Titanik gemisi battığında hayatta kalan 700 kişiye ulaşan ilk gemi Karpatya olmuştu. Sağ kalanlardan biri de Oset Mikhail Murzakan Kuchiev idi. Bu kaza onun hayatındaki tek trajedi olmayacaktı.
Murzakan’ın kızı Anna M. Kadzova siyah-beyaz fotoğrafları gösterirken babasının öyküsünü anlatıyor. Fotoğrafta babası ve ciddi bakışlı bir Çerkes genç var. Murzakan, Titanik’te yolculuk yapmak için bilet aldığında henüz 22 yaşındaymış.
Murzakan’ın Kuzey Osetya Kadgaron köyünden dünyanın öbür ucuna gitmeye karar vermesinin nedeni, evlenmek için başlık parası ödemek zorunda olmasıymış. Parası yokmuş ve çalışıp para biriktirmek için Amerika’ya gitmeye karar vermiş.
Amerika’da babasının kuzenleri varmış, orada ağaç kesme işi yapıyorlarmış. Küçük kardeşi Elmirza tifodan ölmüş, cenazeden sonra yola çıkan Murzakan trenle Fransa’nın Cherbourg liman kentine gitmiş. Amerika’ya bir an önce varmak istediğinden ilk kalkacak gemi için bilet almış. O gemi Titanik’miş. Murzakan’ın bileti en ucuzu olan 3. sınıfmış. Murzakan ilk kez evinden bu kadar uzağa gidiyormuş, daha önce ne okyanus ne de gemi görmüş. Titanik gemisine bininceye kadar da deniz tutması hakkında bilgisi yokmuş. O yolculukta kendisinde bu illetin olduğunu anlamış. 14 Nisan 1912 akşamı temiz hava almak için güverteye çıkmış. Murzakan geminin sol tarafına çarpan buzulu görmemiş. Sadece bir darbe hissetmiş. Tüm yolcular gibi o da önce telaşlanmamış çünkü herkes “Titanik batmaz” diyormuş. Ama biraz sonra panik başlamış. Murzakan hemen suya atlamış ve bir tahta parçasına tutunmuş ama buz gibi suda uzun süre dayanamayacağını fark etmiş. Anna, “Tam o anda bir kadın babamın boynuna elleriyle tutunmuş. Kadın ölmüş ama babam kadının kaskatı kasılmış ellerini zor açmış. İnanılmaz ama sonunda babam bir tekneye binmiş” diye anlatıyor.
Murzakan o anları çok bulanık hatırlıyormuş. Karpatya gemisinin kaza yerine ulaşmasını, hayatta kalanları almasını hatırlamıyormuş. Murzakan iki ay New York’taki bir hastanede tedavi görmüş. Sonra Osetya’ya dönmüş. Sigorta şirketinin ödediği tazminatla iki katlı geniş bir ev yaptırmış. 30 yaşındayken Anisa Naskidaeva ile evlenmiş. 1925’te ilk çocukları Anna doğmuş. Üç yıl sonra da oğulları Vitya (Aslanbek) doğmuş. Ama Murzakan daha iyi bir yaşam hayaliyle bu kez Orta Asya’ya gitmiş. Sonrasında Anisa ve iki küçük çocuğu da yanına gelmiş. Bir yıl sonra geri dönmüşler ama bir sorun ortaya çıkmış. Hamileyken çalışan Anisa karnındaki çocuğuyla birlikte hayatını kaybetmiş.
İki küçük çocuğuyla yalnız kalan Murzakan’ın mallarına 1932’de el konmuş ve Kazakistan’a sürülmüşler. Anna, kardeşi ve babaanneleri birçok kadın ve çocukla birlikte yük vagonuna bindirilmiş. Murzakan diğer sürülenlerle birlikte farklı bir vagona alınmış. Babaanne, Kazakistan’a varamadan hayatını kaybetmiş.
