RF, olimpiyatların yapılabilmesi için Olimpiyat Komitesi’ne Soçi şehrini önerirken bu sahada mağdur olmuş insanlar veya onları temsil eden kurum ve kuruluşlarla herhangi bir şekilde görüş alışverişinde bulunmamış ve bir muvafakat almamıştır.
Rahmi TunaHer şeyden önce bilinçli ve bilimsel bir heyet oluşturularak, olimpiyatlar konusunda her iki tarafın sahip olduğu pozitif ve negatif argümanların iyice incelenmesi gerekiyor. Bu incelemeden sonra, danışma heyetiyle birlikte mümkün olursa federe cumhuriyetlerin ve çok sayıda derneğin temsilcilerinden oluşturulan bir görüşme heyetinin hiçbir ön fikir taşımadan, RF yöntemiyle ayrıntılı bir görüşme yapması zorunluluğu vardır.
Bu görüşmelerden tatmin edici ya da en azından halkın acısını paylaşıcı bir cevabın alınamaması durumunda, geç kalınsa dahi Olimpiyat Komitesi’ne, BM İnsan Hakları Komisyonu’na ve BM Yerel Halklar Komitesi’ne hukuki ve tarihi gerekçeler sunularak müracaat edilebilir.
Soçi’de yapılacak 2014 Olimpiyatları ile ilgili yoğun bir internet savaşı yapılmaktadır. Ayrıca Çerkes toplumu içerisindeki marjinal gruplar tarafından da çok sert reaksiyonlar gösterilmektedir. Bu reaksiyonların iki önemli kaynağı vardır. Birincisi, bu bölgede ve tüm Kafkasya coğrafyasında yapılan Kafkas-Rus savaşlarında Çarlık Yönetimi ve ordusu tarafından halkı felaket boyutlarına götürecek çok ciddi sonuçlar doğuran orantısız bir askeri gücün kullanılmış olmasıdır. Savaşın sebepleri ne olursa olsun tarafların haklılık dereceleri şu veya bu şekilde belirlenebilir, ama Çarlık ordusunun ve Çarlık yönetiminin Kafkasya politikasını ve askeri savaş tarzını hiçbir aklıselimin onaylaması mümkün değildir. Rusya, orantısız askeri gücü kullanarak yok etmek yerine Kafkas halkını değişik metot ve yöntemlerle kendisine bağlamak imkanına sahipti. Nitekim savaş boyunca bizzat Çar’a verilen dilekçelerde, yazılan mektuplarda bu istekler dile getirilmiştir. Ne var ki, üstün kuvvet bu tip yaklaşımlara hiçbir şekilde iltifat etmemiştir. İkinci neden de bu sonucun doğurduğu ve açık bir şekilde dış güçlerin ve belirli kesimlerin destek verdiği Rusya düşmanlığı fikridir.
Hiçbir şekilde unutulmaması gereken bir gerçek vardır. Devletler ve halklar arası düşmanlıklar ilanihaye devam ettirilemez. Hele devam ettirilmesinden zarar görecek taraf daha zayıf olanı ise, bu düşmanlıkların bir şekilde sona erdirilmesini, tabir yerinde ise ibrenin kendisine dönmesini sağlamak zorundadır. Ancak söz konusu marjinal güçlerin böyle bir politik anlayışı ve gelecek vurgusunu kaale aldığı pek söylenemez.
Bugün karşılaştığımız duruma gelince;
·Olimpiyatın yapılacağı saha tarihsel olarak Kafkas halklarının şu veya bu şekilde yaşadığı bir alandır. Bu bir tarihi gerçektir.
·Bu alan Kafkas-Rus savaşlarının tabir yerinde ise sonucunu belirleyen meydan muharebesinin yapıldığı bir alandır. Bu savaşın şiddeti ve insan kaybı üzerine yazılmış ağıtlar, şiirler ve yazılar çoktur.
·Kafkas tarihi konusunda Diasporanın en yetkili ağzı olan rahmetli General İsmail Berkok’un “Tarihte Kafkasya” isimli kitabında bu meydan savaşında ölenleri ve savaşın acımasız sonuçlarını ifade eden açık ve dramatik cümleleri vardır. Bölgede akan nehirleri göstererek bu nehirlerin tamamen kana bulandığını ve cesetlerle dolu olduğunu acı bir ifadeyle dile getirmektedir. (Yazarın kendi annesi de burada şehit olmuştur.)
·Rusya Çarlık Ordusu Komutanlığı bu sahada yapılan meydan savaşı ile Kafkas-Rus savaşlarının sona erdiğini resmen açıklayarak aynı sahada kutlama töreni yapmıştır. Bütün bunlar gösteriyor ki burada orantısız güç kullanan bir orduyla kendini savunmak zorunda kalan bir halk arasında bir meydan savaşı yapılmış, bu savaş üstün gücün zaferiyle sonuçlanırken, zayıf olan taraf için yani Kafkas halkı için vatandan sürgün edilmenin kapısını açmıştır.
·Olimpiyatların düzenlenmesiyle ilgili yasal metinlerde şu esaslara yer verilmektedir:
·Olimpiyatlar insan haklarını yok edecek şekilde uygulanamaz ve yapılamaz.
·Olimpiyatlar yapıldığı yerde yaşayan halklara zarar verecek şekilde organize edilemez.
·Olimpiyatlar dostluk ve kardeşliğin, insan sevgisinin gelişmesine hizmet edecek şekilde organize edilir ve yapılır.
Bunu destekleyen evrensel hukuk normları da vardır. Bu sözleşmelerin çoğunda Rusya’nın da taraf olarak imzası bulunmaktadır. Uluslararası Hukuk normlarında evrensel boyutta insan halklarının, yerel halkların haklarının korunması ile ilgili açık ve seçik maddeler vardır.
Kaldı ki, RF anayasası da bu evrensel normlara uyulacağını, vatandaşlarının bu çerçevede haklarının korunacağını öngörmüştür. Bütün bunlar bizim kullanabileceğimiz pozitif argümanlardır.
Buna karşılık;
Olimpiyat tüzüğü, olimpiyatın yapılacağı yerin seçiminin, olimpiyatın yapılacağı tarihten 7 yıl önce belirlenmesini öngörmüştür. Konumuz açısından bakılınca bu madde bizim bilgimizin dışında seneler önce Olimpiyat Komitesi tarafından kararlaştırılmıştır. Dolayısıyla Olimpiyatla ilgili Olimpiyat Komitesi’ne yapılabilecek her türlü itirazın haklılığı ve zamanı geçmiş olarak kabul edilebilir.
Kararın alındığı tarihte olimpiyatın yapılacağı yerle ilgili olarak uygun olup olmadığı konusunda bir araştırma ve incelemenin yapılıp yapılmadığına dair böyle bir talepte bulunulmuş ise alınan cevabın ne olduğuna ilişkin benim bir bilgim yoktur.
RF, olimpiyatların yapılabilmesi için Olimpiyat Komitesi’ne Soçi şehrini önerirken bu sahada mağdur olmuş insanlar veya onları temsil eden kurum ve kuruluşlarla herhangi bir şekilde görüş alışverişinde bulunmamış ve bir muvafakat almamıştır.
Devlet iradesi ve üniter otoritesiyle RF, Soçi şehrinin olimpiyatlar için adaylığını kabul ettirmiş ve bu kararını Olimpiyat Komitesi’ne de onaylatıp kesinleştirmiştir.
Olimpiyatın yapılacağı sahanın değiştirilebilmesi için aranan şartların varlığı ve yokluğu tartışma konusu yapılmamıştır. Bu koşullarda karşı karşıya kaldığımız açık ve net bir pozisyon söz konusudur. Bir tarafta Soçi Olimpiyatları’nın yapılmasını isteyen ve bunun için gerekli işlem ve eylemlerini tamamlayarak faaliyete geçen üstün güç RF vardır. Diğer tarafta da olimpiyatların yapılacağı sahada felakete uğramış bir halkın isteği vardır.
Üstün güç olan RF buraları tek vatan toprağı olarak kabul etmekte, bu vatanın egemenlik hakkının kayıtsız ve şartsız kendisinde bulunduğu kabullenmektedir. Bunun sonucu olarak da bu egemenlik hakkını hiçbir kuvvetle paylaşmak istememektedir.
“Bu argümanlar karşısında biz ne yapabiliriz, nasıl yapmalıyız?” sorusuna gelince:
Kişisel kanaatime göre, her şeyden önce bilinçli ve bilimsel bir heyet oluşturularak, olimpiyatlar konusunda her iki tarafın sahip olduğu pozitif ve negatif argümanların iyice incelenmesi gerekiyor. Bu incelemeden sonra, danışma heyetiyle birlikte mümkün olursa federe cumhuriyetlerin ve çok sayıda derneğin temsilsilerinden oluşturulan bir görüşme heyetinin hiçbir ön fikir taşımadan, RF yönetimiyle ayrıntılı bir görüşme yapması zorunluluğu vardır. Bu görüşmede dile getirilecek en önemli husus pozitif ve negatif argümanların değerlendirilmesinin yanında, Kafkasya’da yaşayan halkların ve federe cumhuriyetlerin RF’ye karşı psikolojik güvenlerinin pozitif olarak etkileneceği, bunun da politik açıdan RF lehine çok olumlu sonuçlar doğuracağı etkin bir biçimde dile getirilmelidir. Bu görüşmelerden tatmin edici ya da en azından halkın acısını paylaşıcı bir cevabın alınamaması durumunda, geç kalınsa dahi Olimpiyat Komitesi’ne, BM İnsan Hakları Komisyonu’na ve BM Yerel Halklar Komitesi’ne hukuki ve tarihi gerekçeler sunularak müracaat edilebilir.
Ancak, işin hassasiyeti şuradadır. İster Kafkasya’da olsun ister Diaspora’da olsun, Rusya ile Kafkas insanının ilişkisi ve birbirlerine karşı uygulayacakları politikanın belirleyici aktörü hiçbir şekilde 2014 de Soçi’de yapılacak olimpiyatlar değildir. Biz hem Anavatanda yaşayan ve Diasporada yaşayıp anavatanına dönmek isteyen ya da bulunduğu yerde kendi kimliğini ve kültürünü korumak isteyen kimseler olarak Rusya ile ilgili politikamızı uzun zamanlı ve uzun süreçli düşünerek belirlemek zorundayız. Ayrıca unutmamamız gerekiyor ki güç noktası Rusya’dır ve ipin ucu onların elindedir. Bu açıdan baktığımız zaman Soçi Olimpiyatları ile ilgili tavrımızın barışçı ve uzlaşıcı anlayışımızın dışına taşmaması gerektiğine inanıyorum. Ancak bu politikayı sürdürürken gerek federe cumhuriyetlerin, gerekse Dünya Çerkes Birliği örgütünün kayıtsız ve şartsız bir teslimiyet içerisinde olmamaları da gerekmektedir. Sahip olduğumuz argümanları barışçı olarak ikna edici bir şekilde kullanmaya, fakat bunları kullanırken de ekonomik ve yönetsel anlamda görev almış insanlarımızın kendi toplumumuza karşı öncelikle sevgi ve saygı beslemeleri, onun varlığını ve ihtiyaçlarını kendi kişisel hırs ve duygularından üstün tutmaları, bunun gerektirdiği tarzda ve düzeyde de temiz olma zorunluluğu vardır. Toplumumuz adına onlardan bunu istemeye de hakkımızın olduğuna inanıyorum. Bu nedenle de örnek vermeye gerek görmüyorum.
Sayı : 2011 12