KAFFED’in sonuç bildirgesi

0
423
 ‘Ortak Akıl Toplantısı’nda (katılımcıların düşünce ve ifade nüansları saklı olmak kaydıyla), mutabakat sağlanan tespit, düşünce ve öneriler özetle şöyledir;
*1864’de biten Kafkas savaşı sonrasında yurtlarından sürgün edilen Adığeler, Abazalar ve Ubıhlar (ve diğer Kuzey Kafkas halkları) bugün dünyanın en büyük ve en geniş diasporalarından birini teşkil etmektedir. Nüfuslarının büyük çoğunluğu diasporada yaşayan Adığe, Abaza ve Ubıhların, tarih boyunca sürdürdükleri kader birliği devam etmektedir. Birlikte yaşama ve birlikte mücadele etme ihtiyacı eskisinden daha yakıcıdır ve daha vazgeçilmezdir. Adığeler, Abazalar, Ubıhlar ve diğer kardeş Kuzey Kafkas halkları için, hem diasporada hem anavatanda toplumsal-ulusal varlığı sürdürmek, birlik ve dayanışma içinde mümkündür.
* Diasporada ve anavatanda yaşayan kardeş Kafkas halklarının kendi etnik-ulusal adlarını kullanmaları ve öne çıkarmaya çalışmaları elbette doğal haklarıdır ve teşvik edilmelidir. Ancak bunun diğerini dışlayıcı, ayrıştırıcı, birbirinden uzaklaştırıcı olması kabul edilemez. Bu bağlamda, 1908’deki ilk örgütlenmemizden bu yana olduğu üzere, özellikle diasporada Adığe, Abaza, Ubıh ve diğer Kuzey Kafkas halklarını bütünleştiren, onlara siyasi hüviyet kazandıran ‘Çerkes’in ortak ad ve ortak siyasi tanım olarak kalması doğru olacaktır.
* Kuzey Kafkasya coğrafyası, merkezi konumu ve geçiş güzergahı vasfıyla çok sayıda halka, etnik topluluğa ev sahipliği yaptı, yapıyor. Bu ‘çok parçalı’ yapı, tarihi ve siyasi süreçlerle, savaş ve sürgünlerle, toplu nüfus hareketleriyle ve suni idare sınırlarla daha da karmaşık hale getirilmiştir. Kuzey Kafkasya’da otokhtan halkların haklarını teminat altına alacak ve bölgede yaşayan tüm halklara barış, demokrasi ve refah sağlayacak bir yapının kurulması, sürdürülebilir bir istikrarın sağlanması önceliklidir.
* Kuzey Kafkasya, tıpkı yüzelli yıl önce olduğu gibi bugün de uluslararası rekabetin merkezi konumundadır. Hem küresel hem bölgesel güçler, Kuzey Kafkasya’yı kendi istekleri doğrultusunda etkilemek, yönlendirmek ve dizayn etmek çabasındadır. Bu mücadele her geçen gün, bölgede yaşayan halklara büyük bedeller ödetme pahasına artmaktadır. Yanısıra, bölge yine eskisi gibi dini mücadele alanı haline getirilmektedir. Kuzey Kafkas halkları ve onların temsilcileri, küresel ve bölgesel emperyal güçlerin ve dini yayılmacıların oyunlarına alet olmadan, kendi geleceklerine ve kendi çıkarlarına odaklanmalıdır.
* Diasporadan anavatana dönüş vazgeçilmez hak ve yükümlülüktür. Dönüşün fiziki koşullarının yaratılması, toplumda daha geniş kesimlere dönüş fikrinin yayılması ve pilot çalışmalarla desteklenmesi, çok sayıda insanın dönüşünü mümkün kılacak maddi ve manevi altyapının oluşturulması, hem Rusya Federasyonu’ndan hem uluslararası kuruluşlardan fon desteği sağlanması önceliklidir. Kafkasya’daki cumhuriyet yönetimlerimizin, sivil toplum kuruluşlarımızın ve diasporadaki örgütlerimizin dönüşe öncelik verecek ortak çalışmalar yürütmesi sağlanmalıdır. Bu alanda yönlendirici ve sürükleyici güç anavatandır. Anavatan, dünyanın dört bir yanına yayılmış evlatlarını kendine çekmek için daha etkin bir irade ve çalışma ortaya koymalıdır.
* Kuşkusuz ulusal-siyasal varlığın ilelebet yaşayacağı-yaşatılacağı yegane yer anavatandır. Bu bakımdan, diaspora gücü ve kabiliyetinin anavatanın tahkimine ‘artı değer’ katması zorunluluktur. Nüfus, yetişmiş insan gücü, bilgi ve sermaye gücünün anavatana yönlendirilmesi hayati önem arzetmektedir. Yanısıra, çifte vatandaşlık hakkının sağlanması ve yaygın olarak kullanılması diaspora-anavatan etkileşimini ve işbirliğini azami seviyeye çıkaracaktır.
