Pandemi sürecinde yeniden merhaba

1
3859

Yüzyılın unutulmazları arasında yer alacak COVID-19’un aramıza bıraktığı “sosyal mesafe”, daha doğru tanımla “fiziksel mesafe”. “Aramıza koymamız gereken mesafe mekânsaldır, fizikseldir, asla toplumsal değildir, tam tersine toplumsal olarak aramızdaki tüm farklılıklar yokmuşçasına yakınlaşmak, kolektif bir zihniyet, tutum ve davranış değişikliği için birbirimizi güçlendirmek zorundayız. Fiziksel olarak uzak ama sosyal olarak yakın olmamız lazım her zamankinden çok birbirimize, örgütlerimize, siyasal iradelerimizi birlikte çoğaltmaya ihtiyacımız var. Başka, dayanışmacı ve kolektif bir ‘biz’ yaratmak zorundayız, bu salgınla ancak öyle başa çıkabiliriz.(Prof. Dr. Melek Göregenli’nin Evrenseldeki röportajından alıntıdır) (1)

Kimse bu dönemi eşit şartlarda yaşamıyor; sosyal statü veya ekonomik koşullar, kendi karantina ortamını belirliyor. Ama virüs hepimize kendi adaletini gösteriyor. Çünkü kimse bu virüsün hangimizde neye neden olacağım bilmiyor.

Geçen zamanda bizim de elimiz kuvvetlendi tabii. Önceki sayıdan bu yana korona gündeminde neler değişti, neler öğrendik bunları paylaşmak istiyorum. Konuyu daha iyi anlayabilmeniz için koronanın bize kazandırdığı bazı terimleri kısaca açıklayarak başlayalım.

Sosyal izolasyon: Virüs bulaşan kişinin kendini toplumdan kısmi veya tamamen uzaklaştırmasıdır. Koronavirüsle enfekte olmuş bir kişi öksürdüğün- de/hapşırdığında havaya milyarlarca virüs yüklü zerrecik saçılır ve bunlar ortamda bulunan diğer kişilere bulaşır. Bu nedenle özellikle enfekte kişilerin, sağlık-market-kargo çalışanlarının kendisini evinde, hatta odasında izole etmesi, evde dahi maske kullanması gerekir.

Filyasyon: Virüsü taşıdığı saptanan kişilerin (hasta/ taşıyıcı) son iki hafta içinde kimlerle temas ettiğinin belirlenerek sıkı takip ve izolasyon sürecine alınması.

Virüs yükü: Virüsle karşılaştığınızda hasta olmanızı belirleyen virüs miktarı. Hastadan, özellikle ateşli ve akciğer enfeksiyonu olanlardan kapılacak virüs miktarı oldukça fazla, bu nedenle hasta kişilerin kendilerini izole etmeleri çok önemli. Virüsle karşılaştığımızda hasta olmamızı belirleyen etkenlerin başında “virüs yükü” ve bağışıklık sistemimizin gücü geliyor.

Süper taşıyıcı: Direkt olarak 10 veya daha fazla kişiyi enfekte eden kişilere deniyor. Normalde koronavirüslü 1 kişi 2.6 kişiye virüsü bulaştırırken, çocukların 5-10 gibi çok daha fazla kişiye bulaştırma olasılığı var. Kişinin bağışıklık sistemi, virüsü baskıla- yamadığından mı, yoksa tam tersi bağışıklık sistemi çok güçlü olduğu için mi hiçbir belirti olmadan hastalığı yaydığı bilinmiyor.

Sitokin fırtınası: Bağışıklık sisteminin kontrolden çıkıp virüsü öldürmenin yanı sıra kendi akciğer dokunuza da zarar vermesi.

İyi haberler… Hava sıcaklığı ve nem oranının yüksek olduğu bölgelerde daha az bulaş görülmüş, Maryland Üniversitesi’nin verileri virüsün mevsimsel özellik göstereceği yönünde, yani havaların ısınmasıyla bulaştırıcılığın azalacağı öngörülüyor.

