Türkiye’de insan hakları mücadelesi vermek amacıyla bir araya gelen 22 sivil toplum örgütünün hazırladığı “2020: Sivil Toplum ve Hak Savunucuları İçin Zor Bir Yıl Daha” adlı raporda 2020’de yaşanan insan hakları ihlalleri açıklandı:
Yargı süreçleri ile sivil topluma gözdağı
-Eğitim çalıştayı için İstanbul Büyükada’da toplanan 10 insan hakları savunucusunun 5 Temmuz 2017’de düzenlenen polis baskınıyla gözaltına alınmasıyla başlayan süreç, Türkiye’de faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ve tüm hak savunucuları için bir gözdağı ve tehdide dönüştü.
-İnsan Hakları Derneği’nin çok sayıda yöneticisi, çeşitli tarihlerde hak savunuculuğu faaliyetlerinden ötürü gözaltına alındı, haklarında soruşturma ve davalar açıldı.
-Göç İzleme Derneği’nin hazırladığı “Sokağa çıkma yasakları ve zorunlu göç sürecinde kadınların yaşadıkları hak ihlalleri ve deneyimleri” raporu, “devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılamak” iddiasıyla soruşturma konusu oldu.
-Gezi Parkı Davası’nın baş sanığı haline getirilen sivil toplum aktivisti Osman Kavala ve diğer tüm sanıklar hakkında 18 Şubat 2020’de beraat kararına ve beraat ile birlikte hakkında verilen tahliye kararına rağmen Osman Kavala tahliye edilmeden başka bir soruşturma nedeniyle yeniden tutuklandı.
Cezasızlık devam ediyor
-Hak savunucusu avukat Tahir Elçi’nin, 28 Kasım 2015’te başkanı olduğu Diyarbakır Barosu yönetim kurulu üyeleri ve avukatlar ile birlikte sokağa çıkma yasakları sürecinde Sur ilçesinde yaşanan çatışmalarda zarar gören tarihi eserlere dikkat çekmek için Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaparken öldürülmesi olayında, 5 yıla yakın zaman geçtikten sonra aralarında 3 polis memurunun bulunduğu dört sanığın yargılanmasına Ekim 2020’de başlandı. Tahir Elçi’nin ailesinin ve avukatlarının yoğun çabaları sonucu açılan davada sanık polis memurları, işlenen suçun ağırlığı ile orantılı olmayan “taksirle insan öldürme” suçlaması ile yargılandıkları davada yüz yüze dinlenmedi, SEGBİS yolu ile savunmaları alınmak istendi, Elçi ailesinin avukatlarının talepleri mahkemece dinlenmedi, sözleri kesildi, duruşmadan atılmak ile tehdit edildiler ve yargılamaya etkin bir şekilde katılma hakları engellendi. Bu nedenle Tahir Elçi ailesinin avukatları mahkeme heyetini reddetti. Duruşmadaki tutum, davranış ve kararları nedeni ile bağımsız ve tarafsızlığına dair ciddi endişelere yol açan mahkeme heyeti duruşmayı 3 Mart 2021’e erteledi.
Cumartesi Anneleri
-Türkiye’nin en köklü ve on yıllar öncesine dayanan hak mücadelelerinden birini veren Cumartesi Anneleri/İnsanları, 25 Ağustos 2018’deki 700. hafta buluşmasından bu yana kriminalize ediliyor. 700. buluşma güvenlik güçleri tarafından engellenmiş, Cumartesi Anneleri/İnsanları, İHD üye ve yöneticileri ile destek vermeye gelenlere tazyikli su, plastik mermi ve biber gazıyla müdahale edilmişti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cumartesi Anneleri/İnsanları’nı “terör örgütlerine meşruiyet alanı açmaya çalışmak” ve “terör örgütlerinin sözcülüğünü yapmak”la itham etti.
Hekimler hedefte
-Kovid-19 pandemisiyle ilgili hükümet politikaları ve açıklamalarıyla uyuşmayan açıklamalar yapan, hükümetin salgınla mücadele politikasını eleştiren ve salgınla ilgili gerçek durum ve rakamları açıklayan çoğu Tabip Odaları üyesi veya yöneticisi çok sayıda hekim gözaltına alındı, haklarında soruşturma açıldı
Sivil alan daraldı
-İçişleri Bakanlığı, COVID-19 salgını nedeniyle sivil toplum örgütlerinin genel kurul yapmama sürelerini önce 1 Aralık 2020’ye, ardından bir kez daha uzatarak 28 Şubat 2021 tarihine kadar erteledi. Genel kurulların dernek faaliyeti açısından temel bir çalışma olması ve pandemi koşullarında gerekli önlemler alınarak gerçekleşmesi bazı alternatif düzenlemeler ile mümkün olabilecekken bir bütün olarak yasaklanması sivil toplum faaliyetlerine dönük bir başka müdahale halini aldı ve faaliyetlere engelleme teşkil edecek bir boyuta geldi.
-AKP’li milletvekillerin teklifiyle gündeme gelen ve derneklere üye bildirim zorunluluğu getiren kanun, 24 Mart 2020’de TBMM’de kabul edildi. Bu uygulama ile derneklere üye olanların fişlenmesinin önü açıldı ve STK’lara üye olmak isteyenleri caydırıcı bir başka engel daha oluşturuldu.
-Hak ihlaline uğrayanların ve hak örgütlerinin taleplerini, çağrılarını duyurmak konusunda çok önemli bir mecra olan sosyal medya da hükümetin düzenlemek istediği bir alan olarak yeni yasa tasarılarının konusu oldu. Pandemi sürecinin başında torba yasadan son anda çıkarılan, erişim engelleme ve sansürü kolaylaştırıcı düzenlemeler içeren yasa tasarısı Temmuz 2020’de yasalaştı ve yürürlüğe girdi.
Baro ve avukatlara baskı
-Diyarbakır Barosu’nun önceki dönem başkanı ve yönetim kurulu üyesi 10 avukat Ermeni soykırımının yıldönümü vesilesiyle 24 Nisan 2017’de yayımladıkları bildiri, farklı birçok konuda yaptıkları açıklama ve hazırladıkları raporlar nedeniyle ya soruşturma altında ya da yargılanıyor.
-Şanlıurfa Baro Başkanı Abdullah Öncel ve baroya kayıtlı 26 avukata, Ekim 2020’de Şanlıurfa Cumhuriyet Savcılığı tarafından Avukatlık Kanununda yapılması planlanan değişiklikleri eleştiren bir basın toplantısı ve oturma eylemi düzenledikleri gerekçesi ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet isnadı ile soruşturma açıldı.
-İstanbul Barosu aleyhine, Ağustos 2020’de Ebru Timtik’in cenaze töreninde baro binasına fotoğrafının asılması gerekçe gösterilerek şikâyet üzerine soruşturma başlatıldı.
-AKP ve MHP’nin Meclis’e sunduğu “çoklu baro” teklifine karşı 78 baronun Ankara’da düzenleyeceği “Savunma Mitingi” öncesi Ankara Valiliği, her türlü toplantı, yürüyüş ve faaliyetlerin 15 gün süreyle kısıtlandığını açıkladı. İllerinden yürüyüş kararı alan baro başkanlarının Ankara’ya girişi engellendi.
-Tepkilere ve eleştirilere rağmen Avukatlık Kanunu’nda Temmuz 2020’de bir değişiklik yapılarak ‘çoklu baro’ adı verilen bir sistem getirildi, çok sayıda avukatın bulunduğu illerde birden fazla baro kurulmasının önü açıldı, büyük baroların Türkiye Barolar Birliği’ndeki temsiliyeti düşürüldü. Bu şekilde avukatların örgütlenme özgürlüğüne ve baroların özerkliğine ağır bir darbe indirildi ve insan hakları ihlallerine karşı sesleri gittikçe gür çıkan baroların faaliyetlerinin zayıflatılması için adım atılmış oldu.
-Bir grup ÇHD ve HHB’li avukata “örgüt yöneticiliği”, “örgüt üyeliği” ve “örgüte bilerek yardım” gibi isnatlar ile verilen uzun süreli hapis cezaları Yargıtay tarafından Eylül 2020’de onandı. Çok sayıda avukat bu yargılama kapsamında hükümlü veya tutuklu olarak hala cezaevinde.
Sendika engellemeleri
-Tazminatları ve işçi sağlığı ve iş güvenliği için Ankara’ya yürüyen Soma Uyar Madencilik işçilerine Kasım 2020’de jandarma müdahale etti. Müdahale sonrası Bağımsız Maden-İş Örgütlenme Uzmanları Kamil Kartal ve Başaran Aksu gözaltına alındı.
-Karaman Ermenekli maden işçileri de Ağustos 2020’den beri eylemlerini sürdürüyor. Somalı madenciler gibi onların da 12 Ekim 2020’deki Ankara yürüyüşü maden ocağı önünde kolluk kuvveti müdahalesi ile engellendi.
-1 Mayıs’ta Taksim’e yürümek isteyen aralarında DİSK Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu’nun da olduğu 25 sendika yönetici ve üyesi gözaltına alındı.
-Bimeks Direnişi, Bağımsız Metal-İş, Real, Uyum/Makro ve Uzel Direnişçileri gibi emek hareketinden ve sendikalardan çok sayıda grup basın açıklamalarından eylemlere, çok kez engellemeler ve orantısız kolluk gücü müdahalesiyle karşılaştılar.
Kadın ve LGBTİ+ mücadelesi
-İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması kadın ve LGBTİ+ hareketi üzerindeki polis baskısını artırırken, Diyanet İşleri Başkanı Nisan 2020’deki bir cuma hutbesinde, daha önce Temmuz 2019’da yaptığı gibi, LGBTİ+’ları hedef gösterdi, onları ve HIV ile yaşayanları COVID-19 salgınının sebebi olarak hedef gösterdi. Konuşmaya Ankara, Diyarbakır ve İzmir baroları ve çok sayıda sivil toplum örgütü tepki gösterdi, açıklama yaptı. Diyarbakır Barosu yöneticileri hakkında soruşturma başlatılırken Ankara Barosu yöneticileri hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama”, “nefret ve ayrımcılık” ve “hakaret” isnatları ile suç duyurusunda bulunuldu.
-Temmuz-Ağustos 2020 arasında düzenlenen dört ayrı İstanbul Sözleşmesi eyleminde onlarca kişi gözaltına alındı.
-Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddete karşı Şili’de başlatılan, kısa sürede bütün dünyaya yayılan Las Tesis eylemleri Türkiye’de de karşılık buldu. Kadın örgütleri çeşitli şehirlerde kadın cinayetlerine tepki göstermek için eylem çağrısında bulundu. İstanbul’da Kadıköy’de yapılan eyleme, performe edilen şarkı sözlerinin suç teşkil etmesi gerekçe gösterilerek kolluk kuvvetleri tarafından müdahale edildi. Gözaltına alınan eylemciler hakkında Şubat 2020’de dava açıldı.
-Temel çalışma alanı, kadına yönelik şiddetin her türüyle mücadele etmek olan Rosa Kadın Derneği’nin yöneticileri ve üyeleri, Mayıs 2020’de başlayan ve art arda düzenlenen polis baskınlarıyla gözaltına alındı, tutuklandı. Kurucularına ve yönetim kurulu üyelerine, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla dava açıldı. Şu ana kadar derneğin iki üyesi bu suçlama kapsamında hapis cezaları aldı.
-Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) 18 öğrenci ve bir akademisyene, 10 Mayıs 2019’da kampüste düzenlenen LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’ne katılmaları gerekçe gösterilerek açılan ceza davasının 4. Duruşması 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde gerçekleşti. Savcı mütalaası hazır olmadığı gerekçesiyle verilen erteleme kararı kapsamında bir sonraki duruşma 30 Nisan 2021’de görülecek.
Çevre hakkı ve ekoloji
-Çevre hakkı ve ekoloji savunucularının üzerindeki baskının sembolü Kazdağları’nda tutulan Su ve Vicdan Nöbeti’nin Eylül 2020’de zor kullanılarak dağıtılması ve savunuculara yüz binlerce lira para cezası kesilmesi oldu.