Kazakistan’ın Peter ve Paul (Karaganda) kentinde, üç sürgün aileyle birlikte küçücük bir evde yaşamaya başlamışlar. Sonrasında Murzakan çocuklarına “Şimdi gidiyorum ama merak etmeyin peşinizi bırakmayacağım” diye söz vererek ortadan kaybolmuş. Anna ve Vitya küçük bir yetimhaneye verilmiş. Anna o günlere dair olarak kocaman kar yığınlarını ve yetimhanenin bahçesinde diğer çocuklarla yedikleri incecik ekmek ve pancar dilimlerini hatırlıyor. İki yıl sonra yetimhaneye bir kadın gelmiş ve Victor’u evlatlık almak için resmi başvuru yapmış. Anna kadına sıkıca sarılmış ve kardeşini ondan ayırmaması için yalvarmış. Yabancı kadın alçak sesle “Babanıza gidiyoruz” demiş.
Victor resmi belgelerle yetimhaneden alan kadın Anna’yı da kaçırmış. Bir kamyonun arkasında branda altında uzun bir yolculuktan sonra Petropavlovsk’a vardıklarında babalarıyla karşılaşmışlar. Çocuklarını gören Murzakan ağlamaya başlamış.
Murzakan çocuklarını bıraktıktan sonra Bakü’ye gitmiş. Bir arkadaşı kalması için bir oda ayarlamış. Bitişikteki evde Alexander Starostin adında genç bir kız yaşıyormuş. Sonrasında Alexander, Murzakan’ın ikinci eşi, Anna ve Victor’un da annesi olmuş. Sanki tüm dertler geride kalmış gibi görünürken Murzakan yine yollara düşmüş. Oset arkadaşlarının bir fırın işlettiği Tacikistan’ın Horog kentine gitmiş. Eve sık sık mektup yolluyor ve yakın bir zamanda döneceğini yazıyormuş. 1938 Eylül’ünde dönmesi beklenirken hamura katılan yanlış bir malzeme yüzünden mahkemelik olmuş ve kaçmış ama yakalanmış. O zaman 13 yaşında olan Anna, Stalin’e mektup yazmış. Babasının masum olduğunu ve her zaman Sovyet yanlısı olduğunu ve serbest bırakılması gerektiğini söylemiş. Ama cevap Moskova’dan değil çok uzaklardaki Habarovsk’tan gelmiş, babası bu mektupta ormanda ağaç kesme işi yaptığını ama sağlığının çok bozulduğunu yazmış.
Babasına mektup yazan Anna, havaların çok soğuk olduğundan bahsetmiş. Babasından çorap, kazak, pantolon ve gömleklerle dolu paketler gelmeye başlamış. Mektuplarında karısına ve çocuklarına ümitsizliğe düşmemeleri gerektiğini ve yakında döneceğini yazıyormuş.
1940’da serbest bırakılan Murzakan, Tacikistan’daki akrabalarının yanına gitmiş. Anna babasının eve dönmeme nedeninin hastalığı olduğuna ve gururu yüzünden gelmediğine inanarak kendini avutma yolunu seçmiş. Dizanteri olan Murzakan kalp krizi nedeniyle hayata veda etmiş. Anna, “Akrabalarımız babamın vefat ettiğini söyledi. Ama nereye gömüldüğünü bilmiyoruz” diyor.
Murzakan’ın oğlu Vitya havacılık okulunu bitirip füze birliklerinde çalışmaya başlamış. Anna evlenmiş, iki oğlu bir kızı olmuş.
Murzakan Kuchiev’in kızı ve kız torunu Oscar ödüllü Titanik filminin tamamını hiç izleyememişler. Çarpışma sahnesi başladığında televizyonu kapatıyorlar. Çünkü onlar için filmden öte gerçek bir durum var: Buz gibi okyanusta boğulan yolcuların arasında Murzakan’ı göreceklerini düşünüyorlar. (iriston.ru)
Çeviri: Serap Canbek