Hastalığın şimdilik kontrol altında olduğu, bunun da sosyal izolasyon, filyasyon uygulamaları sayesinde olduğu düşünülüyor. Sağlık Bakanlığı’nın “Hayat eve sığar” uygulaması COVID-19 hakkında bilgilendirme ve yönlendirme amacıyla geliştirilmiştir. Cep telefonunuza indirebileceğiniz link: https://apps.apple.com/tr/app/hayat-eve-s%C4%B1%C4%- 9Far/id1505756398

Virüsün virulansının, yani hastalandırma derecesinin azaldığı ifade ediliyor. Ne mutlu ki, ilk zamanlara kıyasla günümüzde hastalık daha hafif seyrediyor. Bunda virüsün yapısı ve uğradığı mutasyon etkili olmuş olabilir. Virüsün farklı ülkelerdeki bağışıklık sistemiyle savaşmak için sürekli mutasyon geçirdiği ileri sürülüyor. Amerika ve Avustralya’da A tipinin, Avrupa ülkelerinin çoğunda ve Çin’de salgının pik yaptığı dönemde B tipinin etkili olduğu savunuluyor. Yani “Kapalıçarşı’daki virüsle komşu Ayşe Teyze’yi enfekte eden virüsün farklı tipleri olmalı” deniyor. Hani “yaşlıları daha çok etkiliyordu ya bu virüs”, değil! Artık gençlerde de maalesef akciğer enfeksiyonları görüyoruz, hatta yoğun bakıma yatan genç hastalarımız var. Bunun yanı sıra hastaneden taburcu olan 80’lik dede ve ninelerimiz de var. Hatta yoğun bakımdan taburcu edilen bir teyze “Beni astronotlar tedavi etti” demiş. Haksız mı? Hepimiz TV’de o beyaz tulumları gördük.

Kötü haber: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Eski hayatımıza yavaş ve kontrollü biçimde dönmeye başlayacağız, yani her kuralı sırayla değiştireceğiz, sokağa çıkma yasağı kalkacak, işlerimize döneceğiz vs. ve bu zamana yayılacak. Bunun ne kadar süreceği ise maalesef bugün öngörülemiyor. Bu süreyi sizin evde kalmanız ve kurallara uymanız belirleyecek! Aşı çalışmaları devam ediyor ama bugün bulunsa bile aşının yaygınlaşması en iyi ihtimalle 2 yıl sürecek.

Sonuç olarak virüsten korunma hâlâ en etkili yöntem. Yani uyarılara uyup evde kalmalı, kendimizi ve etrafımızdaki herkesi koronalı kabul ederek ona göre davranmalıyız. Hastalıktan korunma ile ilgili önlemlerden önceki yazıda bahsetmiştim. Geçen zaman içinde maske takma zorunluluğu getirildi. Bunun nedenleri, birincisi, toplumda enfekte kişi sayısının artmış olması. 30 Mart’ta 10.827 olan vaka sayısı 24 Nisan itibariyle 104.912 oldu, yani 10 kat arttı. Kimin enfekte olduğunu bilemediğimizden herkesin maske takmasını önemsiyoruz. İkincisi, aynı ortamdaki iki kişi de maske taktığında, içlerinden biri enfekteyse diğerine bulaşacak virüs miktarı belirgin azalıyor. Yani maske hem hasta olanın etrafına virüs yaymasında hem de çevredeki sağlam kişilerin virüs kapmasında fiziksel bariyer oluşmasını sağladığı için önemli.

Bir diğer neden, virüsün havada asılı kalma ihtimali. Bu konuda net bilgimiz yok maalesef. “Konuşurken gözle görülmeyen tükürük parçaları çıkıyor, bunların çapı 5 mikron ve ağırlıklarından dolayı havada uzun süre asılı kalmadan 10-15 dk içinde yüzeylere çöküyorlar. Virüs hava ya da su kesecikleri içerisinde çıkıyor. Bu kesecikler ne kadar büyükse yere düşme hızları o kadar fazla. Fakat “aerosol” dediğimiz parçalar havada asılı kalabiliyorlar. Mesela, diş dolgusu için kullanılan delici alet ağzınızın içine tutulduğunda ya da endoskopi gibi işlemler sırasında bu parçacıklar oluşuyor. 1-2 mikron çapındaki bu parçalar havada asılı kalabiliyorlar. Yani normal konuşma sırasında bizim ürettiğimiz küçük partiküller uzun süre havada asılı kalmıyor ama birtakım özel işlemler sırasında olanlar havada asılı kalabiliyorlar. O nedenle bu gibi işlemleri yapan sağlık personellerinin özel olarak korunmasını istiyoruz.” (Prof. Dr. Murat Akova röportajından alıntıdır. (2)

