İmar rantı ve kültürel yozlaşma

0
616

Kültürel yozlaşma yaşam alanlarından geçiyor. Tüm dünyayı saran küreselleşme, yayıldığı her alanda, önünde ne kadar etnik farklı değer varsa yok ederek yaygınlaşıyor. Son 20 yıllık süreçte, iktidarların da bir anlamda varlıklarını koruyabilmek adına sarıldığı bu düzen, ne yazık ki Düzce’de de ciddi kayıplara yol açtı. Bu kayıplar şimdilerde devam ediyor.  

Sarayyeri Köyü’nde site yapılaşması

Uzun zamandır Abhaz, Adige mimarisi ve yerleşimleriyle ilgili yaptığım araştırmalar, kültürel mirasın acımasız bir şekilde yok edilişini gösterdi. Öncelikle Adige köylerindeki (kent merkezine yakınlığı nedeniyle) yozlaşmanın yoğunluğunu tespit ettim. AKP iktidarının sosyoekonomik politikalarının sürecinde, tüm ülke içinde yarattığı imar rantı hırsı, Düzce’deki Adige köylerini de içine aldı. 1999 depreminden sonra, Düzce’deki toplu deprem konutlarının Çerkes köyleri ve meralarında yer alması, konut ve yerleşim alanlarında merkeze yakın köylerde konut edinme ve yaşama isteğini de gündeme taşıdı. Ekonomik imkânları olanlar kendi köylerinde yeni yapılarını kurarak, kültürel değerlerini yaşatabilecek yerleşimlerini oluşturdular. Ancak geçmişten gelen tüm değerleri, yaşama ve geleneklere dair üretilen baba yadigârı yapıları da yıktılar. Teknolojik olarak geride kalmış olmaları, yaşam standartlarına uygun olamamaları ve kültürel değerlerinin algılanamamış olması tüm bu yapıların sonunu getirdi (çok nadir kalan bazı yapılar dışında). Toplumun bu değerlerinin bilinçli bir anlayışla mutlaka tescil edilmesi gerekirdi. Gerek yerel yönetimlerin gerekse topluma önderlik eden kurum ve kişilerin bu değerlere sahip çıkması gerekirdi. Olamadı. Değişim o kadar hızlı ve güçlüydü ki, karşı duracak güçlerin örgütlenebilmesine bile imkân tanımadı. Rölövesini aldığım ve fotoğrafladığım Akınlar Köyü’ndeki ‘haceş’in de yıkıldığını duyduğumda çok üzülmüştüm.  

Akınlar’da avlulu bir Çerkes evi

Bugün kent merkezine yakınlığı nedeniyle Akınlar, Sarayyeri, Arapçiftliği ve benzeri köylerde ikinci büyük tehlike işbaşı yaptı. Köylünün babasından kalan toprağında durum; kendi başına yaptığı konut yerleşimlerinden müteahhitlere kat karşılığı verilen sitelere doğru evrildi. Dil, gelenek ve âdetlerin hızla yok olduğu günümüzde, toplumsal örgütlenmeler ile dernekler, vakıflar vs. kurumlarla yok oluşun bir nebze önüne geçmeye çalışılırken, bu köy içi site yapılaşmaları köyün etnik yapısı dahil her değerini yok etmeye başladı. Müteahhitlerin sadece para kazanma arzusuyla parayı kim verirse onun sahip olacağı binaları, sonradan görmüş yeni zenginlerin satın alacağı yerleşim alanları yaratıldı. Zira Çerkes köyleri yaşam ve toplum kalitesi açısından her zaman cazipti.  

Çamköy’de eski bir Çerkes evi

Türkiye’deki ekonomik kriz ve ona bağlı gelişmeler doğal olarak Düzce’deki Çerkesleri de etkiledi. AKP iktidarının imar rantıyla büyüme modeli, toplumun tüm kesimlerinde kabul gördü. Bu süreçte emeksiz ata topraklarının kısa zamanda paraya dönüşmesi çok cazipti. Ertelenen hayallere hemen ulaşabilme ve zengin olma hevesi… Köylü toplumdan modern toplum yaşamı olarak dayatılan bu pembe renkli gözlüklü yaşama geçiş, değerlerin korunmasındaki tüm hassasiyetleri de yok etti. Bu gelişmeler beraberinde Türkiye’deki tüm alanlarda kendine o kadar çok taraftar buldu ki, katılmayanlar “enayi” gibi değerlendirildi. Bu ranta hizmet bir anlamda toplumu da ahlaksızlaştırdı. Aile içinde bölünmeler, Xabze geleneklerinin uygulanmaması, baskın kültür erozyonu tüm bu yok oluşa hizmet etti. Topluma model olanların, hızlı yaşam ve değişime ayak uyduramaması, yeni kuşaklar üzerindeki etkisini de kırdı. Tüm dünyadaki teknolojik gelişmeler, iletişim, yerel kültürlerin de yok oluşuna hizmet eden bir mekanizmaya dönüştürüldü. Bu, kapitalizmin önündeki engelleri kaldırmak için de çok önemli bir silah olarak iktidarlar tarafından kullanıldı. Yıllardır yok edemedikleri bu varlığı, şablonlaştırma modelleriyle kolayca tektip yapıya çevirebildiler. Bu da istedikleri sömürü sisteminin devamı için çok önemliydi. Şimdi, yakın bir gelecekte Düzce ve çevresindeki Çerkes köyleri, sıradan bir yerleşim alanı içinde kalan (Uzunmustafa Köyü örneği gibi), merkez kent mahallesi olarak, içinde kimliğini yitirmiş insanlarıyla yok olmuş yeni nesiller yetiştirecek. Geçmişini de masalsı bir duygu ile anımsayarak… 

Uzunmustafa Köyü’nün bugünkü hali

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz