“Salihli Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucusu Eşref Bey’in çiftliği merkez olmuştur. Çiftlik şimdi; Namık Kemal İlköğretim Okulu, Salihli Lisesi, Askerlik şubesi, Kenan Evren Parkı, eski DSİ ve batısından cephaneliğe kadar uzanan bir alanı kapsamaktadır. Burada silahlar, mühimmat, yiyecek ve para bulunmaktadır
Kurtuluş Savaşı Sürecinde Salihli
Bülent Örs
Kurtuluş savaşında Salihli’deki direniş çok önemlidir. Bu süreçte Anadolu’daki örgütlenmenin yolu açılmıştır. Yunanlıların İzmir’e çıkışı olan 15 Mayıs 1919’dan, Millet Meclisinin Kuruluşu olan 23 Nisan 1920’ye kadar olan süreç, yani devletin Anadolu’da olmadığı süreçte konumuz Salihli.
Osmanlı İmparatorluğu; 1911’den Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden, Kurtuluş Savaşı sürecine kadar üç büyük savaş geçirmiştir: 1911 Trablusgarp Savaşı, 1912-1913 Balkan Savaşı, 1914-1919 Birinci Dünya Savaşı. Ülke yüzbinlerce vatan evladını kaybetmiştir. Ülkenin en dinamik, en çalışkan erkek nüfusu önemli ölçüde azalmıştır. Halk yorgun, bıkkın, bezgindir.
1917 yılı başlarında Almanların Fransa’nın içinde durdurulması, ABD’nin düşmanlarımız lehine savaşa girmesi karşısında, İttihat Terakki (İttihat ve Terakki Fırkası ya da İttihat ve Terakki Cemiyeti -Birlik ve İlerleme Partisi- Osmanlı Devletinde kurulmuş en güçlü en yaygın örgüttür.) önderleri savaşın kaybedileceğini görmüş, Başkomutanlık “düşman sınırlarımıza dayanırsa ya da ülke işgale uğrarsa” diye direniş için hazırlıklar yapmıştır. Bunun planlamasını ve hazırlığını Teşkilat-ı Mahsusa (İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesinde Enver Paşa‘ya bağlı olarak kurulan gizli teşkilat olup örgüt içinde örgüttür) yapmıştır. Daha sonraları GERİLLA SAVAŞI, ÇETE HARBİ, KUVVAY-I MİLLİYE adını alan mahalli karşı koymalar için de ön kişiler tespit edilmiştir. Bunlar Teşkilat-ı Mahsusa’nın saflarında yetişmiş kişiler ya da halk üzerinde sözünü geçirebilecek kimselerden oluşuyordu. Salihli’deki direniş böyle bir düşüncenin ürünüdür. Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucusu Eşref Bey’in çiftliği merkez olmuştur. Çiftlik şimdi; Namık Kemal İlköğretim okulu, Salihli Lisesi, Askerlik şubesi, Kenan Evren Parkı, eski DSİ ve batısından cephaneliğe kadar uzanan bir alanı kapsamaktadır. Burada silahlar, mühimmat, yiyecek ve para bulunmaktadır. Ethem bey ve arkadaşları Rauf Orbay’ın isteği üzerine Salihli’ye gelmişlerdir. Şimdi bu süreci izleyelim.
Birinci Dünya Savaşı yenilgiyle bitmiş, Mondros Anlaşması imzalanmıştır. 13 Kasım 1918’de İstanbul işgal edilmiş, İttihat ve Terakki Fırkası, Kasım 1918’de kendini feshetmiştir. Bu kapanış üyeleri dağınıklık içerisine itmiştir. Tek merkezli yapı bozulmuş, şahıslar, yöreler kendi başlarına hareket etmişlerdir. Yan yana gelip örgütlenmeler olmuştur. Yan yana gelişlerde ölçü İTTİHATÇI olmaktır. Güven ilişkisinin şart olduğu bu dönemde belirleyici olan İttihatçılık ya da Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olmaktır.
İttihat ve Terakki üyeleri yeni bir parti “Teceddüt Fırkası” nı kurdular. Teşkilat-ı Mahsusa’nın devamı niteliğinde olan Karakol Cemiyeti de İttihat ve Terakki liderlerinin yurt dışına çıkmadan önce yaptıkları son toplantıda alınan kararla kurulmuştur.
Farklı grup ve partileri bir araya getiren eski bir ittihatçı olan Mustafa Kemal’dir. Teceddüt Fırkası, Osmanlı Hürriyetperver Avam Fırkası, Karakol Cemiyeti ve Mustafa Kemal ilişki içerisindedir.
Mustafa Kemal’i öne çıkaran İttihat Terakki’nin olumsuz eylemlerine ve Ermeni olaylarına karışmaması, temiz bir isim olması, yeteneklerini Çanakkale Savaşında kanıtlamış olmasıdır. Ancak M. Kemal çözüm için düşünülen bir lider henüz değildir. M. Kemal’i liderliğe götüren iki önemli gelişme olmuştur. Bunlardan birincisi,Meclis-i Mebusan’ın basılması (16 Mart 1920), siyasi merkezin İstanbul’dan Ankara’ya kayması; ikincisi,Talat Paşa’nın öldürülmesi (15 Mart 1921) ile Talat Paşa yandaşlarının Mustafa Kemal liderliğinde toplanmasıdır.
İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali; bazı tarihçilerin yazdığı gibi beklenmeyen bir olay değildir. Saint-Jean-de-Maurienne Anlaşmasıyla, İngiliz-Fransız-İtalyan başvekilleri arasındaki gizli toplantıda kararlaştırılmış, İtalya’nın karşı çıkması üzerine, Antalya’dan Konya’ya kadar olan bölge İtalya’nın nüfuz alanına verilmiştir. İngiliz başvekili Davit Loyt George, Venizelos’u Londra’ya çağırmış, uygulama safhaları belirlenmiştir(28.Şubat.1919). Yunanlıların İzmir’e çıkış kararı, İtalyan diplomasisinde değişik tepkilere yol açmıştır. Başbakan Orlando bu olayı yaklaşan seçimlerde kendisi için avantaj olarak görmektedir. Fakat koalisyonun ikinci ortağı Dışişleri Bakanı Kont Sforça Yunanlıların büyümesine ve kuvvetlenmesine karşıdır. Bu gizli kararı Roma’daki şahsi dostu Türk Hariciyeci Galip Kemali Söylemezoğlu’na söyler. Elbette bu haberin gizli kalmayacağını bilerek. 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar, İzmir’e asker çıkarırlar.
Albay Bekir Sami (Günsav)
Kuzey Kafkasya’nın Adıgey (Çerkes) bölgesinden Anadolu’ya 1864 yılında büyük göçle (sürgün) gelmiş “WUBIH” boyundan Gubzeç Hasan Bey’in oğludur. Aile ünvanı ‘Zaraho’dur.
Mondros Mütareke’sinden sonra Bekir Sami Bey İstanbul’dadır. Anılarında, Rauf Orbay’ın evinde toplantılara katıldığını söylemektedir. Ona göre kurtuluş için çözüm silahlı mücadeledir.
18 Mayıs 1919’da Rauf Orbay, Bekir Sami Bey’in Üsküdar’daki evine gelerek şunları söyler. “İzmir’in işgali İmparatorluğun parçalanarak yok edilmesi kararının ilk uygulamasıdır. Yunanlıların bu hareketi durdurulmazsa bu günkü durumun daha kötüleri yaşanacaktır. Kazım Karabekir Paşa Erzurum’da gereken hazırlıkları yapmaktadır. Mustafa Kemal Paşa, Karabekir Paşa ile buluşmak üzere şu an Samsun yolundadır. Ben ve arkadaşlarım, vatanın selameti için her tedbiri alıyoruz. Ege’deki durum çok kritik bir duruma dönüşmüştür. Ege’deki ordunun başına sizin geçmenizi öneriyoruz” der. Bekir Sami Bey teklifi tereddütsüz kabul eder. Milli Savunma Bakanı Şevket Turgut Paşa ve Genelkurmay Başkanı Cevdet Paşa’dan gerekli izinler alınır.
20 Mayıs 1919’da, Bekir Sami Bey, yaveri Yüzbaşı Selahattin Bey’le birlikte, önce Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa, sonra Milli Savunma Bakanı Şevket Turgut Paşa ile görüşür. 56. Tümen Komutanlığına asaleten 17. Kolordu Komutanlığına vekaleten atanmıştır. Bölgede dağılmakta olan askeri birlikleri toparlayacak, sivil direnişçilere askeri birlikler arasındaki koordinasyonu sağlayacaktır.
21 Mayıs 1919’da Galata rıhtımından kalkan Gülnihal vapuruyla Bandırma’ya doğru yola çıkar. Bandırma’da Çerkes Hasan Bey’in evinde kalır. (Bandırma, Yunanlılar tarafından işgal edilince ilk idam edilip evi yakılan kişidir).
Reşit Bey’le görüşmek ister; ancak Reşit Bey aranmakta olduğu için eve gelemez, yerine eniştesi Hafız Hüseyin Bey gelir. Bekir Sami Bey; “Reşit Bey Bandırma ve Manyas havalisinden toplayabildiği kadar Çerkes atlısını toplayıp, kardeşi Ethem Bey kumandasında arkamdan göndersin” der.
23 Mayıs 1919’da İzmir’e kalkan trene binerler, yol boyunca her yerde Yunan bayrakları vardır. 24 Mayıs 1919 sabahı Akhisar’a ulaşırlar, aynı şekilde her tarafta Yunan bayrakları asılıdır.
****
Kurtuluş Savaşı’ndaki ilk askeri uygulama emri
Tezkere
Trenden, 23.5.1919
Manisa Mevki Kumandanlığına, bulunamazsa Topçu Binbaşı Sabri Bey’e, Menemen’i işgal eden Yunan Kuvvetlerinin Manisa’yı işgal etme ihtimali kuvvetlidir. İzmir’deki feci olayların bir daha yaşanmaması için, yerli Hıristiyan halkın silahlandırılmasına engel olmak için;
1- Manisa’da mevcut depolardaki tüm silah ve cephaneyi mümkün olan süratle, söylenti ve yaygaraya imkan vermeden SALİHLİ istikametine göndermeye başlayınız. 2-Düşmanın yaklaşması halinde onlarla temas etmeden piyade taburu, makinalı tüfek ve topçular SALİHLİ istikametine çekiliniz. 3-Kolordu karargahı Akhisar’dadır
17. Kolordu K.vekili Albay Bekir Sami
***
Şifreli Telgraf
Akhisar, 24.5.1919
Genel Kurmay Başkanlığına, 1-Akhisar’a geldim 2-Menemen’i işgal eden Yunanlılar, Manisa’ya 2-2,5 saat mesafedeki Muradiye köyüne ulaşmış durumdadır. 3-Manisa’daki silah ve cephanenin SALİHLİ istikametine taşınması ve İzmir’deki gibi bir faciaya engel olunması için emir verdim. 4-Karşı önlem alabilmek bakımından, biliniyorsa bu işgalin nerelere kadar ve ne zaman olabileceği konusunda bilgi verilmesini arz ederim. 17. Kolordu K.Vekili Albay Bekir Sami
*
27 Mayıs 1919’da Akhisar’dan ayrılıp Marmara bucağı (Gölmarmara) oradan yürüyerek SALİHLİ’ye doğru hareket ederler, geceyi bir çiftlik evinde geçirirler. 28.05.1919 sabahı SALİHLİ’ye gelirler. Doğrudan hükümet konağına giderler ve Kaymakamla görüşürler. Salihli’de çevreye asılmış Yunan bayrakları vardır. Manisa’dan gelen 200 kişilik askeri birlik Salihli’ye ulaşmıştır. Bu birlik Alaşehir’e gönderilir. Rauf Bey (Orbay) ve ekibi, Ethem Bey daha önce Salihli’ye gelmiştir.
***
Şifreli Telgraf
Salihli, 28.05.1919
Genel Kurmay Başkanlığına, 28.5.1919 Günü saat 11.00 ‘de Salihli’ye gelip göreve başladığımı arz ederim. 17. Kolordu K.vekili Albay Bekir Sami
***
Bekir Sami Günsav
29.5.1919 günü öğleden sonra İzmir treni ile Salihli’den Alaşehir’e gider.
Bekir Sami Bey olağanüstü kararlı ve acımasız davranışlarıyla Ege’ye sinen korku ve yılgınlığı dağıtmıştır. Marmara’da(Gölmarmara) Türk ve Rum ahaliyi toplamış “Devlete karşı gelmeyiniz, aksi taktirde burayı halkı ile beraber yok eder, tarihe devrederim” demiştir. Alaşehir’de camilerde Yunanlılara hürmetsizlik yapılmamasını söyleyen dört hocayı kendi beylik tabancasıyla Kaymakamlık binası önünde vurmuş, onlar can çekişirken; “Görevlerini yapmayanların sonu bu olacaktır” demiştir. Kula’da zengin ailelerin çocuklarının askere gitmesine engel olan Şube Reisi tutuklanmış, Eşme’de Yunan bayrakları dağıttığı ve çevreye astıkları için dört Rum asılmış, bayraklar da yakılmıştır.
Mustafa Kemal’in Bekir Sami Beyle ilişki kurma tarihi 13.6.1919’da Amasya’dan gelen şifreli telgrafladır. Bu telgraf ülke çapındaki çalışmaların merkezileştiğini müjdeliyordu. Bu tarihten sonra ordudaki emir komuta zincirinin gereği olarak Bekir Sami ve Selahattin Bey sonuna kadar Mustafa Kemal’e bağlı kalmıştır.
Eşref Sencer Kuşcubaşı
Kuzey Kafkasya’nın Adıgey (Çerkes) bölgesinden Anadolu’ya büyük göçle (sürgün) gelmiş Mustafa Nuri Bey’in oğludur. 1873 Manyas doğumludur. Çerkeslerin “WUBIH” boyundandır. Aile ünvanı ‘Sencer’dir.