Yapılan bir çalışmada (3), laboratuvar ortamında virüsün aerosoller vasıtasıyla 3 saate kadar, uygulandığı katı yüzeylerde 3 güne kadar canlı kalabildiği, ancak enfekte etme potansiyelinin giderek azaldığı gösterilmiş (plastik ve paslanmaz çelikte, bakır ve kartondan daha uzun süre canlı kalmış). Virüsün havadan bulaşabileceği henüz hipotez aşamasında, başka çalışmalarla doğrulanması halinde şüphesiz farklı tedbirler almak gerekecek. Ancak bu hipotezler, bugüne dek enfekte ve kaybedilen sağlık çalışanlarının sayısını açıklarken, koronavirüs hastalarının tedavisinde görevli tüm sağlık çalışanlarının “çok iyi korunması gerektiği”ni bir kez daha vurguluyor.

Piyasadaki yıkanabilen nano maskelerin çoğunun korumadığını belirtmek isterim. Sağlık Bakanlığı’nın dağıttığı maskelerin de aynı kalitede olmadığını biliyoruz (Bu arada lütfen telefonunuza mesaj gelmeden maske almak için eczanelere gitmeyin. Hem orada gereksiz kalabalık oluşturursunuz hem de enfeksiyon kapma riskiniz var).

Pratik ama önemli noktalar

  • Bilim Kurulu eldiven kullanmayı önermiyor, ehil olmayan kişilerce kullanılan eldivenin virüsün yayılmasını kolaylaştıracağı düşünülüyor. El yıkamanın, eldiven kullanımından daha etkili olduğu savunuluyor.
  • Virüsün gözlerden de bulaştığı düşünülüyor, özellikle market ve sağlık çalışanlarının gözlük-si- perlik kullanması öneriliyor. Dışarı çıkarken güneş gözlüğü veya siperlik kullanmak faydalı olabilir.
  • Lütfen maskenizi ağzınızı ve burnunuzu kapatacak şekilde takın, boynunuza veya çenenize indirmeyin, elinizle maskenizin ön kısmına dokunmayın (“Orada virüs var!” diye düşünün). Maskeyi çıkarırken iç yüzeyi içte kalacak şekilde katlayın, poşete koyun ve çöpe atın. Unutmayın, maske (ve kullandığınız eldivenler) tıbbi atıktır!
  • Maske varken de fiziksel mesafeyi koruyun! (Fiziksel mesafeyi 2m tutmak gerektiği savunulmakta.)
  • Korona hastası bulunan evlerde, tüm bireylerin evde maske takması ve fiziksel mesafeyi koruması gerekiyor.

Hastalığın belirtileri kuru öksürük (ensık), ateş, boğaz ağrısı, nefes darlığı demiştik. İshal, baş ağrısı, kas ağrısı, gözde kızarıklık (konjonktivit) gibi semptomlar da görülüyor. Tat ve koku almada bozulma hastalığın erken belirtileri arasında sayılıyor.

Koronada kızarıklık-şişlik, sahte soğuk yanığı, ürtiker (kurdeşen), geçmeyen kızarıklık gibi cilt rahatsızlıklarının görülebileceği bildirildi (4, 5). Ancak bunun maske ve eldiven kullanımına veya yaşamış olduğunuz stresli döneme bağlı da gelişebileceğini unutmamak lazım. Cildinizde bu ve benzeri değişiklikler fark ederseniz mutlaka bir dermatoloji uzmanından yardım almalısınız.

Virüsün akciğerleri etkilediğini hepimiz biliyoruz. Kronik hastalığı olan yani yüksek tansiyon, şeker hastalarında, immün sistemi zayıf ve kanserli kişilerde daha ciddi seyrettiğini biliyorduk. Fakat sigaranın da çok önemli olduğunu öğrendik. Maalesef sigara içen genç hastalarda dahi ciddi zararlar geliştiğini gördük. Aktif sigara içenler koronaya yakalandığında, hastalığın ağır seyretme olasılığının 2.4 kat daha yüksek olduğu bildirilmekte.

Gebeler için dikkat! Pandemi sürecinde olduğumuz için normal gebelik izlem randevularınızla ilgili mutlaka doktorunuzla telefonda konuşup bilgi alın, kendiniz veya ailenizde korona belirtileri varsa bunu doktorunuza danışıp onun önerileri doğrultusunda hareket edin. Bunun dışında ateş >38°C (100.4°F) veya öksürük, nefes kesilmesi veya nefes almada güçlük, sindirim sistemi sorunlarından (ishal gibi) en az birinin olması durumunda lütfen doktorunuzla irtibata geçin! Gebelikte korona vakalarının şiddetinin, aynı yaşta gebe olmayan kadınlarla benzer olduğu düşünülmekte. Ancak gebenin altta yatan hipertansiyon ve diyabet gibi kronik hastalıkları korona ve gebelik sürecini etkiliyor. Anneden bebeğe virüs geçişinin sınırlı olmakla birlikte dışlanamayacağına dair yayınlar mevcut. (6)

Sevindirici haber! İtalya’dan yayınlarda anne sütünde, kordon kanında, bebeğin anne karnında bulunduğu amnio sıvısında virüs tespit edilmemiş. Yani bebeğe bulaşma riski oldukça sınırlı (Merak edenler için ek bilgi; koronavirüs ile aynı aileden olan SARS ve MERS virüslerinde sezaryen veya normal doğumla anneden bebeğe geçiş olmadığı biliniyor). (7) COVID-19 pozitif anne ile bebekte geçici izolasyon uygulanıyor. Anne bebeğin yanında kalmasını isterse anne ve bebeğin bir perde veya paravanla kısmi izolasyonu sağlanıyor. (Doktorunuz “Bebek kuvözde kalacak, siz eve gidebilirsiniz” diyorsa lütfen doktorunuzu dinleyin!)

Emzirmeyle bebeğe hastalık bulaşır mı?

bilmiyoruz, henüz bu konuda çalışma yapılmamış. Çin’den bildirilen 6 vakada anne sütünde COVID-19 tespit edilmemiş, ama olguların sayısı az olduğundan kesin konuşamıyoruz. Emzirmenin yararlarının, anne sütüyle bulaş riskinden baskın olması

nedeniyle emzirme tavsiye ediliyor. Anne emzirirken ağız ve burnunu kapatacak maske kullanmalı, bebeği ile temas öncesinde ellerini uygun şekilde yıkamalı (su ve sabun ile en az 20 saniye) ve göğüs pompası, kaşık veya biberon kullanıyorsa bunları mutlaka bol su ve sabunla yıkamalıdır.

Virüsten korunmada etkili bir ilaç henüz bulunmadı. Hastalığın Türkiye’de daha hafif seyretmesinde BCG-verem aşısının etkili olduğunu savunanlar var. Bu konuda kesin bir bilgi yok ancak Amerika’da sağlık çalışanlarına kontrollü biçimde bu aşının yapılarak bir çalışma başlatıldığını biliyoruz. Sonuçlar geldiğinde daha net konuşabileceğiz. Lütfen bu dönemde kendiniz gidip aşı yaptırmayı talep etmeyin, çünkü bu canlı bir aşı ve şu dönemde yapılması sizin için zararlı olabilir.

Bu arada hidroksiklorokin kullanımının, hastalıktan korunmada etkili olduğu veya virüse yakalandığınızda hastalığın seyrini hafiflettiği şeklinde dolaşan ve hiçbir bilimsel kanıta dayalı olmayan sözleri dinleyerek ilacı içmeyin. Bu ilacın doktor kontrolünde kullanılması gerekir ve belli yan etkileri bulunmaktadır. Çocuklar virüsten etkileniyor ama hastalığı daha hafif atlatıyorlar. Çin’de yapılan bir çalışmada 1 günlükten itibaren tüm yaş gruplarının enfeksiyona yakalanabileceği bildirildi. Çocuklarda enfeksiyon daha hafif seyirli; ateş, kuru öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı ve hapşırma, soğuk algınlığı gibi belirtiler görülmekte. Ailesindeki ko- ronalı yetişkinlerden virüsü kaptığı düşünülen çocuklarda ise en sık semptom ateş ve kuru öksürük olarak tanımlanmış. Hastalığın erken döneminde akciğer grafisinde herhangi bir bulgu saptanmıyor. Bu nedenle özellikle ebeveynlerinde virüs tespit edilen ama hiçbir şikâyeti olmayan çocuklarda akciğer grafisi önerilmiyor. Bunu kendisinde test ile korona tespit edilen ebeveynlerin panik halinde çocuklara film çektirmemesi için belirtmek istedim. Böyle bir durumda lütfen sakin olun, çocuğunuzu gözlemleyin ve şikâyetler artacak olursa aile hekiminiz veya çocuğunuzu takip eden çocuk doktorunuzu arayarak bilgi edinin.

Tanıda ne durumdayız?

  1. PCR adı verilen boğazınızdan alınan sürüntü örneğinde virüsün RNA’sı saptanıyor (birkaç saat-2 gün arasında sonuçlanması beklenir).
  2. Hızlı test olarak bilinen kanda IgG veya IgM adı verilen antikorların varlığını ölçen test (buradaki ölçüm nitelikseldir yani kanınızda var veya yok şeklinde sonuç gelir). Bu testin özellikle virüs taşıyıcılarını belirlemek için kullanılması önerilmekte.
  3. Kan tahlilleri: Kanınızdaki bazı değerler ve kan hücrelerinizdeki değişikliklere bakarak sizde viral veya bakteriyel kaynaklı enfeksiyon olabileceğini belirler.
  4. Radyolojik görüntüleme: Akciğer grafisi (akciğer filmi) ve akciğer tomografisi (BT) kullanılmakta. CDC (Centers for Disease Control and Preventi- on) ve Türk Radyoloji Derneği, korona teşhisinde radyolojik görüntülemenin yardımcı olabileceği ancak tek tanı yöntemi olarak kullanılmaması gerektiği konusunda uyarıda bulunuyor. Bu yüzden doktorunuz görüntüleme istemezse lütfen ısrarcı olmayın.

Diğer ülkelere kıyasla Türkiye’de gereğinden fazla tomografi cihazının bulunması sanırım ilk defa işe yaradı. Çünkü hastaların çoğunda PCR testi negatif gelse bile BT ve kan tahlilleri erken tanı konmasını sağladı.