* Demokrasi ve hukuk düzeni, nerede yaşarsak yaşayalım, varlığımızın ve geleceğimizin güvence altına alınmasının ilk koşuludur. Dolayısıyla yaşamakta olduğumuz tüm topraklarda demokrasinin geliştirilmesi, hukukun hakim kılınması, refahın artırılması ve adil paylaşılması için çalışmak, kendimiz için olduğu kadar, tüm insanlık adına bir görevdir. Kendimiz için ne istiyorsak, birlikte yaşadığımız insanlar için de aynısını istemek, çağdaş insan anlayışı olmasının yanında, tarihi geleneklerimizin de temel felsefesidir.
Bu kapsamda Anavatandaki nüfus azlığı yanında demokratikleşmenin ve modern yönetim anlayışının yeterince kökleşmemesi önemli bir zafiyettir. Cumhuriyetlerimizde demokrasinin gelişmesi ve çağdaş hukuk standartlarına ulaşılması, anavatanda yaşayanların ihtiyacı olduğu kadar diasporadan anavatana dönüşün de itici gücü olacaktır.”
Anavatandaki cumhuriyetlerimizin, bölgenin hakim gücü Rusya ile ilişkileri özel önem ve hassasiyet arzetmektedir. Cumhuriyetlerimizin siyasi-idari yetki alanlarını geliştirmeleri, ekonomik yeterliliklerini geliştirmeleri ve içinde-yakınında bulundukları Rusya Federasyonu ile siyasi-diplomatik ilişkilerin süreçlerini iyi yönetmelerine bağlıdır. Federal yapı içerisinde mevcut siyasal ve ekonomik yapılarını korumaları çok önemlidir. Varlığımıza yönelik tehdit ve tehlikeler olmadıkça, yerel çatışmalardan kaçınmak, toplumsal barış içinde yaşamak temel politikalarımız olmalıdır. Özgürlük ruhumuzu korumalı, ancak ölçüsüz milliyetçiliğe kapılmamalıyız.
* Beş kuşaktır yaşadığımız diasporada varlığımız devam etmektedir. Bu gerçekten hareketle, varlığımızı kimliğimizi koruyarak sürdürmek, asimilasyona karşı direnmek, dilimizi ve kültürümüzü yaşatmak önceliklerimizdendir. Tüm dünyayı dalga dalga kucaklayan demokrasi anlayışı ve hızla yükselen kültürel-siyasal haklar algısı, farklılığımız korumamızda en büyük teminat olarak değerlendirilmelidir.
* Diasporada mevcut hakları kullanmak ve hakların sınırlarının genişletmek için örgütlü mücadeleyi yükseltmek ve demokratik mücadele enstrümanlarını artırmak gerekmektedir. Bu bakımdan, bugüne kadar sürdürülen ‘kültürel dernekçilik’ anlayışını aşarak ‘siyasal örgütlülüğe’ ulaşmak ortak hedeftir. Gelecek hedefi, talebi, umudu olmayan hiçbir toplum yaşayamaz. Bizi geleceğe taşıyacak yol, örgütlülüğümüzü siyasallaştırmaktan geçmektedir.
* KAFFED, diasporada onyıllardır sürdürülen toplumsal-ulusal mücadeleyi temsil eden, bu mücadelenin omurgasını oluşturan, Türkiye’de yaşayan Adığe, Abaza, Ubıh ve ortak aidiyet hissi içindeki tüm diğer Kafkas halklarını bütünleştiren yegane örgütlenmemizdir. Bugün 60 derneği bünyesinde toplayarak büyük başarı gösteren bu örgütlenmemizi nicel ve nitel olarak daha da güçlendirmek ortak görevimizdir. Profesyonel kadroları artırmak ve daha nitelikli hale getirmek şarttır.
* KAFFED’in, 60 derneği koordine eden ‘üst dernek’ vasatından çıkarak 60 derneğin sinerjisini bütünleştiren-yükselten ve giderek toplumumuzun bütününü kapsayacak siyasal örgütlülüğe ve temsil gücüne ulaşması ortak arzumuzdur. Bu amaçla, biran önce gerekli tüzük değişiklikleri yapılarak, KAFFED’in toplumumuzu adına ve toplumumuz için siyaset üreten, örgütleyen bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.
* Şehirleşmenin yüzde 80’lere ulaştığı, dağınık yerleşimin hüküm sürdüğü ve hakim dil-kültürün hayatın her alanında mutlak nüfuza ulaştığı diasporada kendi dilimizi ve kültürümüzü yaşatmamız, aile içi veya köy ortamı ya da dernek faaliyetleri yoluyla yürütülecek amatör eğitim faaliyetleriyle mümkün değildir. Mutlaka modern eğitim-öğrenim araçlarına ulaşmalıyız. Okullaşarak yazılı öğrenime, radyo-televizyon yoluyla sözlü ve görsel öğrenime geçmek şarttır.
* Diasporada yaşayanlarımız için kimlik çoğuldur. Hem kaynağına-özüne ait olduğumuz kimlik hem vatandaşlık bağı ile edindiğimiz kimlik. Bu kimliği dengelemek, birarada yaşamak ve yaşatmak temel meselemizdir. Bugüne kadar bu iki kimliği çatışma eşiğine ulaştırmadan sürdürebilmiş olmak en büyük hünerimizdir. Demokrasi ve uzlaşı kültürü, bu dengeyi bundan sonra da korumamız bakımından yegane teminattır.
* Asimilasyon sadece dil ve folklörün yitimi değildir. Asimilasyon, yaşam kültürünün, sosyal davranışın ve siyasi-felsefi karekterin bütünüyle değişime uğraması ve yok olmasıdır. Asimilasyona karşı en güçlü kale kimlik bilincidir. Kimlik bilincimizi ne kadar yükseltirsek dilimizi-kültürümüzü o kadar koruyup yaşatabiliriz. Kimlik bilincimizi kaybetmezsek diğerlerini yeniden kazanabiliriz. Diasporada kimliğimize ne kadar tutunabilirsek, anavana katkımız da o kadar güçlü olacaktır.
* Diasporada dil ve kültürü yaşatmak, toplumsal-ulusal varlığı sürdürmek için büyük ve sürekli parasal kaynaklara ihtiyaç vardır. Bu kaynaklar üye aidatları ya da sınırlı münferit bağışlarla yaratılamaz. Ayrı bir vergilendirme sistemi yaratamayacağımıza göre, vatandaşı olduğumuz ülkelerin bütçelerinden fon desteği talep etmek ya da uluslararası kuruluşlardan kaynak aramak tek geçerli yöntemdir. Bu amaçla öncelik, Türkiye’nin ilgili bakanlıklarının (Milli Eğitim ve Kültür bakanlıkları) bütçelerinden münhasıran fon desteği sağlamaktır.
* Bizim için diaspora-anavatan bir bütündür. Birindeki zayıflığımız ya da güçlülüğümüz diğerini doğrudan etkilemektedir. İletişim araçlarının gelişmiş olması, ulaşım imkanlarının artmış olması bu etkileşimi daha da artırmakta ve günübirlik haline getirmektedir. Bu şansı iyi kullanarak geleceği birlikte planlamak, birlikte yürümek ihtiyaç olmaktan öte tarihi bir gerekliliktir. Ortak karar mekanizmalarının oluşturulması, ortak çalışma organlarının sağlıklı-güçlü hale getirilmesi, uyumun yükseltilmesi zorunluluktur. Bu amaçla, ortak aklın ve siyasetin geliştirilmesi için anavatanla daha sistematik etkileşim kurmak, benzeri toplantıları birlikte daha geniş platformlarda yapmak hedeftir.
* Abhazya’nın bağımsızlığı, yüzyıllardır elde ettiğimiz en büyük kazanımdır. Gurur ve sevinç kaynağımızdır. Bağımsızlığın korunması, güçlendirilerek ileri taşınması tarihi sorumluluğumuzdur. Gürcistan’ın Abhazya’ya (ve G. Osetya’ya) yönelik ilhak hevesleri devam etmektedir. Sadece yöntem ve söylem değişiklikleri sözkonusudur. Gürcistan’ın, Abhazya’yı ve G. Osetya’yı Kuzey Kafkasya’dan soyutlayarak yalnızlaştırmaya yönelik çabaları dikkatle izlenmektedir. Bu çabaya bilerek-bilmeyerek angaje olanları tarih yargılayacaktır. Kuzey Kafkas halklarının, birlikteliği ve dayanışmayı daha da yükseltmeleri varlığımızı sürdürebilmenin olmazsa olmaz şartıdır. Aynı şekilde, Abhazya halkının ve yönetiminin de hem anavatanda hem diasporada birlik ruhuna halel getirecek hertürlü söylemden ve eylemden imtina etmesi ve bu yöndeki münferit adımlara müsamaha göstermemesi, beklentimizdir.
* Küresel süper güç Amerika’nın Kuzey Kafkasya’yı, Rusya’ya karşı ‘oyun alanı’ olarak kullanmak istediği bellidir. Bu oyunun ‘merkez üssü’ Tiflis’tir. ABD amacına ulaşmak için büyük paralarla, silahlarla, askeri ve sivil personelle Tiflis’i bölgesel karargah haline getirmiştir. Ve Gürcistan’ın ihtiraslı liderleri-politikacıları bu tehlikeli oyunun taşeronluğunu yaparak kendi halklarına büyük acılar yaşattılar, yaşatıyorlar. Şimdi, diğer Kafkas halklarını da kendi kör kuyularına çekmek için canla-başla çalıştıkları açıktır. K. Kafkas halkları bu oyunun parçası olmayacaktır ve olmamalıdır. Kafkas halkları tarih boyunca ‘ateşe uzanan maşa’ olmanın yakıcı deneylerini yaşamıştır. Artık ‘uğrunda ölünecek’ değil ‘uğrunda yaşanacak’ değerleri kutsallaştırmalı, başkalarının oyunlarında kahraman olmak yerine, kendi geleceğimizin mütevazı ama kararlı yolcuları olacak politikaları üretmeliyiz.

 

Sayı : 2011 01