Referandum ve Üslûp

0
497

Referandumda; belki uzun bir süredir ilk kez hemen her siyasi düşünce kendi içinde evet-hayır-boykot-geçersiz oy tercihinde kesin bir uzlaşma sağlayamadı. Siyaseten kemik oylar dışında her kesimden farklı tercihler söz konusu oldu. Böyle olunca da keskin tartışmalar yaşandı. Çerkesler özelinde de öyle oldu.
 Söz konusu olan ‘Anayasa’ydı; yani oldukça teknik bir konuydu, uzmanlık gerektiriyordu, bir sözcüğün eklenmesi veya çıkarılması ile sonuçları açısından tümden farklılık oluşabiliyordu ama yine de birbirimizi kolayca yargılamaktan geri durmadık. Bu hepimiz için ‘kayda geçilmesi ve üzerinde epey düşünülmesi gereken’ bir noktaydı.
Siyasi tavrımızın gerektirdiği yorumu yapmak hepimiz için kolay oldu tabi. Üslûbu tutturmamız ise bu kadar kolay olmadı.
Siyasilerin tavrına benzedi kimi zaman yaklaşımlarımız. Maddeler üzerinden giderek ‘buna nasıl hayır dersin’ ya da ‘nasıl evet dersin’ diye sorguladık birbirimizi, hatta üstten bakan bir tarzımız da oldu. Gazetemizde ise daha bir dikkatli davrandı herkes.
 Karşımızdakinin kaygılarını ve savlarını anlamaya çalışmak yerine, ‘‘Doğru olanı biliyorum zaten” mantığı üzerinden verilen tepkilerin, yaşamımızın içine fazlaca girdiğini ve içselleştirildiğini gözlemliyorum. Bu durum başka toplumsal olaylarda da bizi derinden etkilediği gibi ‘böl, parçala, yönet’ siyasetinin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramıyor.
Oysa ‘kamuoyu’ diye önemle ve sıklıkla altını çizdiğimiz kavramın kendisi; farklı düşüncelerden insanlar topluluğunu ifade ettiğine göre, eşdeğer önemi üslûbumuza da yansıtmamız gerekmez mi?
Üstelik, birbirini küçümseyen – üstten bakan, suçlayan, baştan mahkum eden, diyaloğu kapatan üslûbun ‘ortak akıl’ üretmeye engel oluşu nedeniyle gördüğümüz bunca zarar ortadayken…
Kimliğine sahip çıkan Çerkesler olarak; dil ve kültür konusunda, askeri vesayeti reddetme, kültürel-demokratik haklar talep etme vb. konularda belli ki benzer şeyleri düşünüyoruz, referandumda oyumuzun rengi ne olursa olsun. Ama bir takım eleştirilerde ölçü o kadar kaçıyor ki; referandumda farklı oy tercihi yapanlar adeta tüm bu hakları da reddetmekle suçlanıyor.
Adeta “Düşüncemi özgürce ifade ediyorum, sen de bunu ‘özgürce’ sahiplenmelisin” demeye getiriyoruz kimi zaman. 12 Eylül paşalarının dediği gibi, “biz kendimizi feda ettik, siz siyasetle falan yormayın kendinizi, biz sizin yerinize yapıyoruz işte”.
Birbirimizi anlamak gibi bir kaygı taşımamız gerekiyorsa, birbirimize yaklaşımımız da önem taşır, üslûp da önem taşır. Çünkü yaklaşmak, uzaklaşmakla kolayca yer değiştirebilir.
Siyasiler gerginliği ve kamplaşmayı, ötekileştirmeyi körükleyebilir. Buna karşın bizler, birbirimize reva göreceğimiz lafların toplumsal konumumuzda bir işe yarayıp-yaramayacağını değerlendirme becerisini gösterebilmeliyiz.
Sormalı, irdelemeli, düşünmeli, okumalı, empati yapmalıyız. Ve sonuçta her ne söyleyeceksek, karşımızdakinin aynı zamanda toplumsal konularda birlikte davranacağımız kişi olacağı gerçeğini de unutmamalıyız.

Sayı : 2010 09

Yayınlanma Tarihi: 2010-09-01 00:00:00