunu doğrusu merak etmeye başladım. Sohbetlerden anlaşılıyor ki, pek rağbet etmiyoruz okumaya. Bu kitapları hatırlatmak, bir tanesi bir daha tanıtmak istedim. ‘Birkaç kişide merak uyandırabilir ve okunmasını sağlarsam ne mutlu bana’ diye düşündüm.
‘Çerkeslerin Etnik Tarihi’ kitabında, Prof. Dr. Ruslan Betrozov asıl olarak Adığelerin oluşum tarihini inceliyor, kaçınılmaz olarak diğer Kafkasya halkları da konunun içinde. Onlarca kaynak taranarak yazılmış bir kitap. Betrozov; ‘bilimsel kaynakların sınırlı olduğunu, Adığelerin oluşumuna dair tatminkar bir tezin olmadığını, bir kısım kaynakların da tarih yazıcılığı ile sınırlı kaldığını’ ifade ediyor. Oluşumun çok yönlü; Arkeoloji, Etnografya, Dilbilim, Tarih ve Antropoloji araştırmaları ile incelenmesi gerektiğinin altını çiziyor. Kimliğin oluşumunu açıklamak üzere sunulan tezlerden sadece otoktonluk ya da sadece göç tezinin geçerli olamayacağı, iki tezin bir arada ele alınması gerektiğini ifade ediyor.
Eskiçağ Adığe topluluklarının ilk olarak hangi koşullarda ve ne zaman oluştuğu, bugünkü Adığelere özgü özelliklerin bir bütün olarak nasıl ortaya çıktığı, Kafkasya’daki diğer yerli halklarla ilişkileri ve yakınlığı, komşu ve dışarıdan gelen kavimlerin Adığe etnik tarihindeki rol ve etkileri vb. konuların gündemde olduğundan hareketle bu çalışma, en eski çağlardan başlayarak MS. 15. ve 16. yy lara kadar uzanan süreçler içinde Adığelerin etnik kökeni ve tarihi hakkında araştırma denemesi olarak ifade ediliyor. Yazarın ifadesiyle; “Adığelerin doğuş, oluşum ve sonraki gelişme süreçleri bütünsel tarih akışı içinde ilk defa ele alınmış olup; Adığelerin etnik tarihinin başlıca aşamaları tespit edilmiş, etnik köken ve etnik tarih iki başlıca sorun olarak” incelenmiştir.
Etnografların Kafkasya’yı bağımsız coğrafi bölge olarak kabul ettiğini, bölgede yaklaşık 50 etnik grup olduğunu, Kafkas dillerinin yaklaşık 40 ının ortak özelliklere sahip akraba ve otokton diller olduğunu, bilim insanlarının MÖ 3. ve hatta IV. bin yılda Kafkas dillerinin köklerini incelemeyi hedeflemelerinden, Kafkasyalıların atalarının o uzak tarihlerde Kafkasya’da yaşadıklarını öğreniyoruz. Maykop kültürünün Mezopotamya ve Anadolu ile ilişkileri konusunda önemli yoğunlukta ve detaylı bilgilere erişme olanağı bulunuyoruz. Doğal olarak Hatti ve dolmen kültürü alt başlığında Bask bağlantıları konusunda bilgileniyoruz.
Adığe kimliğinin oluşumunda; Kimmer, İskit, Sarmat, Alan ve Oset, yanı sıra son dönemlerde sıkıntı yaşanan halklar Karaçay ve Balkar etkileri vurgulanıyor; Kafkasya ve Azak çevresi etniklerin, yerli olanlar ve göçler-savaşlar vb. nedenlerle gelen-geçen ve yerleşenlerin, birbiri üzerinde önemli ve kalıcı etkiler bırakarak bugünkü kimliklerin oluştuğu kesin bir dille ifade ediliyor.
Adığelerin ataları Meot ve Sind toplulukları, antik Yunanlılarla sosyal-ekonomik ve siyasi ilişkileri, mitler konusunda etkileşim, Kimmer, İskit ve Sarmat ilişkileri ve etkileşimleri; Zih ve Kasoglar öncülüğünde toplulukların bütünleşmesi, özellikle Hunların etkisiyle yaşanan dağınıklığın etkisiyle (Sindika Krallığı yıkıldı vd.) kimliğin oluşumunun olumsuz etkilenip bütünlüğün sağlanmasının gecikmesi; Bizans ilişkileri ile Hıristiyalıkla tanışma, Kiev Prensliği üzerinden Slavlarla ilk ilişkiler; Akdeniz v yaşanması, Karadeniz’de ticaretin hakimi Ceneviz kolonilerinin Kafkasya kıyılarında kurulması, köle ticareti ve Mısır ordusu Memluk askerleri.. Çok önemli ve ciddi sarsıntıların yaşandığı, asırlarca biriktirilen kültürel geleneklerin ve yaşam tarzının dağıldığı, kitle kıyımlarının yaşandığı Moğol işgalleri dönemi..
Betrozov der ki;
“Adığe kültürünün evriminde yabancı kültürel etkiler rol oynamıştır ve bunları göz ardı edemeyiz. Ama öte yandan Adığe kültürü ve dili genel olarak diğer kütür ve dillerin etkisine karşı bağışıklık kazanmıştı. Adığe kültürü ve dilinin koruyucu zırhı neydi? Her şeyden önce çok derin köklere sahip olan ve bugünlere kadar ulaşan kalıcı gelenekleri dikkate almalıyız. Çok sayıda yabancı etki faktörüne rağmen step göçebelerinin tarihsel etkisi kalıcı ve devamlı olmamıştır, sonraki felaket ve işgaller de Adığelerin özgün kültürünü fazla değiştirmemiş ve halkın ezeli kültürünün özellikleri çağımıza kadar gelmiştir. Adığelerin yüzyıllara dayanan geleneklerine bağlılığı ve bunları ısrarla korumaları, eski kültürü yaşatma tutkusu.. bütün sıkıntılara ve önemli kıyımlara karşın varlığı sürdürmede etkili olmuştur.”
Ve finalde; “Zih ve Kasog kültürü ve daha önceki geç dönem Meot topluluklarının mirasıyla ilgili bazı sorunları kesin şekilde çözmek için yeni malzeme toplamak gerekir. Bu bağlamda erken dönemler (MS. bin yılın ikinci yarısı) başta olmak üzere ortaçağ anıtlarının araştırılması çok şey vaat etmektedir. Bütün bunlar sayesinde tartışmalı sorunları sadece akıl yürüterek değil, olguları ciddi olarak analiz etme yöntemiyle de ele alabiliriz.”
(*)Doğru ile Eğri – İgor Kutsenko,
Kafkas Dolmenleri ve Mısır Piramitleri – İbrahim Janhot & Nurbiy Lovpaçe,
Eski Hatıpsa Kentinden Mesaj – Nurbiy Lovpaçe, Kafkasya’da ve Kafkasya Dışındaki Çerkesler – Kadir Natho,
Kafkasya’da Bulunan Antik Eserlerin Keşfi ve Yazılarının Çözümlenmesi – Georgiy F. Turçaninov
Prof. Dr. Ruslan Betrozov
Çev: Orhan Uravelli
KAFDAV – Kafkas Bilimsel Araştırma Merkezi ve Yayıncılık İşletmesi
Sayı: 2010 07