Değerli okurlarım, bu sayımızla birlikte, aynı başlık altında yedinci kez sizlerle birlikte oluyoruz. Etimolojik çalışmalar kimi insanların dikkatini Adigece/Çerkesçe üzerinde topluyor. Demokrasinin güzel taraflarından biri de bu olsa gerek. Herkesin istediği alanda çalışabiliyor olması ülkeyi daha güçlü ve daha güvenilir kılar. Biz bu sayımızda yine sayfamızın elverdiğince benzeri kelimeleri irdelemeye çalışacağız. Her dil gibi Adige dili de derinliği olan bir dildir. Aksi takdirde bu kadar savunmasız olmasına rağmen bu kadar canlı, diri, umut verici ve merak uyandıran bir yapıya sahip olamazdı. Şimdi ilk kelimemiz ile konumuza geçelim.
Haşr/хьащр kelimesinin etimolojisi
HAŞR kelimesinin kökeni Arapça olarak bilinir. Bugün haşr artık Arapça bir kelimedir. Ancak etimoloji bilimi işi burada bırakmaz. Kelime hangi dilde doğmuş, nasıl doğmuş, hangi dillerde yaşamaktadır ve ne gibi değişimlere uğramıştır gibi sorular sorar ve cevabını arar. Otej Teoremi’ne göre ilksel süreçte bir kelimenin çok sesli ve çok heceli doğması çok mümkün değildir. Bu ihtimal, kapısı birleşik ses niteliği taşıyan ancak orijinal ses yansıması özelliğini bozmayan bir durumda karşımıza çıkar (Bzu sesi gibi). Bu da son derece sınırlıdır.
Haşr/хьащр kelimesinin etimolojisi şöyledir:
Ha хьа: İnsanı/canlıyı ifade eder. H хь sesinin Ho/хьо şeklindeki söylemi hareketli dillerde rastlanan bir durumdur. Asıl olan sessiz harflerdir. Sesli harfler daha çok şive ve lehçelerin oluşmasında etkendir. Bu durum, manayı etkilemediği anlamına gelmez. Sessiz harflerin sesli harflere oranla daha çok olması ve çoğu zaman anlamın tamamını yükleniyor olması nedeniyle kelimede hâkimiyeti kurar.
Şı/шы: Bir şeyin ardı sıra gitme, şırıldama hali, bir şeyi rehberlik ederek götürme, satma.
R/р: Çok fonksiyonlu joker bir ses. Çoğu kez isim sonunda belirlilik, fiil sonunda ise isim yapım eki görevi üstlenir. Türkçede İsmin i haline denk düşer. Burada bir şeyin tekrarlılık görevini üstlenir. Canlılarda yavruyla (şır) ebeveyne benzeme tekrarlılığı. Suyun şırrr… şırrr… tekrarlanarak, kesintisiz akma ritüeli. Şır kelimesinin asıl doğuşu suyun akışına ses yansımasıdır. İnsanoğlu suyun bu kesintisiz hareketini yani devinimini defalarca tecrübe edinmiş ve zamanla kelimelere değerli anlamlar katarak, anlam genişlemeleri ile yeni anlamlı kelimeler oluşturmuştur. Böylece de dile felsefi zihin girmiştir. Bu açıdan da dillerin doğal yapısını bozmamak gerektiğini yeri gelmişken söylemiş olalım. Demek ki bugün şır (yavru) dediğimiz kelime canlının kendi türündeki varlığının, benzeri yani kendi tekrarı durumunu ifade eder. Adigecede yaşayan bir kelimedir. Özet ve örneklemelerle tekrarlayalım:
Haşır /хьащыр: 1. İnsan yavrusu. 2. Benzer, bir şeyin bir şeye benzer olma hali. Canlının yavrusuyla kendisini, kendisine benzerini tekrarlaması. Mecazen bir şeyin kendisine benzeri.
He şır/хьэ шыр (хэжъу): Köpek yavrusu
Chet şır/чъэт щыр: civciv. Tavuk yavrusu
Şıd şır (kurэw)/шыд щыр: sıpa. Eşek yavrusu.
Şırjıy/щыржъый: Yavrucuk.
Zehaşır/зэхьащыр : İki şeyin birbirine benzemesi.
Haşr kelimesi dini metinlerde, anlam genişlemesi yoluyla, insanın yeniden Haşır, insanın kendisine benzer şekilde yeniden yaratılacağını tanımlamaktadır. Diriliş, ikinci kez var olmayı, kendi benzeri, kendi şekliyle var olmayı dile getirir. Kur’an-ı Kerim meallerinin çoğunda haşr kökenli kelimeler benzeriyle diriliş yerine sadece toplanmak olarak çevrilmiştir. Burada anlam kayması yapıldığı kanısındayım. Sebe, 40 ayetinde, Diyanet İşleri Meali (Eski) [Allah bir gün onların hepsini diriltip toplar, sonra meleklere: “Bunlar mı size tapıyordu?”] der. Ayetin çevirisinde haşr kelimesi dirilmek-toplanmak olarak çevrilmiştir. Bize göre doğru bir çeviri yapılmıştır. Kelimenin toplanmak şeklindeki çevirileri ise anlam kaymasına uğramıştır diye düşünüyorum. Bu örnekler, kelimelerin zamanla geçirmiş olduğu anlam değişmelerine bir örnektir.
Dikkat ediniz lütfen! Haşr kelimesinde anlam – ses eşleşmesi birbirini tamamlamaktır. Bu ilksel dönem dilin doğuş sürecinde anlamlı kelime yapılarının seste başlaması gerektiği teorimizi de desteklemektedir. Ayrıca dilin başlangıcında, dillerin bir kökten doğmuş olduğu fikrini de desteklemektedir. Örneğin bugün kökeni Arapça olarak bildiğimiz bu kelimeyi günümüzdeki mevcut şekliyle irdelediğimizde kelimedeki seslerin anlam taşımadığını görüyoruz. Günümüzde dil aileleri diye sunulan dil öbekleri, geçmişte birbirlerine daha yakındı. Daha iksel dönemlere [Pro-language/Pere-bze] doğru gidildikçe de dil çeşitlerinin azalmakta olduğunu görürüz. Bu görüş detaylı açıklama gerektiren bir durum olduğu için bu konuyu burada bırakmak istiyorum.
Tarih/таурыхъ kelimesinin etimolojisi
Kelimenin etimolojik çözümlenmesine yönelik en kapsamlı bilgiyi Nişanyan Sözlük’te buluyoruz. Ne var ki orada da ses – anlam (fonetik – semantik) ilişkisini göremiyoruz. Önce Nişanyan Sözlük’ün tarih kelimesiyle ilgili yapmış olduğu değerli açıklamaları büyük parantez arasına alarak, buraya alıntılıyorum. [tarih Köken Arapça wrχ kökünden gelen taˀrīχ تأريخ “1. günün tarihini yani hilalin kaçıncı günü olduğunu belirleme, 2. olayları tarih sırasına göre yazıya dökme, kronik” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Güney Arapça warχ “ay (gök cismi ve zaman birimi)” sözcüğü ile eş kökenlidir. (NOT: Bu sözcük Aramice/Süryanice yrh kökünden gelen aynı anlama gelen yəraḥ veya yarḥā ירחא sözcüğü ile eş kökenlidir. Bu sözcük İbranice aynı anlama gelen yeraḥ ירח sözcüğü ile eş kökenlidir. Bu sözcük Akatça aynı anlama gelen warhu veya arhu sözcüğü ile eşkökenlidir.] Nişanyan’ın [Eski Güney Arapça warχ “ay (gök cismi ve zaman birimi)”] şeklinde verdiği warx kelimesiyle ilgili açıklaması son derece değerlidir. Bu kelime kökeni ile tarih [taˀrīχ تأريخ “1] aynı gibi görünse bile her iki kelimenin kökeninde farklılık olduğunu söylemeliyim.
Tarih/تأريخ kelimesini T + Ğ + R + Ĥ [tağriĥ] şeklinde ele aldığımız zaman kelimenin bileşenlerini şu şekilde ayrıştırabiliriz. Kelimeyi т+гъ+р+хъ/ت+غ +ر+خ [teğereĥ/тэгъэрэхъ] şeklinde ele aldığımız zaman [güneş eksenli yıl örgüsü] olarak anlamak mümkündür.
Tı/ты: Vermek.
Ğe/гъэ: Yıl.
Tığe/Тыгъэ: Güneş.
R(ı)/р(ы): ile edatı. Bir şeye bağlı ya da bir şeyle bir şeyi yapmak durumunda eylem öncesine bitişik olarak kullanılır.
ĥэ/хъэ: Tığ, ağ, dokuma, örgü.
Bugün Arapça kökenli olarak kabul edilen bu kelime aslında Adigecede egemen bir kelimedir. Bugün bu kelimeyi bu tarz bir ayrıştırmaya tabi tutup Arapça olarak açıklamak mümkün değildir. Çünkü izahı yapılamayan bu tarz kelimelerin üstü “nedensizlik ilkesi” diyerek adeta betonla örtülmüştür.
Teğerıĥ (tğrĥ)/тэгъэрыхъ anlam itibariyle zaman ve yıl olgusunun güneş sistemine bağlı olarak düzenlenmesini ifade etmektedir. Günümüz deyimiyle yılın takvimi [takvim yılı] demek mümkündür. Günü, ayı, yılı, zaman dilimlerinin düzenlenmesi gibi anlamlarıyla olaylar zincirinden çok zaman olgusunun dizayn eden bir terimdir. Öte yandan olayların gerçekleştiği yer ve zamanı bildirmek için kullanılırken, anlam genişlemesine uğrayarak önemli konuları kasteder hale gelmiştir. Ancak bugün kullandığımız bilim dalı olan tarih kelimesi ile zaman örgüsü (takvim) şeklinde kullandığımız tarih kelimesinin kökenleri farklıdır.
Aramice/ Süryanice olarak bilinen [wrĥ] werxh/орхъ, yэrĥa , yэraĥ kelimeleri we/уэ (gök), xhı (örgü) kelimelerinin bileşenleridir. Takvim, zaman örgüsü bildiren bir anlamı ifade eden kelimeler olarak düşünmek mümkündür. Olaylar zincirini aktaran bir dalı olarak kullandığımız [tarih] kelimesi ise içinde zaman kavramı önemli yer tutsa bile werĥ/орхъ kelimesinden, nispeten semantik farklılık göstermektedir.
Tarih kelimesi Ğ sesiyle değil de günümüzde Adige dilindeki kullanımı olan [tawrıĥ/таурыхъ/тэурыхъ] şeklinde ele aldığımızda anlam biraz farklılaşmaktadır. Şöyle ki:
Adige dilinde “tawrıxh: таугыхъ” kelimesi üç ayrı bileşenden oluşmaktadır.
Te/тэ, Adige dilinde fiillerin ön bileşeni olduğunda her daim üst mekân anlamın bildirir. Mekân ve pozisyon belirten zarflardan biri tartışmalı olsa da 14 pasif kelimeden biridir. [Te/те] sonuna [-lh/лъ] ekini alırsa [te-lh/те-лъ], bir şeyin üzerinde yatarak var olmayı ifade eder. [Te-s/тес] bir şeyin üzerinde oturarak var olma; [tê-t/те-т] bir şeyin üzerinde dikilerek var olma demek olur. Dikkat edilirse, kelime başında [T/т] hep anlama ÜST kavramı katar. Mekan belirten 14 tek sesli (heceli) kelimelerden birisinin sonuna devinim (hareket) bildiren bir kelime geldiği zaman yine yer zarfı anlamı katar. Şöyle:
We/О (уэ okunur): Vur demektir. İngilizcedeki savaş anlamındaki war (wor, okunur), Türkçedeki (vur) kelimesinin kökeni Adigecedeki [we/О (уэ okunur) kelimesidir. Birine, bir şeye vurmak. Neden ‘wooo’ sesiyle bu eylemi ya da olguyu karşılıyoruz? Çünkü ilk insanlar, bu kelime doğmazdan öncesinden beri, iklim değişimi süreçlerinde sürekli gök gürleme seslerini işitmek ve gürleme ile beraber gökten kar, yağmur, dolu, fırtına, rüzgâr, meteor vb. düşüşlerine şahit olmak hep wo kozmik sesle birlikte olmuştur. İşitilen ses, sesin sahibine ad olarak verilmiştir. Bu gökten atma, adeta gökten vurma eyleminin adresi artık bilinen bir isim olması nedeniyle ve aynı şeyin mütemadiyen tekrar edilmesinin ifadesi olarak [R] sesini almış ve ismi belirli hale getirmiştir. Sonuçta gökten gelen cisimlerin yere atılmasıyla, atma kavramı insanın zihninde oluşarak pekişmiş oluyor. Böylece [wo/о] kelimesi insanın dağarcığına yeni bir kelime olarak giriyor. Wэr/ор kelimesi hem göğün hem de atma eyleminin karşılığı olarak insanoğlunun zihninde ve dilinde yerini almıştır. Zamanla Adige toplumundan ayrılarak yeryüzüne dağılan toplumların, gittikleri her yere, beraberlerinde dillerini de götürdükleri muhakkaktır. Günümüzde herhangi bir kelimenin eşanlamlısının olması gayet normaldir. Zamanla dillerin oluşumuyla herhangi bir kelime çeşitli dillerde farklı anlam genişlemelerine uğrayarak farklı birleşik kelimelerde yer almaya başlamış ve aynı şeyi tanımlayan kelimeler çeşitlenmiştir. Başka bir söylemle, oluşmuş olan anlamlı sesler farklı biçimlerde birleşerek yeni kelimeler meydana getirmiş ve zamanla da bu kelimeler kaynaşmış ve kök halini almıştır. Detaya girmemizin nedeni hem konunun doğru anlaşılması hem de zanlardan uzak durmak gerektiğinin iyi bilinmesi içindir. Öze dönelim.
[Tê-we/те-о] dediğimizde bir şeyin üzerine vur demek isteriz. Ayrıca Têwe/тео kelimesi, terminolojik anlam genişlemesine uğrayarak üstüne vurma dışında, akın etme, baskın, saldırı, bir alanı kaplayan arazi gibi anlamları kazanmıştır. Farsçada kökteşi olan [tawan/тэон/тауан] bir şeyin üstüne kaplanan, (evin tavanı) olarak yaşamaktadır. Ne var ki bu kelime artık Farsçada kalmış ya da diller birbirlerine çok yakın iken aynı mantıkla Farsça dilinde üretilmiştir.
-rıxh (-рыхъ) : Kelimenin yukarıda da değinmiştim, tekrar etmiş olayım. Kökü [xhı/хъы] kelimesidir. Tığ, ağ, dokunmuş, örülmüş şeyleri, olmuşları (xhun) ifade eder. Xhu/хъу: erkek, xhun/хъун: olur, yexhu/ехъу: törpülemek, oldurmak; xher/хъэр: tığ, becıxh/бэджыхъ: örümcek ağı, xhı/хъы: balık ağı vs. Görüldüğü gibi [xh/хъы] bağlantılı, örgülü ve işlemeli olguları ifade etmektedir. Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi [tawrıxh/таурыхъ] kelimesi de [olaylar örgüsü] şeklinde anlam genişlemesine uğramış zamanla da bağımsız bir kelime gibi anlaşılmaya başlanmıştır. -R- sesinin açıklamasını yukarıda vermiştim.
Özet: Tê-we-rıxh ≥ Taw-rıxh/те- о- рыхъ ≥ таурыхъ]: Saldırı örgüsü, baskın durumu. Günümüzde olmuş bitmiş olayları, zamanını da vererek, derli toplu anlatan bilim dalı. Tarih. Bütün bu anlatılar, F. Saussure’un dediği gibi nedensizlik ilkesine değil aksine her sesin sahip olduğu bir anlam değerinin ve yukarıdaki örneklerdeki gibi her sesin bir doğuş hikâyesinin olduğunu bize göstermektedir. Bunu bugün Adige dili olmadan çözmeniz olası değildir. Demek oluyor ki bilim dalı olan tarih ile zaman örgüsü olan tarih kelimelerinin telaffuzu aynı gibi görülse bile etimolojik kökleri farklıdır.
Örneklerde de görüldüğü gibi etimoloji sadece bir kelimenin hangi dillerde yaşadığını bulmak demek değildir. Bugün dijital sözlükler, birkaç saniye içerisinde herhangi bir kelimenin, onlarca farklı dildeki karşılığını bize verebilmektedir. Esas olan, kelimenin nasıl ve hangi dilde, neyin yansıması olarak doğduğunu bulmak ve ne gibi anlam değişmelerine uğradığını çözmektir. Bunun için de Dilin Doğuşu ile ilgili teoremlerin sağlam verilere dayanması gerekmektedir.
Bu yazıda, kökeni Adige dili olan ve farklı dillerde yaşayan bazı kelimelerin kökenlerini ve anlamlarını inceledik. Bu çalışma, Adige dilinin önemini ve zenginliğini daha iyi anlamamıza yardımcı olduğu kanısındayım. (Devam edecek)