Nasıl geçti bu sekiz sene? Neler yaşadık? Nelere ağladık, güldük? Her şeye hep gülümseyerek baktım ben hayatta. Böyle gördüm anneden, babadan.
O karanlık günden bu yana mahkeme salonlarında tüm olumsuzluklara, adaletsizliğe, saldırılara rağmen gülümseyerek karşılık verdik. Ağladık da. Mesela güzel günlerimiz çoğunlukla hüzün kaplı bizim. Son birkaç senedir yakınlarımın düğünlerinde, doğum günlerinde bile gözyaşı döker oldum. Eksiklik duygusundan sanırım. Güzel günleri paylaşamamanın eksikliği, yıllara rağmen yılmadan koşarak gittiğimiz davaların sonuçsuzluğunun eksikliği, adalet duygusunun karşılıksız kalmasının eksikliği, haliyle iyileşemiyor olmamızın eksikliği.
İşte yine o aydayız. Sekiz seferdir canımı çok yakıyor bu ay. Bir takvim ayının rengi olur mu? Benim için siyahla koyu kırmızı arasında gidip geliyor bu ay. Gözlerimi kapatırsam karanlık, açarsam kan kırmızı her yer.
Hayatı, doğayı, insanı severek büyüdük biz. Nartan inanılmaz saygı duyardı önce doğaya, sonra doğadan doğru her şeye. Kaldığımız yurtta yan yanaydı odalarımız. Biri çay yapsa duvara şifreli vurur, diğerini çağırırdı. Böyle birkaç şifremiz vardı aramızda. Bundan bile keyif alırdık. Hafta sonlarının meşhur ikinci el pazarı gezmelerimiz vardı bir de. O, eski fotoğraf makinelerine hayrandı. Küçük bir koleksiyon diyebileceğimiz sayıya ulaşmıştı anları ölümsüzleştirme makineleri. Hiç yorulmazdı orada geçirdiği vakitlerde. Sonrasında doğa yürüyüşlerine giderdik. Ben bazen yorulur, gitmezdim. O yorulmazdı. Sığmazdı dünyaya. Her yeri görmek, her anı yaşamak isterdi. Yaşardı da.
Annemin ise çok başka bir havası vardı. Hepimizden başkaydı sanki. Büyülü bir dünyadan gelmiş gibi. Bu söylediğimi en iyi onu tanıyanlar bilir.
O kötü anı yaşamama rağmen pek farkında değildim bu denli büyük kayıpların olacağını. Belki de insan konduramıyor, yaşanmamış olmasını diliyor. Annemin biraz farkındaydım aslında, görmüştüm çünkü ama Nartan bizden uzaktaydı. O iyi olmalıydı. Eminim o da bir yerlerde benim onu aradığım gibi beni arıyordu. Hep bunu dilemiştim. O korkunç haberi aldığımda dediğim tek şey; “İkisi de mi? Ama bu çok fazla”.
Her ayın 20’sinde ailelerimiz, yaralılarımız, avukatlarımız ve adalet isteyen herkes ‘Suruç için adalet, herkes için adalet!’ demeye devam ediyor. Her ay anmanın fotoğraflarına mutlaka bakarım. Annemin ve Nartan’ın fotoğraflarını kimler taşıyor diye. Tanısam da tanımasam da hepsinin gözlerinde hüzün, seslerinde adalet var.
Bakalım bu temmuz kimler tutacak fotoğrafları…