Tedavide kat edilen aşamalar

  1. Hastalığın erken döneminde hidroksiklorokin adı verilen sıtma ilacını içeren üçlü tedavi veriliyor. Akciğer BT bulguları, kan tetkikleri, semptomlar birlikte değerlendirilerek gerekirse bu üçlü tedaviye ek antibiyotikler de veriliyor. Hastalığın erken döneminde ve düzenli uygulandığında, özellikle kişinin altta yatan kronik bir hastalığı ve sigara kullanımı yoksa bu tedavinin başarılı olduğu düşünülüyor.
  2. Favipavir daha erken yani yoğun bakım öncesi dönemde kullanılmaya başladı.
  3. Mümkün olduğunca geç entübasyon (entü- basyon: hastanın boru vasıtasıyla solunum cihazına bağlı olması) yapılarak, burundan oksijen desteği verilerek hastanın idare edebildiği kadar kendi kendine nefes alması isteniyor.
  4. Kök hücre tedavisi: Yeni doğmuş bebeklerin göbek kordonundan belli merkezlerde elde edilen hücrelerle yapılıyor. Şimdilik bu hücrelerin tedariki, saklanmaları, uygulanmaları çok özel-pahalı ekipman ve uzun süre gerektiriyor. Fakat elimizde kesin tedavi eden bir ilaç olmadığından özellikle ağır durumdaki hastalarda uygulanmaya çalışılıyor. Koronavirüs, mezenkimal kök hücrelere bulaşmıyor, hatta bu hücrelerle karşılaştığında savaş alanından geri çekiliyor. Bu kök hücreler ortama gelince yönetimi ele alıyor ve bağışıklık sistemini yeniden düzenleyip sitokin fırtınasına engel oluyor. Bu da hastalığın yoğun bakım sürecine girmeden düzelmesi veya yoğun bakım ihtiyacının azalmasını sağlıyor.(8)
  5. Antikor yani plazma tedavisi: Hastalıktan iyileşen kişilerin kanında IgG adını verdiğimiz antikorlar bulunuyor (yukarıda hızlı testte bahsettiğim). Bunlar virüslerin aktivitesini durduruyor, virüsün neden olduğu iltihabı düzeltiyor. Kan bağışında olduğu gibi vericiden kan alınıyor. Sonrasında bu kan içindeki antikorlar ayıklanıp özellikle hastalığı ağır seyredenlere veriliyor. Plazma tedavisi ile hastaların yoğun bakımda kalış süreleri ve durumlarında düzelme olduğu bildiriliyor.

Ancak belirtmeliyim ki yapılan tedavilerle ilgili henüz yeterince veri bulunmadığından kesin konuşamıyoruz.

Kimler plazma verebilir? Türkiye Kan Merkezleri ve Transfüzyon Derneği’nin belirlediği bağışçı olma kriterleri özetle şunlar (9):

  1. Klinik, BT, PCR herhangi biriyle tanı konmuş; IgG pozitif, IgM negatif olan,
  2. Klinik bulguların düzelmesi üzerinden en az 14 gün geçmiş,
  3. İyileşme sonrası en az bir kez PCR negatif,
  4. Tercihen erkek veya gebelik öyküsü olmayan kadın.

Yukarıda saydıklarım dışında virüslere ve bakterilere yönelik ilaçlar, immün sisteminizi düzenlemeye yönelik tedaviler de uygulanıyor. Bunların isimlerini vermem gereksiz ayrıntı ve etik olmaz.

Son dönemde sıkça konuşulan Alfa dornaz adlı ilacın virüse veya hastalık seyrine etkisiyle ilgili yeterli çalışma yok. Ağır seyirli koronaya bağlı akciğer enfeksiyonu veya solunum yetmezliğinde de etkili olabileceği ileri sürülmekte. Fransa’da uygulanmaya başlayan nikotin bantlarının faydalı olup olmayacağını hep birlikte göreceğiz.

Bu arada geçen zamanda solunum cihazlarının seri üretimi ve hastanelere sevki sağlandı, iki adet sahra hastanesinin yapımı da sürmekte.

Korona hastalığını atlatan kişi tekrar enfekte olabilir mi, bağışıklık kalır mı, bulaştırcı olmaya devam eder mı*? Hâlâ kesin olarak bilmiyoruz. Korona olduğu düşünülen hastalara başlanan tedavi bittikten 14 gün sonra yapılan iki PCR testi negatif geldiğinde “hastalığı atlattı” kabul ediliyor. Ancak yurtdışında iyileşen az sayıda kişide pCr testinin tekrar pozitif olduğu bildirildi. Bu kişilerin yeniden mi virüsü kaptığı, vücudunda bulunan virüsün yeniden mi canlandığı veya hastalığın iyileşme sürecinde vücuttaki hasarlı dokuların atılması esnasında atılmakta olan virüslere bağlı mı testlerinin pozitif geldiği bilinmiyor. Pratikte “Virüsü kaptığınızda, ilaç tedavisini tamamlayıp, 14 gün de evinizde kaldınız. İki test yapıldı, onlar da negatif çıktı. Hastalıktan %90 kurtuldunuz diyebiliyoruz.” (2)

