Hiksosların kökeni(3)

0
540

Hiksos Kralı Saltis

Saltis adı ve bağlı olduğu gelenek

Hiksosların ilk krallarının adı Saltis’tir, ancak bu sözcüğün anlamı bilinmez. Anadolu ve Mezopotamya’daki bir gelenekten yararlanarak bu sözcüğü açıklamaya çalışacağız.

Mezopotamya kralları geleneksel olarak tanrı adlarını kendi adlarının başında ya da sonunda kullanırlardı. Hitit kralları Tuthaliya ve Ammuna’nın adları da Hatti asıllı kutsal dağların adlarıydı.

Bu gelenek, çok eski çağlarda bile insanın beslenmek, varlığını korumak, neslini sürdürmek ve daha iyi yaşamak için mücadele ederken düşündüğünü, doğanın yasalarını anlamaya çalıştığını, başa çıkamadığı ve anlayamadığı olayların nedeni olarak çevresindeki canlı ve cansız varlıkları gördüğünü ve onları canlı olarak algıladığını, yenilgiye uğratamadığı bu varlıkların içinde yenilmez bir gücün gizlenmiş olduğuna inandığını, başına gelen iyilik ve kötülüklerin nedeni olarak gördüğü bu güçlerden korktuğunu, ayinler yaparak, yalvararak onları yatıştırmaya ve denetim altına almaya çalıştığını, onlara yüceltici adlar taktığını, zamanla bu güçlü varlıklarda varolduğuna inandığı nitelikleri kazanma hevesine düştüğünü, kendisini bu kutsal varlıkların çocuğu olarak algıladığını ve adlarını klan adı olarak kullanmaya başlayıp onlarla özdeşleştiğini göstermektedir.

Acaba “Saltis” adı da böyle bir süreç ve gelenekten mi kaynaklanmaktadır? Bir tanrı, dağ ve kentle ilişkili midir?

Kaneş/Neşa kralı Anitta’dan kalan bir metinde Salatiwara kentinden, yine bir Hitit metninde Saliti Dağı’ndan söz edilmektedir. (Ünal, s. 56-72) “Saltis” adıyla “Saliti Dağı” arasındaki benzerlik çarpıcıdır.

“Salti-s” adının sonundaki “s/ş” ekini Koloni Çağındaki Anadolu tanrılarından bir çoğunun adlarının sonunda görüyoruz: Nipas, Kumrusipas, Perwas, Askasipas, Halkis, Tarawas, Malias, Arunas. (Baydur, s.62) Hurri kökenli bir Ortadoğu tanrıçasının adının sonunda da aynı ek vardır: Şalaş.

Yukarıdaki sözcüklerin sonundaki “ş” eki, Abazalarda kardeş ve kan; Adıgelerde kan, kardeş, üç ve at anlamlarında kullanılan “şa, şı” sözcüğünü çağrıştırmaktadır. Bu sözcük Adıge dilinin bütün lehçelerinde, bileşik sözcüklerin sonunda yalnızca “ş” sesiyle (“nı-ş= ana kan, ana kardeş”, “Taş/ Teş/Tış, Daş/Deş/Dış= Baba kanı, baba kardeşi”) kullanılmaktadır.

Acaba “şa/şı” sözcüğü, Hiksos halkının dilinde de var mıydı? “Salti-ş” sözcüğünün sonunda kullanılmış olabilir mi?

Bu konuda kesin bir şey söylenemez elbet. Ancak o dönemdeki Ortadoğu halklarından bazıları Kafkas halklarıyla ilişkilendirildiğinden böyle bir adın kullanılması varsayımlara uygun olduğu gibi, soy (kan) temelinde örgütlenen ve kanı yaşam verici güç olarak algılayan o çağ toplumlarında, kralın kendisini kutsal dağın kanıyla özdeşleştiren bir ad alması toplumun inanç yapısına da çok uygundur. Unutulmamalıdır ki, yalnız arkaik toplumlarda değil, ortaçağ toplumlarında da “asil kan” iktidarın ilk şartıdır.

Değişen sesler ve Saltis adı

Anadolu ve Mısır’da görülen Salti ve Saltis adları daha sonraki hiçbir dilde görülmez. Bernal’e göre Mısır, Sami ve Yunan dilleri M.Ö 2100- 1100 yıllarında köklü ses değişiklikleri nedeniyle, Yunanca ve Kenanice’de sözcük başındaki ”s” sesi “h” sesine dönüşmüştür. (Bernal, s.101-112) Böyle bir dönüşüm, Hurri-Mitanni dilinde de gerçekleşmişse “Salti” sözcüğü “Haldi” biçimine dönüşür ki bu da her şeyi açıklar. Çünkü “Haldi”, Hurrilerin torunları olan Urartuların baş tanrısıdır.

Hatti ve Hurri dillerinin bazı lehçelerinde böyle bir değişikliğin gerçekleşmiş olması, bazı dil ve lehçelerde ise her iki biçimin de görülmesi daha büyük bir olasılıktır.

Anadolu ve Mezopotamya’da Sala kökünden sözcükler

Kafkas halklarının da içine girdiği eski Akdeniz halkıyla ilişkilendirilen Sümer, Hurri, Hatti dillerinde “Salti” sözcüğü bulunmamakla birlikte “Sal- Sala” kökünden bazı tanrı ve pek çok kent adına rastladık. Ayrıca “Sal” sözcüğü “Sümer dilinde kadın (Darga, s. 21), “Sala/Şala” Hurri dilinde “kız çocuk” (Alp, s.23), “Salli” ise Hititlerde “krala ait, büyük soy, büyük mevki” anlamına gelmektedir. (Ardzınba, s.197)

Sümerlerde görülen Şala adlı tanrı, Hurri kökenlidir. (Narçın, s.392) Bir Hitit-Mitanni metninde “Şala” adlı bir tanrıdan söz edilmektedir. (Alp, s.95) Ortadoğu’da “Şalaş” adlı bir tanrı görülür. Hititlerde “Salavani” adlı bir tanrı görülür. (Ardzınba, s.23). Urartularda Selardi/Sel-ardi” adlı bir ay tanrısı vardır.

Hititlerde Sala/Sali kökünden pek çok yerleşime rastlanmaktadır. Hellenler döneminde Maanya (Lidya) ve Likya’daki pek çok yerleşim aynı kök sözcükten adlar taşır. Savaş tanrısı Mars’ın “Sali” adlı rahipleri vardır. Mars ve Sali adları Hint- Avrupa kökenli değildir. Likya’da Solymos adlı bir tanrı görülür. A. Bailly eski Hellen dilinde “aydınlık, ışık” anlamına gelen ve kökeni belirlenemeyen “Selas” sözcüğünün bulunduğunu, Salana/Selene adlı ay tanrıçasının adının bu sözcükle bağlantılı olduğunu belirtmektedir. (Umar, s.696)

Kafkasya ile bağlantılar

“Sale/Seli”, Nakh (Çeçen) halkının yıldırım, gök ve ateş tanrısının adıdır. Çeçen bakire kızlar tanrısı “Selasata- seli Sata” adını taşımakta, aynı halk Beyn- Sela adlı şimşek, yağmur ve yıldırım tanrısına tapmaktadır.” (Kutlu, s.69) Çeçenlerde “genç kız” anlamındaki Sala/ Şala sözcüğü, Hurri dilinde “kız çocuk” anlamına gelen sözcükle şüphesiz ki ilişkilidir.

“Şali” ve “Şalı Hoca” klanları Çeçenler arasında yaşamaktadır. İnguşlarda “Myatseli” adında bir tanrı bulunduğu gibi bir İnguş Köyünün adı da Bayn- Sali’dir. Migrel halkı arasında Şelia adında bir klan bulunur. “Soli” adı Çeçenler tarafından Dağıstanlıların bir bölümüne, Laklara (Lezgilere) verilmektedir. ( Namitok, s.35, 38, 49) “Şhalıgoa / Şalıgoa (Şalı oğlu)” ve “Şeloh/ Şolehu, Şelukh/Şelok” adlı klanlar Adıgeler arasında halen yaşarlar.

“Sa-la-tı-ş” sözcüğündeki heceler, Adıge-Abaza dillerinde ölü, köpek, göz, at, bıçak, üç, kan, kardeş, baş, baba ve koç anlamlarına gelen sözcüklerdir.

Bu sözcüklerin çağrıştırdığı köpek ata kültü Anadolu’da görülmektedir. Ölen dirilen tanrıya ise Yakın Doğu’nun bütün arkaik halkları tapmaktadır. Üç sayısı ay tanrıçasıyla ilişkili olduğu gibi, Anadolu’nun baş tanrıçası da üçlektir. Tunç Çağından itibaren bütün Ortadoğu ve Ege halklarının benimsediği at kültünün kökeni Hiksos ve Mitannilere dayanır.

