Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) yeniden inşa ve yapılanma kapsamında 8-9 Eylül tarihlerinde “İsyanımızla örgütleniyor, özgürlüğümüzü savunuyoruz”, “Bi serhildan û rexistinê em azadiyê diparêzin” şiarıyla düzenlediği iki günlük kadın konferansı sonuç bildirgesi açıklandı.
Ankara’da Makina Mühendisleri Odası Eğitim ve Kültür Merkezi’nde yapılan konferansa, 400 kadın delege katıldı. Bildirgede, “Kadın özgürlüğü yürüyüşümüzde kaybettiğimiz bütün öncüllerimizin anısı önünde saygıyla eğilir, sevgili Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel şahsında adını sayamadığımız hapishanelerde rehin tutulan bütün mücadele arkadaşlarımızı selamlıyoruz. Faşizmin hapishane yollarında katlettiği Perişan Akçelik ve Adalet Safalı anneler şahsında tüm Barış Anneleri’nin mücadelesini saygıyla bağrına basar, Cumartesi Anneleri’nin mücadelesini, Emine Şenyaşar’ın adalet arayışını, emeği ve onuru için direnen kadın işçilerin direnişini, doğasına sahip çıkan kadınların sesini, erkek, devlet şiddetine karşı yükseltilen tüm kadınların isyanını sahiplenme ve büyütme kararlılığını vurguluyoruz” denildi.
“Kadınlar bu politikalara teslim olmadı”
Dünya ölçeğinde erkek egemen kapitalist sistemin yarattığı ağır siyasal, ekonomik, ekolojik ve toplumsal krizlerin pek çok ülkede iktidara taşıdığı otoriter, sağ, popülist, faşist iktidarlar eliyle halklara, kadınlara ve doğaya karşı büyük bir savaşın açıldığına dikkat çekilen bildirgede, “Hegemonya ve paylaşım savaşları Ortadoğu’dan Ukrayna’ya, Afrika’dan Doğu Asya’ya kadar genişleyerek devam ediyor. Bunun karşısında ise kadınların özgürlük mücadelesi Rojava’dan İran’a, Afganistan’dan Sudan’a, Avrupa’dan Latin Amerika’ya yayılarak kadın özgürlükçü bir yaşamın olanaklarını her geçen gün büyütüyor” denildi.
Bildirgenin devamında şu ifadeler yer aldı: “Bugün karşı karşıya olduğumuz milliyetçi, ırkçı, dinci, cinsiyetçi, militarist, faşist iktidar, son seçimde bir yandan bütün devlet olanağı ve baskısını, diğer yandan türlü hile ve entrika yöntemini kullanarak aldığı parlamento çoğunluğu ve başkanlık ile haklara ve kadınlara karşı savaşı derinleştirerek kurumsallaşmaya çalışıyor. Türkiye yüzyılı diye ortaya koyduğu projenin tam anlamıyla kadın düşmanı, Kürt düşmanı bir sözleşme olduğu açıktır.
Her fırsatta nafaka hakkı, medeni kanunda edinilmiş haklar gibi kadınların kazanılmış haklarına göz dikerek, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkarak kadınların erkek ve devlet karşısında tamamen savunmasız bırakılmak, eve hapsedilmek istenmesinden biliyoruz.
Uygulanan ekonomik politikaların yarattığı büyük yoksulluğun en çok kadınları vurmasından, kadınların sırtına her gün daha fazla binen bakım emeği ile bir kez daha elinin kolunun bağlanmaya çalışılmasından biliyoruz. Savaş ve sömürü eksenli politikalarla kadınların demokratik siyasetinin hedef alınmasından, bütün yönleriyle hayatlarımızın kuşatılmak, haklarımızın gasp edilmek istenmesinden biliyoruz. Ama bir şeyi daha çok biliyoruz ki, kadınlar bu politikalara teslim olmadı, asla teslim olmayacak.”