Avrupa Birliği (AB) Sivil Düşün programı kapsamında AB desteğiyle çekilen ve proje koordinatörlüğünü Anıt Baba’nın yaptığı ‘Emekçi Mülteciler’ belgeselinin galası, Kadıköy Sinematek’te 18 Mayıs’ta yapıldı. Yönetmenliğini Serkan Acar’ın yaptığı belgeselin yapımcılığını Film Fabrik ve Mülteci ve Göçmenlerin Yerel Entegrasyonu Derneği üstlendi. Yapımın danışmanlığını Doç. Dr. Sevgi Usta, Adnan Özveri ve Behice Bağ yaparken belgeselin müziklerine ise Ali Sinan Çulhaoğlu imza attı.
Film, göçmenlerle ilgili bir projenin üçüncü kaydı. Önceki belgeseller pandemi günlerinde göçmenlerin yaşadığı sorunlara ve göçmen sanatçıların karşılaştığı güçlüklere odaklanırken, bu kez emekçi göçmenlerin yaşadıkları işleniyor.
“Mülteci göçmenlere karşı nefret söyleminin topluma pompalandığı bugünlerde, onların bu krizin sorumluları değil mağdurları olduğu” yaklaşımını taşıyan belgeselin anlatıcılarından Yusuf, göçmen işçiler arasında bir gezintiye çıkıyor.
İkitelli Ayakkabıcılar Sitesi’nde Türkmen mülteci Yusuf’un elindeki kamerayla gezip kendisi gibi orada çalışan mültecilerle kısa röportajlar gerçekleştirdiği yapımda mültecilerin Türkiye’deki hayatını ve geçinme mücadelesini kendi ağızlarından dinliyoruz.
Belgeselde yer alan Türkmen Suriyelilerin Türkiye’ye daha çabuk alıştıkları anlatımlarına da yansıyor. Ancak onlar arasında da elbette sınıfsal bir gündem ve gerilim var.
Türkmen mülteciler, anadilleri Türkçe olduğu için Türkiye’ye geldikten sonra uyum sağlamak konusunda sıkıntı yaşamadıklarını, en azından Arap kökenlilere göre bu açıdan daha şanslı olduklarını ifade ediyor.
Bir Arap mülteci,“Türkçe öğrenmeden önce sadece ‘Tamam’ diyebiliyorduk. Dolayısıyla bir itiraz hakkımız da olmuyordu. Şimdi Türkçe konuşabildiğimiz için bizden istenilen bazı şeylere itiraz edebiliyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Bir işçi şöyle diyor: “Türkmen de olsan günün sonunda ‘Suriyelisin’. Burada da devreye şu giriyor: Türk işçiler ‘Ben bu koşullarla çalışmam’ diyebiliyorlar. Biz diyemiyoruz. Mülteciysen böyle bir hakkın yok. Türk işçiler haklarını biliyor. Biz bilsek de söyleyemiyoruz, o işten ayrılamıyoruz.”
Yapımın başrolü Yusuf ise şu şekilde konuşuyor: “Beş parmağın beşi bir değil. Bence bizi böyle görmeye bakın. Ben Türkiye’ye geldiğimde ilk merak ettiğim şey ‘Bu insanlar hangi şarkıları dinler, Türkiye’de hangi ilin yemeği daha lezzetlidir?’ gibi şeylerdi. Ben Türkiye’de yaşayan insanların bu soruları bana da sormasını istiyorum. Mesela bana şunu sorsunlar: Halep’te en güzel yemek nerede yenir?“
Devletin göçmenlere maaş verdiği, yardımda bulunduğuna ilişkin ifadelere dair ise “Sorma, çok yardım ettiler” gibi ironik bir cevap veriyor mülteciler ve Türkiye’ye geldikleri günden beri çalıştıklarını burada ailelerini geçindirdiklerini, aslında herkes gibi ‘hayatta kalma mücadelesi’ verdiklerini ifade ediyorlar.
Galanın ardından yönetmen ve belgeselde yer alan göçmenler, izleyicilerin sorularını cevapladı.
Yönetmen Acar, projenin üçüncü filmi olan “Emekçi Mülteciler” belgeselinde göçmenlerin toplumların omuzlarına yük ve sıkıntı kaynağı olarak işaret edilmesine binaen, kadrajı onlara çevirerek onların hikâyelerini anlatmak istediklerini belirtti ve “Türkiye’deki milyonlarca mültecinin hakkındaki kara propagandaya ve devletten para aldıklarına dair iddialara bir yanıt verilmesi gerekiyordu. Biz bunu öznelerle ve görsel materyallerle yapmak istedik” dedi.