Oubykh Mektupları Ocak 2015

0
421

Bir hayalim var der…

Deniz kokusunu duymak istiyorum, denizin içinde der …

Mavi boyanın kokusunu aldığım yetmez der…

Der de der…

Kuzguncuk Tepesi…

Bir araç gelir…

Bir nefes alır, birinci vites…

Bir soluk alır, ancak gelir düzlüğe…

Nakkaş gibi işlenmiş delinin tepesi…

Kedinin tepesi…

Hiç biter mi delisi, kedisi…

Musevisi, Ermenisi…

İnebolu Pazarı…

Mantar kalmaz öğlene…

Kızılcık, şurup olmadan ekşidir…

İsmet Baba’nın balığı temizlenirse, biz de karnımızı doyururuz der iri martılar…

Küçüklerinin sesi çıkmaz, kanat sesi hariç…

Ben T harfi satıcısıyım der…

Gözleri ile gözüme bakar…

Adımda yoktur…

H olsa yanmıştık… O ile İ olsa göz açtırmam bile…

T satıcısı satamadı T harfini…

İki sade kahve…

Ancak kesti uykusuzluğu…

Mavi boyanın kokusu, tepeden geliyordu…

‘Yanmış Saraylar’ arasında metruk baraka…

Mavisi yok…

Denize ödünç vermiş…

Hikayesi böyle değil elbet…

Hakkım ancak…

Denizin ortasında yanmış…

Bir merdiven yukarı, bir merdiven aşağı…

İnersen de gıcırdar, çıkarsan da gıcırdar…

Yaprakları hala koskocaman ağaçlar…

Palet gibi…

Yeşilden sarıya…

Kırmızıdan turuncuya…

Gözümden mavi…

Teknenin adı olur Sevim…

Bir tekne yanar ateşler içinde…

Bir duvar olmasa diğeri…

Reşadiye’de…

Ormanın içinde…

Baş koydum yastığa…

Mavi boya kokusu nefesimi yakıyor…

Orman yeşil…

Sevim mavi…

Gözüm yeşil… Gözüm mavi…

Bende aksan yok muymuş…

Kuzum Kuzguncuk aksanı…

Kuzum Köyümüzün aksanı…

Beni ‘kediler’ anlar…

Demiş, bir daha diyerek karıştırmayalım delileri…

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz