Suriye Çerkesleri ve Biz Türkiye Çerkesleri

0
434

Tunus’ta başlayan, Cezayir’e uğramayan, Mısır ve Libya’da devam eden, şimdi Suriye’de süren, hangi ülke/ülkeler ve hatta bölgenin sırada olduğunun konuşulduğu bir olağanüstü olaylar silsilesi, savaşlar yaşanıyor.

Stratejistler, analistler savaşları farklı yorumlayabiliyor, farklı sonuçlar çıkarabiliyor, olası sonlar için farklı değerlendirmeler yapabiliyor. İç ve dış dinamiklerin etkili olduğu konusunda uzlaştıklarını ancak belirleyicilik ve nedenler ve de beklenen sonuçlar konusunda bulundukları konuma göre değerlendirme yaptıklarını görüyoruz. Arap baharı, diktatörlükten demokrasiye, enerjiyi kontrol etme vb. bir dizi siyasi, ekonomik ve sosyal gerekçeler ortaya konuyor.

Sivil halk açısından bakıldığında; uluslararası literatürde kabul gören en kutsal hak olan yaşam hakkının tehdit edildiği, tecavüz ve gaspların yaşandığı savaşlar söz konusu. Kimliklerden, din ve inançlardan bağımsız olarak yaşanan olumsuzlukların etkilerini hafifletmek için, insani temelde hassasiyet göstermek gerekli.

Çerkesler Mısır ve Libya’da da yaşıyordu. XIV.-XV. yüzyıla dayanan geçmişleri, daha bir uzak coğrafyada oluşları ve diğer nedenlerle çok canımızı yakmadı belki. Ama 1864, 1878 ve 1967’de üç sürgün yaşayan Suriye Çerkeslerinin durumu canımızı çok yakıyor, belli ki yakmaya devam edecek.

Bizler, Türkiye Çerkesleri; yer aldığımız kurumlar, sivil inisiyatifler bazında ve bireyler olarak durduğumuz yerden farklı siyasi değerlendirmeler yapıyoruz, yapacağız. Tespitlerde, değerlendirmelerde uzlaşmamız gerekmiyor. Ama yaşanan bir gerçeklik, siyasi değerlendirmelerden öte bir durum var ki işte orada uzlaşamamanın bir açıklaması yok aslında. Çatışma ortamından uzak durmak, yaşamak isteyen insanlarımız var. Sınır komşusu Türkiye’ye gelerek önce canını kurtarmak sonra geleceğe dair beklentisine göre bir yol haritası çizmek isteyen, hatta yol haritasını belirlemiş olarak Türkiye’ye gelen, halen de gelmek isteyenler var. Yol parası temini, Türkiye’ye giriş noktasında karşılama, barındırma, asgari yaşam koşullarını oluşturma gibi tamamıyla insani temelde yapılması gereken işler söz konusu. Türkiye’den anavatana ya da farklı bir ülkeye geçmek isteyenler de var, Suriye durulunca geri dönmeyi planlayanlar da. Ve önemlisi, bilinenin aksine bir durum söz konusu, bütün Suriyeli Çerkesler zengin değil.

“İnsani temelde, en kutsal hak olan yaşam hakkı için gerekeni yapmak” olarak özetlenebilecek işleri dayanışma içinde hep birlikte yapmak için, dün engelimiz neydi? Bugünden yarına sona ermeyeceği, destek ve dayanışmanın sürekliliği gereken olayda, bugün engelimiz nedir? Sokaktaki Çerkesi ikna edecek bir gerekçemiz var mıdır?

Günlük yaşamımızda farklı siyasi kulvarda olmak mıdır, geçmişten bugüne taşıdığımız grupsal – kişisel husumetler midir? İletişim kuramamak mıdır? Birilerinin engellemesi midir? Bütün bunlar, Suriye Çerkesleri için yapılacakları dayanışma içinde ve bir arada yapamamanın gerekçesi olamaz. İnsanlarımız ölürken, zor durumdayken kimseyi ikna edemez bu vb. “yaratıcı” gerekçeler.

İnsan ve ekonomik gücümüz sınırlı iken, daha önce yaşadığımız olumsuz olaylarda bu durum yeterince test edilmiş ve aslında yeterince ders alınmış iken burada da iyi sınav veremedik. Umudumuz ders çıkarabilme iradesini gösterebilmekte.

Suriye’de savaş devam ediyor. Hala yapılacak çok şey var. Gelecek yaşamlarına dair kararları her ne ise saygı duyarak Suriye Çerkesleri için elimizden gelenin fazlasını yapmamız, önümüzdeki en acil görevdir. Türkiye Çerkesleri olarak güç birliği yapmadan bunun altından kalkamayız. Kurumlar, sivil inisiyatifler olarak omuzumuzdaki sorumluluğu taşıyabilmek için bu iradeyi göstermeliyiz. Güç birliğinin Çerkes halkı üzerinde yaratacağı moral etkiye ihtiyacımız var. Sorunla baş edebilmek için daha çok insanımızın desteğini sağlamak durumundayız. Görev bellidir; Çerkes duruşu ile kimden, nerden geldiği belli bile olmayan desteklerin sağlanması, isimsiz gönüllüler üzerinden Suriye Çerkeslerine aktarılmasıdır.

Olası “Ürdün baharı”, olası “Kafkasya baharı” nın yaşanması durumunda çok daha ağır bir durumun söz konusu olacağını, Suriye Çerkesleri için yapabileceklerimizin geleceğe dair umudu yeşertmenin önemli bir adımı olduğunu her daim hatırlamalıyız. Zaman; isimlerimizi parlatmak değil insanlarımızı yaşatmak zamanıdır.

Zaman; candan can koparmak değil, cana can katmak zamanıdır.

Jıneps Yayın Kurulu

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz