1 Mayıs 2012 Halkların Anayasası Platformu Jıneps kortejinden duygu ve düşünceler:

0
401

Hayrettin Güler:
1 Mayıs’ta aydınlanan insan, 21 Mayıs’ta karanlığa gömdü kendini.
Çünkü her sürgün, her soykırım insanın karanlığıdır.
Vahşetini yansıtır çünkü.
İnsanlık karanlıktan çıkıp 1 Mayıs aydınlığına dönmeyi seçebilir, eğer isterse ışığa yürüyebilir.
Umudumuz 1 Mayıs aydınlanmasındadır.
Ergün Özgür:
1977 yılındaki kanlı 1 Mayıs’tan sonra artık uğrunda mücadele verilerek alınmış bir hak olan 1 Mayıs’ın bayram olarak kutlanması çok anlamlı. Son yıllarda olduğu gibi bu yıl da 1 Mayıs’ı kutlamak için Mecidiyeköy’den Taksim’e kadar Halkların Anayasası kortejinde, Jıneps grubu ile beraberdim. Artık Türkiye’de 1 Mayıs sadece işçi-emekçi bayramı olarak değil her kesimden insanın katıldığı bir kutlama ve muhalif seslerin kendilerini ifade edebildikleri bir bayrama dönüştü. Kortejde bu ülkede yaşayan her renk ve yaştan insanı görmek mümkündü. Bu renklerin her birinin aynı bir güzelliği olduğu meydanda daha güzel göründü.
Jıneps’in sloganı "Çerkesler sokakta, emeğin yanında” ile "Adıgece, Abazaca, Osetçe ve Çeçence dillerinde yazılmış “Yaşasın Halkların Kardeşliği" idi. Gözüme takılan en güzel afişlerden birisi "Halklara bırakılsa kendi aralarında konuşurlar" ve en ilginç afiş ise "İnşallah Sosyalizm gelecek" idi. Muhafazakar kesimin düzenin sorunlarını görerek Taksim’e gelmesi kayda değer ve değişim için umut veriyor. Yürüyüşteki pek çok grubun dikkat ettiği diğer bir nokta; Hrant Dink’in vurulduğu ve önünden geçtiğimiz Agos gazetesi önünde "Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeniyiz" sloganlarının atılması ve gazete çalışanlarının korteji alkışlaması kayda değerdi. 
Türkiye’nin daha demokratik, eşitlikçi ve çoğulcu, her rengin kendisini rahatlıkla ifade edebileceği bir sisteme kavuşması için bu renklerin solmadan bir arada ve uyum içinde yaşamaları önemli. Taksim artık kitlelerin kendi taleplerini dile getirdikleri bir meydan olma özelliğini kazandı ve önümüzdeki yıl "rant" amaçlı bir kazaya kurban gitmezse 1 Mayıs’ı Jıneps grubu ile birlikte Taksim’de kutlamaya gitmek dileğiyle…
Gül Yılmaz:
Yıllar sonra tekrar Taksim’de kutlanan 1 Mayıs’ın izinli olmasına ilişkin tartışmaların yanı sıra pek çok gruptan gelen davet üzerine nerede yer alacağımıza dair konuşurken sadece kortejde yürümekle kalmayıp meydandaki platformda olacağımız haberini ilk öğrendiğimde çok heyecanlandım. Ruhi Su Dostlar Korosu’nun yeni koristlerinden biri olarak o muhteşem kitleye meydandan seslenmenin müthiş heyecanına bir de Adıgeceyle selamlama görevi eklendi. Böylece bir yandan sözcükleri doğru telaffuz etme, bir yandan da koroyla seslendireceğimiz marşların sözlerini anımsama telaşı sardı. Neyse ki danslarda da aynı sahneyi paylaştığımız, Çeçence selamlamayı seslendiren arkadaşımla omuz omuza olmanın verdiği güçle tamamladık etkinliği.
