Demokrasiden söz etmek için öncelikle insanı merkeze almak gerek. Zira merkeze insanı değil de başka şeyleri koyduğumuzda, zemin baştan kaygan olmuş demektir. “Emperyalizmin egemen olduğu koşullarda merkezine insanı alan bir demokrasiyi anlatmak ve savunmak zor” gibi görünse de, bu bakış açısının kendisi insana yabancıdır. Henüz dünya tek kutuplu iken ortaya çıkan demokrasi ve özgürlük arayışlarından biri, Rusya’da Bolşevik İhtilal’i ile vücut buldu. Yayılan demokrasi ve özgürlük dalgası dünyanın diğer ülke halklarına umut olurken emperyalizme karabasanlar yaşattı. Türkiye diasporasında uluslaşma hamlelerinden biri atılmış ve yeni bir umutla verilen mücadelenin ardından kazanılan kurtuluş savaşı, Anadolu’da yaşayan halklara umut olmuştu. Oysa halklar için ödedikleri bedellerin karşılığında yoğun bir asimilasyon ve tektipleştirme politikası başlayacak, artarak devam edecekti. Diller yok olacak, danslar, söylenceler unutulacak, gelenekler unutulacak ve hepimiz Orta Asya’dan gelenler tarafından Türkleştirilecektik. Çerkesler hain çıkmışlardı bile. Diğerleri gavur, bölücü, vatan haini vb.
Kemalizm; milliyetçilik kavramını öyle bir genişlikte tanımlamıştı ki, herkes zaten Türktüler de sonradan fark edebilmişlerdi. Hatırlatmak için köylerin girişlerine “Vatandaş Türkçe Konuş” yazıldı. Okullarda Türkçe dışında konuşanlara tek ayak üzerinde kalınacak cezalarla hatırlattılar. Türkçe dışında basılan yazılar zaten okunmazdı. O nedenle diğer dillerde yazılar imha edildi hemen. Peki, Türkçe bilmeyenler? Bilmeyenlere de öğretmek lazımdı. Basit önlemler alındı onun için de. Birkaç köy yakıldı, yaşayanlar oralardan sürüldü, birkaç yüz bin insan katledildi, iç techir yapıldı. Ve nihayet herkes Türk olmuştu, anadilleri de Türkçe idi. Bu güzel demokrasi tablosu Kemalist burjuva sınıfı ile iktidarını iyice perçinledi. Yine de bir süre kontrol altında tutmak gerekirdi ki tek partili dönemler boyu iktidarı kimselere bırakmadı. İpi göğüsleyen tek parti döneminin artık yapacak başka işleri de vardı tabi. Kendi Çerkesini, kendi Kürdünü, kendi Ermenisini, kendi Lazını, kendi Alevisini vs. oluşturan, genç ve geç uluslaşan T.C. artık gayet örnek bir demokrasi portresi verebiliyordu. İktidar değiştiğinde üzülenler oldu. Ama korkacak bir şey yoktu. Paradigma iflas etmemiş, değişmişti. Bu tek devlet, tek millet, tek dil gibi güzelim demokrasiyi beğenmeyip suratını ekşitenlere, seslerini çıkartıp, yoldan çıkmışlara karşı bir şeyler yapmak lazımdı. Sayıları da artıyordu günden güne. 12 Eylül geldi ve tank paletlerinin altında demokrasi yeniden inşa edildi. Bu ülkenin ve insanlığın vicdanı olduklarını söyleyen devrimci demokrat insanlar idam edilmeyle, işkenceyle, kötü muameleyle, faili meçhullerle temizlendi ve demokrasimize kavuştuk yeniden. Ne olacak yani birkaç insan artık annelerinin yanında değilse artık? Kendi dillerini konuşamıyor ya da dans edemiyorlarsa. Ülkede yaşayan insanların ay yıldızlı bayrağa her şeyden daha fazla ihtiyaçları vardı. Herşey olunabilirdi bu ülkede; hırsız, dolandırıcı, işkenceci, katil vs. Bunlar dururken insanı savunmak da nedir ki? İnsanların emeği üzerinden zengin olmak varken. Bağışlanacak iş değil! Yusuf Aslan Çerkesmiş hem de en azılılarından. Hüseyin İnan da Alevi. O da azılı mı azılı. Asılmayı hak eden insanlar beslenmedi ve asıldı.
T.C.’nin güzelim demokrasisini yeniden inşa etmesi gerekiyor. Küresel ölçekte güç olması gereken bir ülke. Zira Orta Doğu Müslüman ise biz olmadan ne yaparlar, ellerinden tutmak doğru yolu göstermek gerek. Birkaç tanecik gizli kapaklı silah anlaşması, yanındayken “dostum” uzaklaşınca “haddini bil!” demek, savaşın ortasında kalan insanlara birazcık kıyak geçmek, oralarda yaşayan kardeşlerimize yeterince örnek. Tabi ki demokrasi inşa ediliyor bu ülkede. Fazlası da zararlı. Yaşayan halklar da varmış bu ülkelerde. Bir ara gelmişlerdi de hatırlamak zor oluyor onları. Burası oldu olası hep Türklerindi. Haliyle konuştukları diller de anadilleri olamayacağı için “yaşayan diller ve lehçeler” olması gerek. Azıtmasınlar diye de baraj koymak lazım. İşimiz gücümüz yok bir de bunlarla mı uğraşacağız? Evelallah tüm cihana yeteriz. Ama şimdi durup dururken ne gerek var?
Çerkesler, siz siz olun da karışmayın şu demokrasi meselesine. Siz dil öğrenmeden yazının Kiril karakter mi Latin karakter mi olduğunu tartışın. Malum o da lazım.