Londra merkezli Uluslararası Af Örgütü Amnesty’nin “2016/2017 yılı Dünyada İnsan Haklarının Durumu Raporu”nda”2016 yılı, insan onuru ve eşitliği fikrinin, insan ailesi kavramının, ne pahasına olursa olsun gücü ele geçirmek ya da elinde tutmak isteyenlerce yayılan suçlama, korku ve günah keçisi yapmaya yönelik güçlü söylemlerin şiddetli ve amansız saldırılarına maruz kaldığına tanık oldu” denildi ve dünyanın daha karanlık, daha istikrarsız bir yer haline geldiği vurgulandı.
Toplam 159 ülkenin incelendiği Amnesty raporunda, göçmen politikalarından savaş suçlarına değin olaylar incelenerek, dünya politikacılarının “biz ve onlar” söyleminin kutuplaşmaya ve insan hakları ihlallerine neden olabilecek ciddi politik sonuçlar doğurabileceği uyarısı yapıldı.
‘Bizlere karşı onlar’
Raporda Türkiye, ABD, Macaristan, Hindistan ve Filipinler gibi ülkelerin liderleri kutuplaştırıcı bir dil kullanmak ile suçlanırken, bu durumun toplumlarda ‘günah keçilerinin’ yaratılmasına neden olduğu ifade edildi.
2016 yılının ‘bizlere karşı onlar’ söyleminin aktif bir şekilde kullanıldığı ve dünya genelinde insan haklarının gerilediği bir yıl olarak ortaya çıktığı vurgulandı.
Uluslararası Af Örgütü’nün genel sekreteri SalilShetty, Almanya’da Adolf Hitler’in başa geldiği yıllara dikkati çekerek, “2016, 1930’lardan beri görülmediği bir şekilde suçlama, nefret ve korkunun hakim olduğu ‘biz ve onlar’ söyleminin küresel anlamda kullanıldığı bir yıl oldu” ifadesini kullandı.
ABD’nin yeni seçilen başkanı Donald Trump’ın söyleminin ‘daha öfkeli ve bölücü politikalara’ örnek teşkil ettiği belirtildi.
Rakamlarla 2016
En az 23 ülkede savaş suçu işlendi.
36 ülke mültecileri haklarının tehlikede olduğu ülkelere geri gönderdi.
22 ülkede insan hakları için barışçıl bir şekilde eylem yapan kişiler öldürüldü.
75 bin mülteci Suriye ve Ürdün arasındaki topraklarda mahsur kaldı.
6 bin kişi Filipinler’deki uyuşturucu savaşı sırasında hayatını kaybetti.
Türkiye
40.000 kişi, 6 aylık OHAL süresince gözaltına alındı.
184 yayın kuruluşu kapatıldı.
118 gazeteci gözaltına alındı.
375 dernek ve vakıf KHK ile kapatıldı.
‘Bölgenin en çalkantılı ülkesi’
Türkiye ise raporda Avrupa ve Orta Asya bölgesi içinde en büyük çalkantının yaşandığı ülke olarak tanımlanıyor.
Kurum, Güneydoğu’da devam eden çatışmalar, bombalı ve silahlı saldırılar ile Temmuz ayında gerçekleşen başarısız darbe girişiminin yaşandığı Türkiye’de hükümetin insan hakları karnesinin zayıfladığını aktardı.
‘Dayak, işkence ve tecavüz’
Uluslararası Af Örgütü, başarısız darbe girişiminden sorumlu tutulan Fethullah Gülen ile mücadele kapsamında 90 bin kamu çalışanının altı aylık OHAL döneminde işten çıkarıldığını, 40 bin kişinin tutuklu bulunduğunu, yüzlerce medya kuruluşunun, sivil toplum örgütünün kapatıldığını, gazetecilerin, akademisyenlerin ve milletvekillerinin tutuklandığını aktardı.
OHAL’in son olarak 3 ay daha uzatılmasından bu yana açığa alınan ya da işten atılan kamu görevlisi sayısı 100 bini aşmış durumda.
Raporda, “Temmuz’daki darbe girişiminin ardından ilân edilen olağanüstü hâl (OHAL) döneminde muhalefete baskı arttı” ifadesi kullanıldı.
Muhaliflerin ve Kürtlere yakın duran isimlerin de bu süreçten etkilendiği belirtilen raporda, işkence ve kötü muameleye dair kanıtların bulunduğu aktarıldı.
OHAL döneminde gözaltına alınan 118 gazetecinin hâlâ mahkemeye çıkarılmadığı ve 184 medya kuruluşunun kapatıldığı belirtildi.
Örgüt, güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen insan hakları ihlallerinin cezasız kaldığını aktarırken, özellikle bu durumun bir dönem 24 saat sokağa çıkma yasağı uygulanan ve Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı Güneydoğu’da görüldüğünü belirtti.
Türkiye ve Avrupa Birliği arasında imzalanan mülteci anlaşmasının yüzlerce göçmen ve sığınmacının geri dönmesine yol açtığı da aktarıldı.
Türkiye içinde ise yarım milyon kişinin özellikle sokağa çıkma yasağının olduğu şehirlerden göç ederek yerinden olduğu ortaya kondu.
‘İnternete sansür’
İfade özgürlüğünün 2016 yılında keskin bir şekilde zarar gördüğü belirtilen raporda, internete uygulanan sansürün de güçlendiği ifade edildi.
1 Mayıs ve Onur Yürüyüşü’ne yapılan müdahaleleri toplanma özgürlüğünün zarar görmesi olarak aktaran Af Örgütü, OHAL ile eylem yapılmasının yasaklandığını vurguladı. Polisin eylem için toplananlara uyguladığı şiddetin dozunu artırdığına da dikkat çekildi.
Af Örgütü, Güneydoğu’da sokağa çıkma yasağının uygulandığı yerlerde ve darbe girişiminin ardından İstanbul ve Ankara’da işkence ile kötü muameleye dair raporların artış gösterdiğine dikkat çekti.
Temmuz ayında başarısız darbe girişiminin hemen ardından dayak, cinsel taciz, tecavüz tehditleri ve tecavüz vakalarına dair iddialarda yükseliş olduğu belirtildi.
Raporda, “Zor bir pozisyonda tutulan, elleri arkadan kelepçelenen, yemek, su ya da tuvalet molası verilmeyen askeri yetkililer en kötü fiziksel tacizin hedefi haline gelmiş olabilir. Avukatlar ve tutukluların akrabaları, mahkeme önüne çıkarılana kadar durumlarından haberdar olamıyordu” ifadesi kullanıldı.
Ayrıca, “Güvenlik güçlerinin görevini kötüye kullanmasına ceza verilmemesi kültürü, köklü bir şekilde kalmaya devam ediyor. Güneydoğu’da insan hakları ihlallerinin hatta ölümlerin bile araştırılması için bir adım atılmazken, kimi zaman görgü tanıklarının tehdit edildiği görüldü” denildi.