12 Haziran’da seçilen tutuklu milletvekillerinin Meclise girememesi üzerine CHP ve BDP’nin farklı protesto yöntemleri siyasi krize yol açtı. CHP, içeriği anlaşılamayan mutabakatın ardından yemin etti ama BDP, Meclise gelmeyerek grup toplantısını Diyarbakır’da yapmaya başladı. BDP ile AKP arasında yapılan görüşmelerde ‘olumlu’ bir hava estiği söylenmesine rağmen, taraflar ortak bir mutabakat metninde anlaşamadıklarını açıkladı. Bu sıralarda PKK lideri Abdullah Öcalan da, ‘devletle yapılan görüşmelerde önemli bir aşamaya gelindiğini, Barış Konseyi ve Anayasa Konseyi oluşturulması yönünde kararlar alındığını, bu kararların bir ay içinde pratiğe dönüşeceğini açıkladı. Bu açıklamaya herhangi bir resmi yetkiliden de yalanlama gelmedi. Ancak, ‘Kürt sorunu’nun barışçıl ve demokratik çözümünde iyimser bir hava eserken, Diyarbakır Silvan’dan gelen “13 şehit” haberi her şeyi değiştirdi.
Oysa PKK’nin ‘eylemsizlik’ kararına rağmen devam eden operasyonlar nedeniyle aylardır gelmeye devam eden gerilla ve asker cenazeleri bu sayıyı onlarca kez katlayacak rakamlardaydı. Ama, üzerinde pek çok şaibenin olduğu ‘Silvan’, adeta bir işaret fişeği gibi, tüm iyimser havayı dağıtıp, kabus gibi ülkenin üzerine çöküverdi.
Başbakan, Tansu Çiller’i hatırlatan çıkışlarıyla Kürt meselesinde bildik ‘güvenlik konsepti’ne dönüleceğini ifade ederken, BDP de olayın aydınlatılması için BM ve NATO’ya başvurulacağını açıkladı.
Siyasi arenanın gergin havası, ‘kurt puslu havayı sever’ misali, pek çok kentte ırkçı faşistlerin sokağa dökülmesi için gerekçe oldu. Aralarında bir şehit yakınının da bulunduğu Kürt vatandaşlar saldırıya uğrarken, şarkıcı Aynur Doğan Açıkhava konserinde Kürtçe şarkı söylediği için bir grup ‘Beyaz Türk’ün linç girişimine maruz kaldı. Ahmet Kaya’nın başına gelenleri anımsatan olaya bu kez sessiz kalınmadı. Bir grup sanatçı ve aydın da Aynur Doğan’a destek vererek, yazılı bir açıklamanın ardından ‘barış yürüyüşü’ yaparak sokakları faşistlere bırakmayacaklarını haykırdılar.
Şimdi, 90’lı yılların söylemleriyle, Kürt meselesinde bir kez daha ‘çıkmaz sokağa’ girilirken, başta Çerkesler olmak üzere, bütün Türkiye halklarını sindirecek, tüm hak ve özgürlüklerini engelleyecek yeni bir baskı dönemine girildiği görülüyor. Nitekim ÇHİ’nin (Çerkes Halkları İnisiyatifi) Eskişehir’de yapacağı mitingin engellenmesi bunun ilk göstergesi oldu. Bundan sonra olacaklarda kuşkusuz, her birimizin tek tek sorumluluğu ve payı olacak.
Sayı : 2011 07