Eşref Sencer Kuşcubaşı
İstanbul’a yerleşmişler, babası Sultan Abdülhamit’in Kuşcubaşıcılığını yapmıştır. Harp okuluna başlamıştır. “Kuşcubaşılar” denilen Mustafa Nuri Bey, iki genç oğlu Eşref ve Sami Beylerle Hicaz’a sürülmüşlerdir. Hicaz’a babalarının sürgüne gönderilmesinin etkisiyle Abdülhamit karşıtı olup, hürriyetçi fikirlere yakın düşüncelerle büyümüştür.
Teşkilat-ı Mahsusa’nın gayrı resmi ilk kurucusudur. 1914 yılında resmi olarak kurulan Teşkilat-ı Mahsusa’nın Süleyman Askeri’den sonra ikinci başkanı ve İttihat Terakki Partisinin önde gelen kişileri arasındadır.
I.Dünya Savaşı’nın kaybedilmekte olduğunu görünce, Enver Paşa’nın onayıyla belirli yerlere silah ve cephane depolamıştır. Salihli’deki çiftliği bu amaçla kullanılmıştır. Çiftlik şu an Askerlik şubesi, Kırk evler, Namık Kemal ilköğretim Okulu, Salihli Lisesi, DSİ’nin eski binası olan alandadır. Şimdi Atatürk Heykelinin olduğu yerde Bağ Kulesi olarak adlandırılan ev vardır. Yıkılan Askerlik Şubesinin binası Dam olarak kullanılmaktadır. (Cumhuriyetten sonra Altınordu ilkokulunun binası tamamlanıncaya kadar derslik olarak kullanılmıştır). Damın arka tarafında yiyecek stokları yapmak üzere kullanılan yanyana kerpiç odalar vardır.
Çiftlikte 1500 silah ve 30.000 Osmanlı altını vardı. Bunlar Milli Mücadelede kullanılmak üzere Kuşcubaşı Eşref tarafından, 16 yaşındaki kardeşi Ahmet Kuşcubaşı’ya teslim edilmiştir. Kuşcubaşı Eşref’e ait Karayahşi, Bin Tepeler, Çavlı, Taytan ve Çapaklı köylerinde yerler bulunmaktadır.
Ahmet Kuşcubaşı silahları ve parayı Rauf Bey’e(Orbay) o da yanındaki Ethem Bey’e teslim etmiştir.
Kuşcubaşı Eşref bu süreçte Malta’da tutukludur. Aralık 1919’da İstanbul’a gelir. Sonrasını kendi anılarında şöyle anlatır: “İstanbul’a geliyorum. İstanbul, Ankara yolunu vatan evlatlarına açmak ve teşkilatlandırmak üzere yine Rauf Beyin inhası ve Mustafa Kemal’in arzusuyla İzmit, Bolu ve havalisi Kumandanlığı namıyle bu işin başına geçiyorum.”
Ocak 1920’de Mustafa Kemal Paşa, Kuşcubaşı Eşref’i Ankara’ya davet edip evinde misafir eder. Çalışmalarıyla ilgili özellikle Ethem Bey hakkında bilgi alır.
Kurtuluş Savaşı’nın bitiminde 150’likler listesine kondu. Yurt dışına çıkarıldı. 1938 yılında TBMM, Lozan Anlaşmasında kabul edilen 150’likleri affetti. Ancak Eşref Bey hemen yurda dönmedi. 25 Ağustos 1950 ‘de Türkiye’ye döndü. Mallarını geri alırken Celal Bayar’ın yardımcı olduğu söylenir. (Eşref mallarını geri alır. Ancak Milli Müdafaa Vekaleti tarafından 27.05.1930 yılında istimlak edilen yerleri alamaz -Askerlik şubesi ve Kenan Evren Parkının olduğu alan-. Ölümünden sonra avukat olan damadı Kuşcubaşı Eşref’in vasiyetini yerine getirmek için Salihli’ye gelir. Vasiyetinde eski futbol sahasının olduğu bölümü Belediyeye bağışlamıştır).
Salihli ve Söke yerleşim yeri oldu. O yıllarda Salihli’de yaşayanlar onu ayağındaki deri çizmeleri ve sırtındaki yeleği ile Mithatpaşa (Sevgi Yolu) caddesinde yürürken ve kahve sohbetlerinden hatırlar. 1964 yılında öldü. Mezarı Kuşadası – Söke yolu üzerindeki Yaylaköy aile mezarlığındadır.
Sayı : 2012 06
Yayınlanma Tarihi: 2012-06-01 00:00:00