Abdullah Kubalı
Fakat öyle olmadı. Hazar’ın hırçın dalgaları Rus donanmasını yuttu. Bölge halkı düşmanın eline geçmesin diye tarlaları, ambarları yaktı ve yüz binlik orduda açlık kol gezmeye, atlar telef olmaya başladı. Görülüyordu ki, “dağlılar” Petro’nun sandığı gibi uysal değildiler. Üstelik başlarında Müşkürlü Hacı Davut gibi savaş ustası bir lider ve gözünü budaktan sakınmayan savaşçı halklar bulunuyordu.
Ruslar bölgeden çekildiler. Safevi-Rus egemenliğine karşı yılmadan direnen Hacı Davut’a Osmanlılar hanlık payesi verdi. Ancak gitgide dağılan Safevi topraklarında gözü olan III. Ahmet, Ruslarla anlaşıp Şirvan diye bilinen bölgenin kuzeydeki bölümünü, Derbent, Bakü, Kuba, Xaçmaz dahil, Kür nehrini sınır addederek Ruslara peşkeş çekti. İki imparatorluk, Osmanlılar ve Ruslar anlaşarak İstanbul Antlaşmasını imzaladılar. İş başa düşüyordu.
Geçmişte ne Cengiz Han’a, ne Timur’a ne de diğer işgalcilere boyun eğen Lezgiler bu defa Safevi, Osmanlı, Rus, üç devlete karşı savaşa tutuştular. Şeyh Şamil’den yüz yıl önce direniş destanı dağlılarca Şirvan’ da yazıldı.