Hastalığa yakalandınız, tedavi oluyorsunuz, ne zaman izolasyonu bitirebilirsiniz? Korona tanısı alıp evde tedavi oldunuz diyelim. Evde izolasyon, semptomların düzelmesini takip eden en erken 14. günde sonlandırılır. Eve gönderilen hasta “Evde Hasta İzlemi” kurallarına göre yönetilir. Bu süreçte Sağlık Bakanlığı görevlilerinin uyarılarına lütfen uyun.(10)

Evinizde kalın! Evde kalırken uyku düzeninize, hareket etmeye ve yediklerinize dikkat edin! Bu dönemde bağışıklık sisteminizi güçlü tutmanız çok önemli. Düzenli ve belli saatler arasında (özellikle gece 23.00- 07.00 arası), karanlık ortamda 7-8 saat uyumanız, uyku esnasında melatonin hormonu salınımı için gerekli. Mela- toninin immün sistemi güçlendirdiği biliniyor (Hatta uyku problemi olanların takviye melatonin alabileceklerini savunanlar var, lütfen kullanmadan önce doktorunuza danışın). Mümkün olduğunca paketli ve şekerli gıdalardan, sigaradan uzak durun! Lifli besin tüketin, sebze ve çiğ badem, fındık gibi kuruyemişleri ölçülü tüketin. Moralinizi yüksek tutmaya özen gösterin, sizde anksiyete ve stres oluşturacak TV ve sosyal medyadan kendinizi koruyun, belli hobilerle uğraşın, basit egzersizler yapın.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, COVID-19 nedeniyle Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu’nun (Dr. House lakaplı Cemil Hoca bilgisi, görgüsü, insan sevgisiyle örnek insan, örnek hocaydı) yaşamını yitirdiği 1 Nisan 2020 tarihinden bugüne kadar, 14’ü hekim 24 sağlık çalışanının yaşamını korona nedeniyle yitirdiğini, % 38’ini hekimlerin oluşturduğu 3474 sağlık çalışanının COVID-19 tanısı aldığını açıkladı. Bu yüksek rakamların, özellikle salgının ilk dönemlerinde koruyucu ekipman yetersizliği ve virüs yüküne maruziyetten kaynaklandığı düşünülüyor.

Lütfen basında çıkan talihsiz açıklamaları (malum valinin yaptığı) ve sosyal medyadaki sağlık çalışanlarının hastalığı yaydığı şeklindeki paylaşımları dikkate almayın. Sağlık çalışanları kendilerini ve (zaten tedavi etmekle görevli oldukları) çevrelerindeki- leri korumayı herkesten iyi bilir ve emin olun sizin hastalık kapmamanız için elinden geleni yapar! Şu dönemde o koruyucu ekipman içinde özveriyle çalışan, yakınlarına hastalık bulaştırmamak için ailesinden uzakta otel, yurt, hatta hastanede kalan sağlık çalışanlarına destek olun! Gerekmedikçe, acil şartlar dışında lütfen hastaneye, aile hekimlerine ve eczanelere gitmeyin!

Salgının yapmış olduğu fiziksel tahribat bir yana, ruhumuzda açtığı yaraların izleri ne yazık ki uzun süre devam edecek. Evde kapalı kalma, sınırlandırılmış olma ve yalnızlık psikolojisi Pandeminin en acı yanıdır yalnız kalmak, yalnız kalanın yanında olamamak (Merak etmeyin, sağlık çalışanları yakınlarınızın yanında, kimine anne, kimine baba, kimine evladı gibi davranıyor).

Hastane, yoğun bakım, kimsesiz ve gizlice yapılan cenaze törenleri hasta, hasta yakınları, sağlık çalışanları, herkes için çok zordur. Şu süreçte korona veya başka nedenle yakınlarını kaybedenlerin acısı katbekat fazla. Çünkü hangi toplum veya inanca dahil olduğunuz fark etmez. Tüm o yas kanunlarının, yapılan ritüellerin ortak amacı var: kaybettiğinizle yüzleşmek ve kabullenmek. Bu dönemde yakınını kaybedenlerin ifadeleri, sürecin onlar için ne kadar sancılı olduğunu gözler önüne seriyor: “Yas süreci birlikte yaşanan bir şeymiş. O kavrulan helvaların bir anlamı varmış.” “Yokluğuna alışamadım çünkü yokluğunu yaşayamadım.” “Şimdiyas tutma hakkı elinden alınmış olan bizler, gerektiği gibi edemediğimiz vedalarımızla birer açık yara olarak zamanda asılı kalmış duruyoruz. Çünkü tekrarı olmayan o an, o süreç elimizden alındı… Geri dönüşü olmayacak biçimde…” (11)

Garip bir dönemden geçiyoruz ve ne zaman normale döneceğimizi bilmiyoruz ama şu dönemde yapabileceklerimiz: Moralimizi yüksek tutarak gerekli önlemleri almak, virüsü yenmek için birlik olmak ve sevdiklerimize onları düşündüğümüzü hissettirmek. Son söz; The Rose Garden (Gül Bahçesi) filminden bir replikmiş: “İyileşecek yaraları olduğu sürece, geçmiş bugün olarak kalır…”

21 Mayıs’ların biz sürgün çocuklarındaki yarası bundan mı kapanmıyor acaba? Unutmadan iyileşmek üzere…

Kaynaklar:
  1. https://www.evrensel.net/haber/400472/prof-dr-melek-goregenli-salgin- dan-once-de-esit-degildik-salginda-da-esit-degiliz)
  2. https://www.mlsaturkey.com/tr/covid-19-salgini-hakkinda-merak-edilen– ler-prof-akova-yanıtladı.
  3. N Engl J Med 2020; 382:1564-1567, Aerosol and Surface Stability of SARS-CoV-2 as Compared with SARS-CoV-1, DOI: 10.1056/NEJMc2004973
  4. https://doi.org/10.1016/j.jdcr.2020.04.011,
  5. https://doi.org/10.1111/jdv.16523 korona cilt bulgusu
  6. Fabio Parazzini1,2*, Renata Bortolus3, Paola Agnese Mauri1,2, Alessandro Favilli4, Sandro Gerli5, Enrico Ferrazzi1,2, Delivery in pregnant women infected
  7. with SARS-CoV-2: A fast review, https://doi.org/10.1002/IJG0.13166
  8. E. Mullins1, D. Evans2,3, R. M. Viner3,4, P. 0’Brien5,6 and E. Morris6,7, Coro- navirus in pregnancy and delivery: rapid review, doi: 10.1002/uog.22014
  9. https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/osman-muftuoglu/kok-huc- re-bir-cozum-olabilir-mi-41492003
  10. http://kmtd.org.tr/covid19/EK-2-IYILESMIS-C0VID-19-PLAZMA-BAGISCISI-KRITERLERI.pdf
  11. https://covid19bilgi.saglik.gov.tr/depo/algoritmalar/COVID19-Izolasyo- nunSonlandirilmasi-10042020.pdf
  12. https://www.mlsaturkey.com/tr/yalnizlik-pandemisi-4-tutulamayan-ya- sin-yarasi/https://www.cdc.gov/International Pulmonologist’s Consensus On Covid-19
Önceki İçerikPeygamber’in ailesi
Sonraki İçerikKorona günlerinde gıda güvenliği
Dr. Hajbeviko Fatma Yılmaz
20 Ocak 1977’de Kayseri Pınarbaşı’nda doğdum. İlkokulu Kayseri Ahmet Paşa İlkokulu’nda, orta-lise eğitimimi Kayseri Nuh Mehmet Küçükçalık Anadolu Lisesi’nde aldım. Tıp eğitimimi 2000 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tamamladım. Uzmanlık eğitimimi, İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı’nda 2014’te tamamladım. 2019 yılında Türk Nöroloji Derneği Nöroradyoloji Diploması’nı aldım. Türk Tabipler Birliği, Türk Nöroradyoloji Derneği ve KAHEV üyesiyim.

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz