EKİM
Diğer adı: Sonbahar ortası
(Hegume Şor-Нэгумэ Шор)
AHIN İÇİN BÜYÜTÜLEN İNEK
Ekimde yapılıp bitirilen işler:
Ahın, Çerkeslerde büyükbaş hayvanların koruyucu tanrısı olarak bilinirdi.
Biliminsanı Hanceriy’in (ХЪанджэры) yazdıklarına göre; Azığler (Abhazlar) bu tanrının saygın halkları olarak Tsbe’de (Цсбэ) yaşıyordu. Her yıl o halkın hayvanlarından bir tane danası Ahın (Танэ) olarak seçilirdi. Dana üç yıl kadar kurbanlık olarak beslenirdi. Zamanı dolunca Ahın’ın seçtiği kurbanlığın hangisi olduğunu davranışlarıyla insanlara sezdirirdi.
Bütün klan toplanıp danayı dualar eşliğinde sütle yıkarlardı. Ondan sonra hayvan kendi kendine Ahın’ın kurban için belirlediği yere doğru yola çıkardı. Bu sebepten danayı Ahın için büyütülen inek denirdi. İnsanlar da ellerinde txıyelerle (Тхые) (duanın adını alan kaynamış hamur) ineğin peşinden gidiyorlardı.
Ahın için büyütülen inek, ubıhların toprağından (ШЪачэ (Şaçe) Ордэн (Orden) geçiyordu. Orada durup dinleniyordu. Bu bölgelerde Ahın’ın ineğinin peşinden giden insanlar çoğalıyordu. Ellerinde txıyeler (Тхые, dua için hazırlanan pişmiş hamur) ve iki kara keçi oluyordu. Dananın peşinden giden insanlar çoğalarak Шахэ (Şaxe) deresinden geçip Şapsığların toprağından devam ederek, sağdan suyun başına doğru çıkıyorlardı. Derenin geniş ve derin yerine geldiklerinde suya girmeden daha yukarılara çıkıp suyun az olduğu yerlerden karşıya geçiyorlardı. Ahın’ın ineği derin- sığ demeden suyun her yerinden geçiyordu. Kurban kesme yerinin adı ‘Ahın tanrısının gölgesinde’ (Ahın’ın gölgesi) (Тхьачlэгъ) idi. Yüz yaşlarında büyük ağaçlar, altları yemyeşil çimenlerle kaplı ağacın dallarında farklı farklı silahlar, paslanmış kılıçlar asılı. Karadeniz’e akan derelerden en güzeli Шахэ (Şaxe)’nin fısıltısıyla, ormandan taşan güzel kokular insanı okşuyor. Kısaca söylemek gerekirse doğanın cennet gibi bir köşesi. Ahın’ın seçtiği yerin görüntüsü işte böyle.
Ahın için yetiştirilen inek oraya yetişince en güzel ağacın altına otururdu. Dananın peşinden gelen insanlar ‘Ahın tanrısının gölgesi’ (Тхьач|эгъ) dedikleri yere gelince saçlarını açıyorlardı. Kendilerine, kurbandan fazla uzak olmayan, rahat edecekleri yerler buluyorlardı. Yemeden içmeden geceyi orada geçiriyorlardı. Sabah erkenden danayı , kara keçileri de Ahın’ın adına kurban ediyorlardı. Hanceriy’in (ХЪанджэры yazdıklarına göre Ahın için edilen dua Ubıhçaydı. O duada söyle denirdi:
Ey tanrımız! Ey Ahın
Gitsem de ver!
Gelseler de ver!
Tane’yi kestikleri yerde derisini yüzmüyorlar, derisini yüzdükleri yerde parçalarına ayırmıyorlar, sürekli yerini değiştiriyorlar.
Ulu ağaçların altında içinde şarap olan büyük küpler gömülü. Dua kadehlerini (тхьалъэ|убжъэ) oradan aldıkları şarapla doldurup kaldırıyorlar. Ta buralarda Yedıc (Едыдж) adında bir adamın yerleştirdiği büyük bir şıvan (шыуан) var. Ona Ahın için kesilen kurban etlerini saklaması için (sonradan yenmek üzere) veriyorlar. yemekler yapıldıktan sonra yiyorlar, içiyorlar, şarkı söylüyorlar ve de dans ediyorlar. Dans ederken saçlarını açıyorlar. Tane’nin etlerini ‘Ahın tanrısının gölgesi’ ne (Тхьачlэгъ) yakın oturanlara dağıtıyorlar. Kimseyi unutmuyorlar. En küçükleri dahi… Dananın kafasını, derisini, ayaklarını kurbanı kestikleri yere gömüyorlar.
Filoloji biliminde doktora yapmış ХЪут Щамсудин (Hut Şamsudin)’in yazdıklarına göre Орыlуатэ’de (Söylenceler) şöyle yer alıyor: Ahın çok güçlü, büyük bir erkekti. Gezgin (gezen) kadınları sevebilirdi. Bir şiirde anlatıldığına göre uzun, ucu sivri demirden bir sopası (sırık) vardı. onu kullanarak bir kayadan diğerine atlıyor, nehirlerden, vadilerden geçiyordu. Bir hafta hiç dinlenmeden işlerini yapıyor, diğer hafta uyuyordu.
Ahın’ın nasıl yok olduğu (kaybolduğu) dilden dile aktarılan şiirlerde kaldı. Etnograf L. İ. Lavrov kendisine anlatılanlara göre şöyle yazmış: Ahın çok güzel bir kadınla evlenmişti. Birbirlerini de çok seviyorlardı. Ancak kızın babası kızının eş olarak seçtiği kişiyi istemediği için onu öldürmek için bir plan yapıyor. Ahın’ın uyuduğu sırada büyük sopasının bir kaç yerini kertiyor (inceltiyor). Ahın uyanıyor ve Шахэ (Şaxe) nehrinden atlamak istiyor. Ancak sopası kırılıyor ve dereye düşüp boğuluyor.
Ondan sonra Ahın’ın büyük sürüleri kayboldu. Bugüne kadar da Ahın, Çerkesler tarafından unutulmadı. Ахьынтам adı köy olarak kaldı.
Ahın köyü, Ahın’a dua edilen yere yakın, Karadeniz’e 4-5 km uzaklıkta Шахэ (Şaxe) nehrinin sağ yakasında yer alıyor.
Bugün de Abzahlar bir şeyi izinsiz alan, çalan ya da laf dinlemeyen kişiye şöyle derler: Ahın o, uğursuz gelir sana. (inşallah o sana uğursuz gelir.)
TARİHTE BU AY
* 1395 yılında Timur’un orduları Çerkesya’ya girdi.
* 13 Ekim 1922, ‘’Çerkesya Pravda’’ gazetesi yayın hayatına başladı.
*1924, Krasnodar’da Adıge Tarih ve Etnografya müzesi açıldı.