Dünya üzerinde binlerce dil konuşuluyor. Ancak içlerinden en eskisi hangisi?
Scientific American dergisinde yayımlanan bir makale işte bu soruya yanıt arıyor. Belirli bir bölgeye özgü, sistemli bir dil ilk nerede ve ne zaman ortaya çıktı? Biliminsanlarına göre günümüzde 7.100’den fazla farklı dil kullanılıyor. Bunların neredeyse yüzde 40’ı tehlike altında. Yani bu dilleri konuşan insanların sayısı çok azaldı.
Bazı diller 1.000’den az kişi tarafından konuşulurken, dünya nüfusunun yarısından fazlası yalnızca yaygın 23 dilden birini kullanıyor.
Oysa insanlık yok olmak üzere olan ve artık konuşulmayan dillerle binlerce yıl iletişim kurdu. Yani dünyanın en eski dilini belirlemek, sadece akademik bir meraktan ibaret değil. Kil tablet yazıtlarını çözmek veya yaşayan dillerin evriminin izini sürmek isteyen dilbilimciler, aynı zamanda eski uygarlıkların bazı sırlarını açığa çıkarıyor.
Yale Üniversitesi’nden dilbilim profesörü Claire Bowern, “Diller aracılığıyla insan göçlerinin ve temaslarının tarihinin izini sürebiliyoruz. Bazı durumlarda dilbilgisi, geçmişle ilgili tek güvenilir bilgi kaynağımız” diyor.
Hepsi tek bir dilden mi türedi?
Nesli tükenmekte olan diller üzerinde çalışan dilbilimci Danny Hieber, en eski dilin izini sürmenin çok karmaşık bir görev olduğunu söylüyor. Öncelikle tek bir dilin tamamen farklı iki dil haline geldiği ve bu lehçeleri konuşan insanların artık birbirlerini anlayamadığı noktayı tespit etmek gerekiyor. “Örneğin, İngilizce konuşanların Almanca konuşanları anladığı günü bulmak için tarihte ne kadar geriye gitmeniz gerekir?” diye soruyor.
Çoğu dilin kökeninin orijinal, evrensel bir insan diline kadar uzanabileceğini varsayarsak, aslında tüm diller eşit derecede eski. Ancak dünyadaki her dilin varsayımsal doğrudan atası olan bir proto-insan dilinin varlığını kanıtlamak imkânsız. Bu yüzden bazı dilbilimciler, “en eski dil” tanımını, “yazılı kayıtları iyi bilinen diller” ile sınırlandırıyor. Belgelenen en eski yazı örneklerinin çoğu, kil tabletler üzerinde çivi yazısı kullanan dillerden geliyor. Bu diller arasında geçmişleri en az 4.600 yıl öncesine dayanan Sümerce ve Akadca var.
Bilinen ilk cümle
Arkeologlar ayrıca Firavun Seth-Peribsen’in mezarına oyulmuş, yaklaşık aynı döneme tarihlenen Mısır hiyeroglifleri de buldular. Yazıt şu anlama geliyor: “Oğlu için iki ülkeyi birleştirdi.” Bu da bilinen en eski tam cümle olarak kabul ediliyor. Tarihçi ve dilbilimcilerin en eski diller oldukları konusunda anlaştığı Sümerce, Akadca ve Mısırcanın nesli tükendi. Onları gelecek nesillere aktaracak torunları da yok.
Ancak hâlâ konuşulan en eski diller dendiğinde birkaç rakipleri var. Hieber’e göre bu açıdan İbranice ve Arapça öne çıkıyor. Bu dillere ilişkin en eski yazılı kanıtlar yalnızca 3 bin yıl öncesine dayansa da Hieber, her ikisinin de köklerinin MÖ 18 bin ile 8 bine, yani yaklaşık 20 bin ile 10 bin yıl öncesine kadar uzanan Afro-Asyatik dil ailesine ait olduğunu söylüyor.
Bu geniş zaman diliminde bile çağdaş dilbilimciler Afro-Asyatik’i en eski dil ailesi olarak kabul ediyor. Ancak İbranice ve Arapçanın diğer Afro-Asyatik dillerden tam olarak hangi noktada ayrıldığı tartışmalı.
Bowern, aday listesine Çinceyi de ekliyor. Çince muhtemelen Burma ve Tibet dillerinin atası olan Proto-Çin-Tibet dilinden yaklaşık 4.500 yıl önce ayrılmış. Çin yazı sisteminin en eski belgelenmiş kanıtı, kaplumbağa kabukları ve hayvan kemikleri üzerindeki yaklaşık 3.300 yıl öncesine ait yazıtlardan geliyor. Modern Çince karakterler ancak yüzyıllar sonrasında ortaya çıktı.
Pennsylvania Üniversitesi Güney Asya çalışmaları profesörü Deven Patel,Sanskritçenin en eski yazılı kayıtlarının MÖ 1.500 ile 1.200 yılları arasında yazılmış eski Hindu metinleri olduğunu söylüyor. Bu metinler Eski Hindistan’dan gelen dini eserlerin, yani Vedalar’ın bir parçası. Patel, “Benim görüşüme göre, Sanskritçe en eski sürekli dil geleneği. Yani modern çağın ilk dili olmasa da hâlâ bu dille edebiyat üretiliyor, insanlar bu dili konuşuyor” diyor.
(Gazete Oksijen)