Durum muhakemesi – 4

0
1112

Önceki yazılarımda, DURUM MUHAKEMESİ bağlamında, değerlendirmeler yaparken, Çerkes halkının milyonlarla ifade edilen nüfusundan, var olan potansiyel gücünden ve tarihi gerçeklerden bahsederek, uluslararası boyutlarda sorunların ve hak taleplerinin olduğunu, dolayısı ile ciddi bir toplumsal mücadele gerektiğini tekrarlıyordum. Başarılı olmak, sorunları çözebilmek için de iyi örgütlü,  güçlü ve dayanıklı olma şartını, bu şartın da birlik ve bütünlükten geçtiğinin altını çizmeye çalışıyordum.

Ancak, bizim toplumumuzda BİRLİK BERABERLİK anlamında her zaman her yerde tekrarlanan “BİRLİKTEYSEK GÜÇLÜYÜZ” sloganı kulağa hoş geliyor. Ama, kurumsal yapılarımız, kanaat önderlerimiz ve en hızlı vatansever aktivistlerimizin icraatlarında ve davranışlarında bu kavramın içini doldurma eğilim ve amacını göremiyoruz. Genelde bilinen çekişmeler, eleştiriler ve birinin yaptığını kötüleme, doğrudan protesto  etme alışkanlıkları devam ediyor.

Görülen o ki,  birlik bütünlük ve beraberlikten anlaşılan, Çerkes halkının tümünü ilgilendiren ortak dava ve ortak hedefe hizmetten ziyade, belli  kurumsal yapılarda veya belli çevrelerde oluşan grupların, kendi aralarındaki birlik ve bütünlükler önemsenmekte. Toplumun var olma mücadelesine dair, genel birlik ve bütünlükten bahseden sesler ve fikirler itibar görmemektedir.

Bu anlayışa göre, toplumun tümünü ilgilendiren ortak bir amaç ve ortak bir hedeften bahsedilemeyeceği gibi, ortak irade ve toplumsal güçten de bahsedilemez. Sadece biri birleri ile çatışan, didişen marjinal gruplar halinde sahnede yer alınabilir. Bu anlayış, tam da bizi yok sayan ve yok etmeye çalışan güçlerin amacına hizmet etmekten başka bir şey değildir.

Bu nedenle, BİRLİK BÜTÜNLÜK, BERABERLİK, BİRLİKTEYSEK GÜÇLÜYÜZ kavramlarını, bizim toplumsal şartlarımız çerçevesinde yeniden gözden geçirmek ve sorgulamak gerektiğini düşünüyorum. Zira, bir toplumun içerisinde tüm bireylerin, her konuda her zaman aynı düşünmeleri ve davranmaları mümkün değildir. Her bireyin, sosyal, siyasi, dini ve ekonomik vb. konularda farklı görüş ve eğilimlerinin olması doğaldır. Ancak, kişinin bireysel görüş ve eğilimleri, hatta farklı ideolojilerinin yanı sıra, hepsinin önüne veya üstüne koyabileceği, kendi halkının güncel durumu, geleceği ve kaderi ile ilgili, ortak amaç ve ortak hedefe dayalı bir temel ideolojiden bahsediyorsak durum farklıdır. Çerkes halkına ait BİRLİK BÜTÜNLÜK, BİRLİKTEYSEK GÜÇLÜYÜZ gibi söylemler bu anlamda değerlidir.

Zira,  farklı görüş ve eğilimlerine göre, kişileri doğrudan ayrıştırmak ve dışlamak, ortak amaç ve hedeften uzaklaşmak, marjinal gruplar halinde kavga ve didişme ortamlarını yaratmaktan başka bir işe yaramaz. Ama,  farklı görüş ve davranışlarına rağmen, toplumsal davada ciddiyet ve samimiyetten bahsediyorsak, farklı fikir ve davranışta olan kişi ve grupların da temel amaç etrafında buluşarak, Çerkes Halkının güvenini kazanmak, muhataplar karşısında güçlü ve itibarlı olmak mümkündür.

Ortak bir amaca ve hedefe hizmet etmek isteyen kişilerin, farklı siyasi görüşte, dini inançta veya farklı sosyal eğilimlerde olmaları, diyalog, uzlaşı ve iş birliği içerisinde olmalarına engel değildir. Yeterki, diyalog, uzlaşı ve işbirliği anlayışı güçlü olsun. Hatta, davaya hizmet sürecinde,  farklı fikir ve görüşlerin tartışılması başarının anahtarı olabilir.

Diğer taraftan, gerek ana vatanda, gerekse Dünyada, dağınık farklı siyaset, inanç ve sosyal ortamların etkisi altında yaşayan halkımızın her konuda, her zaman aynı düşünmelerini ve aynı davranış içinde olmalarını bekleyemeyiz. Birileri tarihte yaşanmış acılar ve travmaların etkisi altında, kin ve nefret duygularını öne çıkarırken, bazıları farklı duygularla soğuk kanlı düşünmeyi tercih ediyor. Kimileri dini inanç faktörünü öne çıkararak, farklı davranışlar içinde olabiliyor. Birileri ise inanç dünyasını yok saymayı doğru buluyor. Kimileri hakim güçlere sığınmayı önceleyip çıkış yolu ararken, birileri, Rusçu, Amerikancı, Türkçü gibi yaftalamalarla suçlanabiliyor. Kimileri anavatana dönüşü ön şart koşarken, birileri diasporada güçlü olmayı tercih ediyor. Yılların ve şartların getirdiği bu tür ön yargıları bir anda yok edemeyiz. Ancak, her eğilimin kendine göre, az veya çok gerçek payı olduğunu düşünürsek, ortak amaç ve ana hedefte buluşma fikrini inşa edebiliriz.

Bu anlamda, Çerkes halkının en büyük ihtiyacı; Toplum adına düşünülen ve gündeme gelen her fikrin kutsallığı ve bir gerçek payının olduğunu esas kabul ederek, diyalog ortamında doğruları ve yanlışları tartışabilmek, gerektiğinde farklı eğilimler bazında rol paylaşımları dahi gerçekleştirerek, temel amaca ve nihai hedefe hizmet edebilmektir. Toplum içerisinde bu kıvamda konuşmaya ve tartışmalara tahammülü olmayan bazı tipler de çıkabilir. Onları da istisna kabul ederek muhatap olmamak gerekir.

Farklı fikir ve davranışları, kökten reddetmek yerine, halen Dünyada uluslararası  geçerli olan iki yüzlü siyasetin kuralları gereği, muhatap devletler ve  kurumlar karşısında, rol paylaşımları da gerekebilir. Bu yöntemle, dünya çapında büyük güç oluşturdukları bilinen örnekler mevcut. Yeter ki, toplumumuzun temel amacı ve ana hedefini belirleyip, toplumun bütün kesimleri arasında diyalog, uzlaşı ve işbirliği anlayışını tesis ederek büyük birlik hedefine hizmet edecek bir üst kurum oluşa bilsin.

Bu amaçla kurulmuş bulunan DÇB’nin (Dünya Çerkes Birliği) günümüz koşullarında esas fonksiyonlarını yitirdiği, Sadece tek taraflı çalışan bir aparattan ibaret olduğu biliniyor. Ama  bu durumu gereğinden fazla tartışarak, zaman ve enerji harcayarak ayrışmak yerine, şimdilik öyle kalsın deyip ilişkileri serin tutmakta fayda var. Zira, bu kurum doğru yerde ve zamanda kurulmuştur. İleride gerçek işlevine dönme potansiyeli vardır.

Bu aşamada, DÇB’nin tutumundan kaynaklanan boşluğu doldurmak ve DÇB’yi asıl görevine döndürecek gücü sağlamak istiyorsak, DÇDB (Dünya Çerkes Diasporası Birliği) kurumsal yapısını oluşturmakta fayda vardır. Bu konuda, Türkiye Çerkes diasporasına görev düşmektedir. Bu anlamda bir DURUM MUHAKEMESİNE ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz