Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), Taliban’ın Afganistan yönetimini ele geçirmesinin ardında bir basın açıklaması yayımladı ve “Başta ABD olmak üzere gelişmiş, medeni, demokratik olduğunu iddia eden devletler, çeşitli bahanelerle yıllarca işgal ettikleri Afganistan’da yönetimi neredeyse anahtar teslim Taliban’a bıraktılar. Afganistan’ın, başta kadınlar ve kız çocukları olmak üzere tüm Afgan halkının kâbusu olan Taliban yönetimine terk edilmesini, Taliban yöntemleri kadar acımasız buluyoruz” dedi.
“Kadınları ve kız çocuklarını burkaya hapsetti”
Taliban’ın yeniden yönetimde olmasının, özellikle Afgan kadınları ve kız çocukları için ne anlama geldiğini çok iyi bildiklerini söyleyen EŞİK, “1990’larda ABD’nin el altından desteklediği Taliban, şeriat ilan ederek kadınları ve kız çocuklarını burkaya hapsetti, kadınların ve kız çocuklarının eğitim alması ve siyasete katılması engellendi, kadınların sağlık hizmetine erişimini zorlaştırdı, kamusal alanda konuşmasını, gülmesini cezalandırdı. Afganistan, oje sürdüğü için parmağı kesilen, recm edilen, şeriata uygun davranmadığı için idam edilen, okula gitmek istediği için kezzapla yakılan kadınların ve kız çocuklarının ülkesi haline getirildi” dedi.
“Silaha ve savaşa ayrılan kaynaklar zorla yerinden edilen halklara ayrılmalıdır”
Pek çok uluslararası çağrıda da altı çizilen hususları hatırlatan EŞİK, yapılması gerekenler konusunda şu noktalara dikkat çekti:
-Afgan halkına insani destek için acil bir küresel eylem planı yaparak, yardımların ulaşması için insani yardım koridoru oluşturulmalıdır.
-Afganistan’da bugün yaşananlarda payı olan ülkeler başta olmak üzere tüm ülkeler göçün yükünü eşit ve adil şekilde üstlenmeli, silaha ve savaşa ayrılan kaynaklar zorla yerinden edilen halklara ayrılmalıdır.
-Kadın ve çocukların başta yaşam hakkı ve güvenliği olmak üzere tüm insan hakları için herkes kendi hükümetini harekete geçirmelidir. Ülkelerinin acil ve net tavır alması için eylemler düzenlemelidir.
-Sivil toplum örgütleri, aktivistler, sanatçılar, akademisyenler ve insan haklarına saygılı herkesin kendi ülkelerinde Afgan kadın, çocuk ve diğer ayrımcılığa maruz bırakılan grupların güvenliği ve Taliban yönetiminin tanınmaması için mücadele etmelidir.
-Uluslararası örgütleri, devletleri, tüm dünyadaki toplumsal muhalefeti bir bütün olarak Taliban hükümetini tanınmasına karşı durmaya ve bunun için verilen mücadeleye destek vermeye çağırıyoruz.”
EŞİK’in bildirisinde ayrıca şu ifadeler yer aldı:
“Taliban ‘tanınacak’, ‘inanç birliği içinde’ temasta bulunacak bir yönetim değil, kadın ve insan hakları düşmanı köktendinci bir suç örgütüdür! Bütüncül bir göçmen politikası oluşturarak, Taliban’ı değil, Taliban yönetimi altında ezilen Afgan sivillerini dikkate alan, onları ‘pazarlık nesnesi” gibi görmeyen, en temel yaşam haklarını gözeten bir yaklaşımı görmek istiyoruz.
Afganistanlı kadınlarla beraber verilecek mücadelenin, İstanbul Sözleşmesi’ni yok sayanlara, etek boyuna laf edenlere, toplumsal cinsiyet eşitliğini reddeden kadın düşmanlarına karşı verilen mücadelenin bir parçası olduğunun farkındayız. Afgan kadınlarının yaşadıklarının aynasında ortak geleceğimize bakıyoruz. Tüm kadınları ve muhalefet güçlerini bir an önce mücadeleyi ortaklaştırmaya çağırıyoruz”. (Gazete Duvar)
Utanın!
Afgan kadın hakları aktivisti Seraj Mahbouba, kadınları yok sayan Taliban zihniyetinin ilerleyişi karşısında dünya liderlerinin ‘işlerine geldiği gibi’ davrandığını söyledi.
TRT World’e konuşan Mahbouba, şunları kaydetti:
“Size seslendik, yardım istedik, talepler ilettik, her şeyi yaptık. Umurunuzda olmadı. Taleplerimizin içinden sadece işlerine geldiği gibi kararlar veren dünyanın erk sahibi erkekleri, bizim çok büyük emek verdiğimiz bir şeyi yerle bir ettiler. Hepiniz iğrençsiniz.
Tüm dünya liderleri ve tüm dünya, 20 yıldır Afganistan’a yaptıklarınız için utanın! Sizden hiç umudum yok, bu nedenle size seslenmek bile istemiyorum. Çünkü konuşma zamanı bitti.
Bugün Afganistan’da olanlar bu ülkeyi 200 yıl daha geri götürecek. Bunu nasıl aşacağız? Ben bunun düzeldiğini göremeyeceğim, öleceğim.
Benden sonraki jenerasyon bile ülkemi olması gerektiği gibi göremeyecek. Gençler gidecekler, göç edecekler. Ne bekliyorsunuz onlardan? Bir daha kalmalarını ve yine savaşmalarını yine yenilmelerini mi?
Aptalca bir kararın sonucu olan bir savaş için bir jenerasyon daha feda edeceğiz. Hepimiz yok olana kadar mı? Olan bu mu? Anlamıyorum, üzgünüm anlamıyorum.”