Meral Okay’ın konuşmasının yayımlandığı videoyu platformda izlemek ise sanki ona daha da yakın olmak gibiydi benim için, heyecana bir de duygu dolu dakikalar eklendi. Ancak o an olduğu değil de olamadığı yeri ister ya insan, biz de “Burada sıramızı beklemektense alanda, o coşkunun tam ortasında olmak daha güzel aslında” dedik zaman zaman. İşte sahne böyle bir şey, şımartıveriyor insanı, 1 Mayıs’ta bile!
Aliye Gümüş:
 Halklara ana dillerini, kimliklerini, kültürlerini yaşatmayan kısaca ‘kendileri’ olma hakkının verilmediği, adalet- eşitlik-özgürlük arayan vicdan sahibi insanların fütursuzca hapsedildiği; eril zihniyetin filizlendirdiği sapkın bir toplumda birey olma özgürlüğü elinden alınan kadınlara dönüştürülerek yaşama haklarımızın gasp edildiği ve sayamadığım pek çok baskıcı, yasakçı tutumla donanmış bir toplum haline geldik. Her gün gazetelerde altı çizilerek söz edilen demokratik toplum kavramı, nedense sokakta yürürken üzerime çöken ötekiliğin, umutsuzluk hissinin üzerini örtmüyor. Aba altından gösterilen sopalarla iliklerimize kadar işleyen yasakçı zihniyet, kendi kendimizin eli sopalı polisi oluyor. Korkularla arkadaşlık yapmaktan, baskıların üzerine gitmeye pek vakit ayıramıyoruz. Bu verilen gözdağlarının karşısına beraberce yürüyebilen insanların olduğunu görmek hem mutluluk hem de umut verici. 1 Mayıs, iktidarlara meydanın zannettikleri kadar boş olmadığını anlatmak için daha da anlam kazanan bir gün oldu bizim için.
Elif Ergün:
Yazıya, insanlar arasında eşitsizliğin kökenini, romantik bir bakışla özel mülkiyete bağlayan J.J. Rousseau’dan, ya da ağır çalışma koşullarının iyileştirilmesi için eylem yapan, üzerlerine ateş açılan ama aynı anda yağan yağmurla “unutma” hastalığına tutulan emekçileri gerçek ile kurgunun iç içe geçmesiyle yazan Marquez’den başlanabilirdi. Ancak ben bu yazıda 1 Mayıs 2012 Taksim’de yapılan kutlamalardan bahsetmek istiyorum.
1977 yılı 1 Mayıs’ı gibi geçmişinde acı deneyimlerle belleklere kazınan İşçi Bayramı, bu yıl deyim yerindeyse tam bir bayram havasında geçti. Son iki yıldır Taksim’de kutlanmasına izin verilen bayram oldukça geniş katılımlıydı. Siyasi partilerden, sendikalara, sivil toplum örgütlerinden çok çeşitli halkların bir araya gelerek oluşturdukları gruplara varana dek, sözü olan, emekten, demokrasiden ve eşitlikten yana herkes alandaydı. Güvenlik güçlerinin geçmiş yıllarda olduğu üzere geniş katılımını da eklemek isterim. Gruplarla birlikte bu 1 Mayıs’ta dikkati çeken bir diğer unsur, bireysel olarak, “kendi” başına eyleme destek verenlerdi. Lig tv’den, katil devlete kadar çok çeşitli dövizler taşıyan bu insanlar da alanda yer aldılar. Bugün neoliberal politikalar ile bin bir renge bürünen iktidara karşı olan herkes birbirini tamamlayan haklı taleplerini 1 Mayıs alanlarında dile getirdi.
Birgül Hızal:
Taksim’de, 1 Mayıs’ta, Çerkeslerle birlikte yürümek… Umut veriyor bana. Biliyorum bilmesine; ‘değişmeyen tek şey değişimdir’
‘bir şey değişir, dünya değişir’
‘başka bir dünya mümkün’
Ama Taksimde, 1 Mayıs’ta, Çerkeslerle birlikte yürümek…. Umut veriyor bana.
Ahmet Sayar:
Katliamın yapıldığı 1977 den beri 35 yıldır yurt içinde veya yurt dışında nerede yakalarsam 1 Mayıs yürüyüşlerine katılır, kaçırmamaya önem veririm. 1 Mayıs’ın genel anlamı üzerine bir şey söylemek istemiyorum. Herkes biliyor bunu. Son yıllarda Türkiye’de yürüyorum. Cerkesler ile yürüyorum. İtiraf etmek gerekirse ilk yürüyüşümde tuhaf gelmişti bu. Bir sınıf örgütü veya parti kortejinde yürümemem tuhaf gelmişti aslında. Çok rahat yürümedim, sayımız da azdı. Yürüyüşten sonra düşündüm bunu. Neden göğsümü gere gere rahat ve coşkulu yürüyemediğimi sorguladım kendi kendime. Kortejlerde çekilen halayları keyifle izler hatta bizzat katılırken bizim kendi Kafemizi, Tlperuşumuzu, Apsuvamızı, Çeçenimizi, orada oynamamız tuhaf gelmişti. Tuhaflığın nedeni folklorik olamayacağına göre başkaydı. Neden bendeydi. Bir değişiklik vardı, yeni birşeyler oluyordu, anlıyordum ama kendimi en iyi ifade ettiğimi düşündüğüm alanlardan birinde bile bu yeni yapılanma ve değişikliği hayata geçirmekte çekinceli duruyordum. Nedenleri üzerinde düşündüm. Güvensizlik (hem kişisel hem biz Çerkesler olarak toplumsal), inançsızlık, Çerkes sorunun bir demokrasi sorunu olduğunu bilip, bu demokrasi sorununu 1 Mayıs gibi anlamlı günlerde alanlara sokaklara mal etmenin önemini içselleştirmeme vb.
Bu his ve düşüncelerle katıldım 1 Mayıs 2012’ye. Heyecandan sabah 8.30 da gelmişim alana. Bütün kortejleri turladıktan sonra Jıneps pankartı arkasında yerimi aldım ve daha önceki yıllarda yaptığım gibi diğer kortejlere ara ara kaçmadan bütün yürüyüş boyunca Jıneps ile yürüdüm. Ne var bunda diyeceksiniz. Benim için çok şey var, kortejden ayrılmak aklımdan bile geçmedi. Bu yıl ki duygum, algım, inancım, güvencim farklıydı. Şarhonları, pşıneleri, peçiçleri ile gelen arkadaşlar vardı. Pşınenin sesi hiç bu kadar güzel gelmedi kulağıma. Bir gün pşıne sesi ile 1 Mayıs’ta yürüyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Duygulandım. Kendimizi doğru yerde doğru şekilde ifade etmenin, alandaki tüm dayanışma ve coşkuyu paylaşmanın mutluluğunu ve umudu yaşadım ben bu 1 Mayıs’ta.
Seda Berzeg
1 Mayısta Halklar Kortejinde ve Jıneps pankartı arkasındaydım. Çerkes arkadaşların Jıneps pankartıyla katılacağını bilmediğim, eski bir mitingde korteji karşımda gördüğümde ne kadar heyecanlandığımı ve mutlu olduğumu hatırladım. O yıl korteje kısa süre konuk olmuştum ama artık üç yıldır 1 Mayısta Jıneps ile yürüyorum. Gerçi üç yıl önceki (dört müydü yoksa) biraz kaçak, biraz gazlı, pankartsız ve dağınık olmakla birlikte yine de birkaç arkadaş Taksim’e çıkmayı başarmıştık.Gelecek yıl daha kitlesel bir katılım inancıyla…
 
 

Sayı : 2012 05

Yayınlanma Tarihi: 2012-05-01 00:00:00