Sonuç

Bu yazı, Hiksoslar konusundaki diğer yazılarımızla birlikte değerlendirildiğinde, o dönemde Ortadoğu’da temel olarak Akdeniz (Kafkas) ve Sami dil gruplarına denk düşen iki ayrı kültürün varlığı daha açık görülebilecek, Hiksoslarla ilişkilendirdiğimiz halkların inanç motiflerinde geriye doğru gidildikçe ayniyete yaklaşan benzerlik ve paralellikler daha iyi değerlendirilebilecektir.

İncelemenin çok genel olduğunu, gazete yazısının sınırlarını çok aşan ayrıntılardan kaçınıldığını belirtmek durumundayız. Ancak bu genel incelemede bile “Salti/Saltis” adlarının Anadolu’nun yerli halklarından Hatti ve Hurrilerle ilişkisi açıkça görülmektedir. “Sala/Şala” kök sözcüğü de yine aynı halklarla ilişkili, neolitik, anaerkil ve çok eski bir ay tanrıçası inancını işaret etmektedir. İncelediğimiz çağda bu inanç evrimleşip değişerek yıldırım, şimşek, gök ve ateşle ilişkili bir güneş tanrı inancına dönüşmüş gibidir. Urartu, Karia, Lydia ve Lykia halklarında görülen “Sala/Sali” kök sözcüğüyle ilişkili tanrı ve kent adları; Çeçen, İnguş, Lak, Adıge ve Migrellerdeki “şali” kökünden klanlar ve tanrılar, eski Anadolu halklarıyla çağdaş Kafkas halklarını ilişkilendiren varsayımları doğrular niteliktedir.

Arkaik Ortadoğu’da görülen kültürel inançların, çağdaş Kafkas toplumlarında aynı ya da ilişkili ad ve inanç formlarıyla görülmesi, bu halklar arasındaki tarihsel bağı ve ilişkiyi göstermekle kalmaz, paylaşılan ortak kültürün gücünü, yaygınlığını ve derinliğini de gösterir. Daha sonraki uygarlıkların inanç formlarına güçlü bir şekilde direnerek ayakta kalan köklü arkaik bir kültür ve bu kültürün çeşitli motiflerini binlerce yıl yaşatan akraba halklarla karşı karşıya olduğumuz kesindir. Binlerce yıl yaşatılan bir kültürel motif dışarıdan alınmış olamaz, halkın öz malı olduğundan şüphe etmemek gerekir.

Öyle görünüyor ki, temelini Akdeniz kabilelerinin oluşturduğu Hiksosların önderliğini Hurri- Mitanni grubu yapmaktadır. Kabilelerin kökende aynı olan dilleri bu çağda farklılaşmışsa da, klanları kabilelere, kabileleri diğer akraba kabilelere bağlayan ve aynı zamanda onları yabancı kabilelerden ayırmaya yarayan özel ortak bir kültür bütün unsurlarıyla korunmakta ve güçlü bir şekilde paylaşılmaktadır.

Bu çalışmada Hurri ve Urartularla Çeçenleri, Hiksoslarla Hurri- Mitannileri ilişkilendiren varsayımları doğrulayan yeni belgeler sunulduğunu düşünüyor, “Salti” ve “Saltis” adlarını Hatti, Hurri ve Mitannilerle ilişkilendiriyoruz.

KAYNAKÇA

1. Ahmet Ünal, Hititler Devrinde Anadolu,
2. Kitap, İstanbul, 2002 2. Ali Narçın, A’dan Z’ye Sümer, Ankara, 2007
3. Aytek Namitok, Çerkeslerin Kökeni,2. Kitap, Ankara, 2008
4. Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul, 1993
5. Martin Bernal, Kara Atena, İstanbul, 1998
6. Muhibbe Darga, Eski Anadolu’da Kadın, İstanbul, 1976
7. Nezahat Baydur, Kültepe (Kaneş) ve Kayseri Tarihi Üzerine Araştırmalar, İstanbul
8. T. Cemal Kutlu, Kafkasya Yazıları-1, (Çeçenlerin Tarihi ve Dili Üzerine) 1997
9. Vladislav Ardzinba, Eskiçağ Anadolu Ayinleri ve Mitleri, Ankara, 2010

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz