Yılan
Çok eski zamanlarda insanlara kızan bir dev Nart tüm köyü ateşe vermiş ve ormanın kenarına gelip hayvanlara ve böceklere seslenmiş:
-Koşabilen koşsun, uçabilen uçsun. Ormanı yakmak istiyorum.
Bir uyarı daha yapmadan sözünü yerine getirmiş ve ormanın bir ucundan yangını başlatmış. Kaçmayı becerebilenler kaçmış. Orman sessizliğe bürünmüş. Sadece yangının çıtırtıları duyuluyormuş.
Orman yanıp kül olmuş. Nart neler olduğunu görmek için küllerin arasına dalmış. Tam o anda bir köşede alevlerden kurtulmaya çalışan bir yılan görmüş.
-Ah zavallı yılan, Uyarımı duymadın mı? Neden tereddüt edip kaldın?, demiş.
-Tabi ki duydum. Ama ben ormanda doğdum ve bu topraklar besledi beni. Bu yüzden de talimatına uymadım. Yabancı topraklara gitmektense burada ölmek istedim. Bu toprakta atalarımdan geri kalanlar var, ölüm saatimi burada beklemek her şeye değer…
Kurt
Çok zaman önce müthiş bir fırtına kopmuş, ağaçları köklerinden sökmüş. Denizler ve nehirler yataklarından taşmış, dağlara ulaşmış. Fırtına birçok belaya neden olmuş. Tüm canlılar kaçıp kendilerine bir sığınak aramaya başlamış. Ama kurt fırtınadan korkmamış, yerinden kımıldamamış. Yaralanmış, kanlar içinde kalmış ama yine de hareket etmemiş.
Nihayet rüzgar dinmiş, güneş çıkmış, kurt sanki hiçbir şey olmamış gibi sükunetini koruyormuş.
Bir araya gelen hayvanlar, kurdun yanına gitmiş.
-Rüzgar ağaçları yerinden söktü, her yer sularla kaplandı, herkes kurtulmaya çalıştı ama sen kımıldamadın, demişler.
Kanlar içindeki kurt oturduğu yerden dikkatle uzaklara bakarak gururlu bir ifadeyle konuşmuş:
-Üzerinde durduğum topraklar benim anavatanım. Ne kadar felaketle karşılaşırsam karşılaşayım, burayı terk etmeyeceğim.
Bu kelimeler hayvanların utanç duymasına neden olmuş ve hepsi yuvalarına gitmek üzere oradan ayrılmışlar.
Yaralı kurt, hayvanların gidişini izlemiş.
Kurdun başka vatanı yokmuş.
Bir tane anavatan vardır. Anavatan tektir.
Kaynak: rudn.ru
Çeviri: Serap Canbek