Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

İnsan aklı ve yaratıcıyı algılama

İnsan aklının zaman dışı bir varlık kavrayamaması, sonuç ve metafiziksel olarak hep tartışılan bir konu. “Nakıs” olanın “Mutlak”ı yaratamaması fikri, İslam düşüncesinde de önemli bir yere sahip. Mutlak olanın ancak aklının anlayabileceği ölçüde kendini ifade edebileceği ortaya çıktı, birçok filozof ve kelamcı tarafından dile getirildi. Burada “nakıs akıl” ile “mutlak hakikat” arasındaki uçurum, insanın sınırsız algısıyla mutlak gerçeğin tam anlamıyla bilinemeyeceğini savunanlar kadar olmasa bile aklın bir yaratıcının varlığını kavrayabileceğini savunanlar da vardır.

İslam dünyasında akıl ve vahiy arasındaki ilişki önemli bir tartışma konusudur. Bu mantıkla, aklın yaratıcıyı ilahi metinler (vahiy) olmadan anlayıp analiz edilemeyeceği konusunda farklı yaklaşımlar vardır.

  1. Kelâmcıların görüşü (Mutezile ve Eşarîler)
  • Mutezile: Aklı çok güçlü görenler ve insanın yalnızca aklı yoluyla Allah’ın varlığına erişebilmesini savunurlar. Onlara göre akıl, iyi ile kötüyü de belirler.
  • Eşarîler: Aklın tek başına yeterli olmayışı, vahyin rehberliğine desteği savunurlar.
  1. Felsefi yaklaşımlar (Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd)
  • Farabi ve İbn Sina: Akıl, evrendeki düzeni gözlemleyerek Tanrı’nın varlığını kavrayabilir. “Sudûr Teorisi” ile evrenin Tanrı’dan zorunlu bir şekilde devam edecekler.
  • İbn Rüşd: Akıl ve dinin çelişmediğini, aklın doğru yerde yaratıcıya ulaşabileceğini savunur. Ona göre felsefe, vahyin bir yorumudur.
  1. Tasavvufî yaklaşım (Gazali ve İbn Arabi)
  • Gazali: Aklının tek başına Allah’ı tam olarak kavrayamayacağı, çünkü onun sınırlarının savunulmasıdır. Mutlak performansı elde etmek için vahiy ve keşf (manevi sezgi) gereklidir.
  • İbn Arabi: Hakikatin ancak manevi tecrübe (marifetullah) ile bilinebileceğini söyler.

Batı dünyasında yaratıcı ve varlık ilişkileri konusunda oldukça renkli yaklaşımlar söz konudur. Temel beş felsefi görüşle kısaca ele alalım.

Teizm: Tanrı’nın bölgeleri ve evrenle iletişimini kabul eder

  • Tanım: Teizm, Tanrı’nın var olduğu, evrenin yarattığını ve ona müdahale edilebildiği savunulmaktadır.
  • Öne çıkan filozoflar: Thomas Aquinas, İbn Sina, Descartes
  • Alt türler: Monoteizm: Tek bir Tanrı’ya inanış (İslam, Hıristiyanlık, Yahudilik). Politeizm: Birden fazla tanrıya inanış (Hinduizm, Antik Yunan/Roma inançları).
  • Örnek: Kozmolojik Argüman (İbn Sina, Aquinas): “Her şeyin bir nedeni vardır, en nihai neden Tanrı’dır.”

Deizm: Tanrı var ama evrene müdahale etmez

  • Tanım: Deistler, Tanrı’nın evreni yarattığını ancak doğa koşullarına müdahale etmediğini savunur.
  • Öne çıkan filozoflar: Voltaire, John Locke, Thomas Paine
  • Örnek: “Evrenin bir yaratıcısı olmalı, ancak mucizeler ya da kutsal kitaplar gibi iddialar insan yapımıdır.”

Panteizm: Tanrı ve evrenin aynılığı

  • Tanım: Panteizm, Tanrı’nın evreninin kendisi savunucusudur. Doğa ile Tanrı arasında bir ayrım yoktur.
  • Öne çıkan filozoflar: Spinoza, Giordano Bruno
  • Örnek: “Evrenin kendisi kutsaldır ve Tanrı’dan ayrı bir varlık olarak düşünülemez.”

Agnostisizm: Tanrı’nın var olup olmadığını bilemeyiz

  • Tanım: Agnostikler, Tanrı’nın varlığının veya yokluğunun bilinemeyeceğini savunur.
  • Öne çıkan filozoflar: David Hume, Immanuel Kant, Bertrand Russell
  • Örnek: “Tanrı’nın varlığına dair kesin kanıt olmadığı gibi, yokluğuna dair de kesin kanıt yoktur.”

Ateizm: Tanrı yoktur

  • Tanım: Ateistler, Tanrı’nın var olmadığına inanır.
  • Öne çıkan filozoflar: Friedrich Nietzsche, Karl Marx, Jean-Paul Sartre
  • Örnek: Kötülük Sorunu: “Eğer onun isteği gücü yeten ve iyi bir Tanrı varsa, dünyada neden kötülük var?”

Bu beş temel görüş, Tanrının varlığına farklı açılardan yaklaşır ve görüş ayrılıklarında önemli bir yere sahiptir.

Kur’an yaratılış, var etme kavramlarıyla ilgili oldukça farklı kelimeler kullanır. Bunların her biri yaratılanların özelliklerini de anlatan kelimelerdir. Eğer yaratıcı yok ise evrenin özelliklerini bugün dahi çözememiş akla, bir başına insanın teslim olması ne derece sağlı bir durumdur. Bunları Xhelekhe kelimesinden başlayarak kısaca verelim.

  1. خلق / Xhelekhe / Halaka [Ar.F.]: Yoktan var etme, biçimlendirme.
  • En yaygın kullanılan kelimedir ve Allah’ın yaratmasını ifade eder.

Örnek: اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ

“Allah her şeyin yaratıcısıdır.” (Zümer 39:62)

Anlamının derinliğinin anlaşılması adına bu ilk kelimeyi etimolojik yönden çözümleyelim.

Etimolojik çözümleme 1: خ / хъэ / xhe: 1. Ağ. 2. Örülmüş, 3. Tığ işlemesi.

ل / Лэ / Le: 1. Makyaj. 2. Çizgi çizme. 3. Boyama, şekillendirme. Air Line, retLina, profiL, HeykeL vb.

ق / къэ / Kh: İskelet, bedene büründürmek.

Xhe + le+ khe / خ ل ق: Dokuyup, şekil verip, kalıba büründürme. Yaratmanın evreleri. Günümüz verilerle DNA’sını, kan dokusundan şekil verip bir bedene büründürme.

Etimolojik çözümleme 2: ل / Лэ / Le kelimeyi [ل / Лы / Lı] şeklindeki okumada “et” anlamı çıkar. Etin bedene giydirilerek yapılan bir yaratma tanımlaması söz konusudur. Ancak bu durumda canlının yaratılmasının kandan başladığı gerçeği atlanmış olacaktır.

Etimolojik çözümleme 3: ل / Лэ / Le” sesine yakın ¨lhı / лъы¨ sesinden evirildiğini düşündüğümüzde “Lhı / лъ:“ “kan“ anlamına gelir. Zamanla bu ses söylemi daha kolay olan “L” sesi tarafından yutulmuş ve eş sesli kelimeler oluşmuştur. Doğru yaklaşımın bu olduğunu düşünmekteyim. Böylece canlının yaratılışının kanla olan ilişkisi tasvir edilerek yaratmanın şekli de anlatılmış olmaktadır.

خ / xhu / хъу”: 1. Erkek. 2. Oldur, törpüleme vb anlamlar da içermektedir. Burada olgunlaştırma, biçim verme fikrinin devralınması söz konusudur. İnsan beyninin yaratılışı anlayacak düzeye gelene kadar geçen “Adını anmaya değmez uzun süreç” Nisa [31/1] ardından ¨ خ / xhu / хъу”: Ol, evresine geçişi akılın bir başına bilemeyeceği bir durum değildir. Böyle bir sürecin varlığından bile haberdar olmak Mutlak iradenin öğretisine bağlıdır. Zaman endeksli varlık zaman boyunun dışında çıkıp ne kadarını bilebilir? Burada “nakıs akıl” ile “mutlak hakikat” arasındaki uçurum, insanın sınırsız algısıyla mutlak gerçeğin tam anlamıyla bilinemeyeceğini gösteriyor. Bu sadece bu konuyla ilgili bir örneklem. Bunun çok daha komplike durumla söz konusudur. Öyleyse “Mutlak olanın” muhatap aldığı akıl ile vahiy arasındaki bağ kesilmemelidir. Bu iki varlık bilginin sağlıklı büyümesi demektir.

İnsan önce “yokluktan” iradesinin dışında, farklı kanların bileşmesi sonucu ve kan dokusundan ete ve bedene bürünmüş, kendinden bihaber, kendisine ¨beyin: |ушъ” denen bir komuta merkezi yüklenmiş ¨maxhluk / مخلقة / yaratılmış¨ olan insan aygıtının, bir başına olup biten her şeyi anlaması düşünülemez. Geçmişten ve gelecekten haber edemez. Aklın tasavvuru kendi boyutlarındaki algılayabildiği kadarıdır. Bunda bile ittifak söz konusu değildir. Doğru olanın doğru algılanması “Mutlak” olanın ortalama aklımıza hitabı ile mümkündür. “Nakıs” olanın “Mutlak” olanı yaratma imkânı olmadığı gibi, alanına müdahale etme lüksü de yoktur. Modern insanın “yaratıcı” varlığı algılamada düştüğü açmaz için ürettiği argümanlar kendisini rahatlatan konforundan öte sahici bir değeri yoktur. Haddi zatında insandaki bu anlamsız -kendince- konfor insanoğlunun her zamanında ve her çağında olagelmiştir. Bunun içindir ki “İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?” Kıyame (75 / 36) ilkesine tabidir.

فطر (Fetara): İlk kez yaratma, yoktan var etme

  • Bir şeyi ilk defa var etmek, ortaya çıkarmak anlamındadır.
  • Örnek: فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ

“Gökleri ve yeri yoktan var eden (Fatır)” (İbrahim 14:10)

أنشأ (Enşe’e): İnşa etme, geliştirme, ortaya çıkarma

  • Var olan bir şeyi artırmak, belirli bir biçime sokmak anlamındadır.

Örnek: وَنُنْشِئَكُمْ فِي مَا لَا تَعْلَمُون

“Ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde tekrar inşa etmenizi rica ederiz.” (Vakıa 56:61)

برأ (Berea): Tertemiz, hatasız yaratma

  • Bir şeyin kusursuz ve eksiksiz yaratılmasının sağlanması gelir.

Örnek: هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ

“O Allah’tır; Yaratan, kusursuzca var eden, veren kimse.” (Haşr 59:24)

صور (Savera): Biçim verme, şekil verme

  • Bir varlığa özgü bir form edinme anlamındadır.

Örnek: فَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ

“Sonra boyut şeklini verdi ve şeklinizi en güzel hale getirdi.” (Teğabün 64:3)

قدر (Qaddara): Ölçülendirerek oluşturma, kader belirleme

  • Allah’ın her şeyi belli bir ölçü ve düzene göre yaratmasını ifade eder.

Örnek: وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْدِيرًا

“Her şeyi yarattı ve ona bir ölçü, düzen verdi.” (Furkan 25:2)

بدع (Bede’a): Yoktan var etme, benzersiz yaratma

  • Daha önce hiç var olmayan bir şeyi yaratmak anlamlıdır.

Örnek: بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ

“O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır.” (Bakara 2:117)

¨Yaratıcı¨ inancı aklın irrasyonel oluşturduğu mecazi bir söylem değil, “Mutlak” olanın, elçi aracılığıyla, kitap üzerinden kendisine aktardığı gerçekliktir. Elçinin kendi aklıyla bir ¨Yaratıcı¨ yaratma gücü ve yetkisi söz konu değildir. Yaratıcı aklın bir tasavvuru değil bizatihi kendisinin kendisinin kendisini anlattığı mutlak gerçekliktir.

İhlas 1, 2, 3, 4. De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları

Adigelerde siyasal ve sosyal yapıya ilişkin terminolojiler

Değerli okurlar, bu yazımızda Adigelerin (Çerkeslerin) insanlık tarihine vurdukları tamgalardan bahsedeceğim. Kimi milletler eserleriyle bilinir, eserleriyle ün salar ve eserleriyle medeniyet inşa ederler. İdrakı...

Yaratılış ve halife kelimesine farklı bir yaklaşım

TDK halife kelimesini şu şekilde ele alır: “(hali:fe), Arapça ḫalīfe İsim, din bilimi Hz. Muhammed’in vekili olarak Müslümanların imamlığını ve din koruyuculuğunu yapmakla görevli kimse. İsim,...

Унагъор Бзэм ИхапI

(Ныдэлъфыбзэм изэгъэшIэн унагъом къыщежьэ Начало знания родного языка – это семья) ГУЩЫІАП Мы сигупщысэтх ныдэлъфыбзэ гущыIэ тхьабзэм ызэхэфыкI, ныдэлъфыбрэр унагъом къыщежьэнэу зэрэщытым ышыпкъэныгъэм фэшъхьафэу унагъоми,...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img