Bir zamanlar köyde yaşayan dul bir kadın varmış. Köyün en fakiri oymuş. Tek neşesi oğluymuş. Ana yüreği oğluna kıyamıyor, gece gündüz çalışıp oğluna bakıyormuş ama fakirlik bir türlü yakalarını bırakmıyormuş.
Kadının oğlu çalışmaya karar vermiş zengin bir adamın yanında çobanlığa başlamış. Yaptığı anlaşmaya göre beş yıl boyunca çalışacak ama o süre içinde sürüyü hiç bırakmayacakmış.
Genç adam çalışmaya başlamış. Üç yıl geçmiş ve annesine duyduğu hasret iyice artmış. Çoban arkadaşları, “Evine git ve anneni gör. Merak etme, patronuna söylemeyeceğiz” demişler.
Eve gidip annesini gören çocuk ertesi sabah annesinin yolluk olarak hazırladığı lezzetli yemekleri alarak yola çıkmış.
Yolda giderken yılanlara rastlamış. Ancak yılanların çok yavaş süründüklerini fark edince şaşırmış, aç olduklarını düşünüp yanındaki yemeklerden onlara vermiş.
Bir avla evine dönen anne yılan, yavrularının tok olduğunu görmüş. Yavrular olanları anlatmış, bir insanın onları doyurduğunu söylemişler.
Yılan genç adama yetişmiş.
-Yavrularımı neden besledin, insanları ve yılanların uzun zamandır düşman olduğunu bilmiyor musun? Onlara ne yedirdiğini görmek istiyorum.
Yavrularının ne yediğini gören anne yılan memnun olmuş ve genç adama teşekkür etmek istemiş.
-Bugünden sonra kuşların ve diğer hayvanların ne söylediğini anlayacaksın. Ağzını aç.
Genç adam, yılanların kalleşliklerine dair duyduklarından dolayı korkmuş ama yine de ağzını açmış. Yılan, genç adamın dilinin altına tükürmüş.
Genç adam kulaklarını iyice açıp etrafı dinlemeye başlamış. Bir mucizeymiş bu. Meğer hayvanların ne çok sırrı varmış. Yılana teşekkür edip tekrar yola koyulmuş.
Güttüğü sürüye yaklaştığında iki karganın sohbetini duymuş.
-Bu gece kurtlar sürüye saldıracak, yarın midemiz dolar artık.
-Bir sürü yiyeceğimiz olacak. Bu duyulmasın, yoksa çobanlar sürüyü vadiye götürür.
Yürümeye devam eden genç adam iki kurdun da aynı konudan bahsettiğini anlamış.
Çoban arkadaşlarının yanına gelmiş ama durumu nasıl anlatacağını bilememiş. “Hayvanların konuştuklarını anlıyorum, sürülerimize saldıracaklarını karga ve kurtlardan duydum” desem inanmazlar diye düşünmüş. Gece çok kötü bir rüya gördüğünü, sürülere saldırılacağını ve sürüleri vadiye götürmelerinin iyi olacağını söylemiş. Diğer çobanlar gülüp geçmişler. Kendi sürüsünü vadiye götüren çoban, kurtların ulumasını duymuş. Bir kurt, vadiye saklanan sürüye saldırmaları gerektiğini söylüyormuş arkadaşlarına.
Kurtları duyan çoban köpeklerinin en irisi olan siyah köpek arkadaşlarına seslenmiş.
-Kalabalık bir kurt sürüsü hayvanlara saldıracak. Çobanımız en besili koyunu kesip bizi beslemiş olsaydı kurtları yenebilirdik.
Bu sözleri duyan genç adam hemen en iri koyunu kesmiş ve köpekleri beslemiş. Gece kurtlar saldırınca köpekler savunmaya geçmiş ve kolaylıkla kurtların üstesinden gelmişler.
Aynı bölgede otlayan diğer sürülerden ise geriye tek canlı hayvan kalmamış, kurtlar hepsini telef etmiş.
Sabah olunca sürüyü vadiden çıkaran genç adam köye doğru yola koyulmuş. Köye yaklaşınca insanların büyük bir kargaşa içinde koşuştuklarını görmüş. Köy halkı kurtların saldırısını duymuş ve çobanlara yardıma koşuyormuş.
Kalabalığın arasında genç adamın patronu da varmış. Sürüde bir hayvan dışında hiç eksik olmadığını görünce çok sevinmiş, genç adamı cömertçe ödüllendirmiş ve annesinin yanına yollamış. O günden sonra genç adam ve annesi refah içinde yaşamaya başlamış. (hobbitaniya.ru)
Çeviri: Serap Canbek