Adige Masalı

0
1156

Üç kardeşin tek zenginlikleri bir tane boğa imiş. Ama bu boğa öyle sıradan bir boğa değilmiş. O kadar büyükmüş ki durduğu yerden yedi dağın çayırından otlarmış. Mart, Psişa, Psaşa, Laba gibi ırmakların tüm suyunu içermiş.

Kardeşler bir gün boğayı Kuban (Psij) Irmağı’na götürmeye karar vermiş. Kardeşlerin en büyüğü boğanın boynuna, ortanca olanı sırtına, en küçükleri ise kuyruğuna oturmuş. Yanlarına erzaklarını alıp yola koyulmuşlar.

Yolda bir atlı ile karşılaşınca en büyük kardeş ona seslenmiş.
-Ortanca kardeşime rastlayınca söyle de boğayı hızlandırsın lütfen.

Yaklaşık bir hafta at üzerinde yol alan adam nihayet ortanca kardeşe ulaşmış.
-Abin boğayı hızlandırmanı istedi.
-Öyleyse kardeşime de söyle ki hızlanalım.

Bir hafta kadar sonra en küçük kardeşe ulaşan adam ona da abilerinin mesajını iletmiş.
Sonrasında boğayı hızlandıran kardeşler bir hafta sonra Psij kıyılarına ulaşmış. Dev boğa ırmağın tüm suyunu içmiş, tek damla bırakmamış.

-Tanrıya şükür! Nihayet boğamız susuzluğunu giderdi, diyen kardeşler biraz dinlenip eve dönmeye karar vermiş.

Irmağın kıyısında oturdukları anda kocaman bir kartal, boğanın üzerine çullanmış ve paramparça etmiş. Boğanın bir bacağını da kapan kartal uçarak uzaklaşmış.

Uzun bir süre uçmuş kartal. Koyunlarını otlatan bir çoban gökyüzündeki kocaman kartalı görmüş. O anda kartalın gagasından boğanın bacağı gökyüzüne doğru bakan çobanın gözünün üzerine düşmüş. Evine dönen çoban yedi gelinini yanına çağırmış.

-Dinleyin. Kayıklara binin, kürekleri çekerek gözüme ulaşın. Gözüme bir zerre girdi, beni rahatsız ediyor, onu çıkarırsanız iyi olur.

Genç kadınlar kayıklara binip kürekleri çekmeye başlamış, kayınpederlerinin gözüne ulaşmış. Arayıp taramışlar ve boğanın bacağını bulup dışarı çıkarmışlar.

Boğanın bacağını eline alan çoban evin dışına çıkıp uzaklara fırlatmış.

Yıllar geçmiş. Boğanın bacağı toprakla kaplanmış ve yüksek bir tepeye dönüşmüş. O tepede upuzun çimenler bitmiş. Akarsular şırıl şırıl akmaya başlamış. İnsanlar o tepeyi çok sevmiş ve orada yerleşmeye başlamışlar. Yedi köy kurulmuş.

Bir boğa bacağından oluşan tepede yolculuk yapan taşıyıcıları kullananlar yedi gün yedi gece yol alıp tuz yükler, tekrar yedi gün yedi gece yolculuk yapıp geri dönerlermiş.
Bir gün tuz yüklü yedi araba köye ulaşmış. Tuz geldiğini gören yaşlı bir kadın kızına seslenmiş:

-Kızım, bir avuç dolusu tuz iste ve bana getir.

Yedi arabadaki tuzu kızın avcuna dökmüşler ama yine de kızın avcu dolmamış. Genç kız, avcundaki tuzu annesine götürmüş, yaşlı kadın da tuzu ağzına atıp yutmuş.

Günlerden bir gün bir tilki, üzerinde bir çukur olan boğa bacağını görünce kemirmeye başlamış, kemirdikçe bacak hareket etmiş ve yedi köy sallanmaya başlamış. İnsanlar toprağın neden sallandığını merak etmiş.

Zaman akıp gitmiş, insanlar bir kemiği kemiren tilkiyi fark etmiş. Avcılar gönderip tilkiyi öldürtmüşler.

Tilkinin bir tarafındaki postunu yüzen avcılar yedi köy halkının erkekleri için tilki kürkünden şapkalar yapmış. Avcılar tilkinin diğer tarafındaki postunu da yüzmek istemiş ama tilkiyi ters çevirememişler.

Köye yakın bir yerde öldürülen tilkinin yanından geçen bir kadın tilkiyi fark edince elindeki beşiğin ayağını kanca gibi kullanarak tilkiyi ters çevirmiş ve kalan postu yüzmüş. “Küçük oğluma bir şapka yapmaya yeter belki bu kürk” diye düşünmüş ama yine de biraz daha kürk ekleyerek oğlu için bir şapka dikmiş.

Söyleyin bakalım, bu masalda en cüsseli olan hangisi? (www.i-igrushki.ru)

Çeviri: Serap Canbek

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz