Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Anavatandan diasporaya müzikli günce…

Ninnilerle, ağıtlarla, şarkılarla, türkülerle bir araya gelmek… Aslında koro olabilmenin en temel ve en yalın hali… Ortak paydamız müzik… Herkes şarkı söyleyebilmeli; söyler, söylüyor, söylemeli de… Ama mırıldanarak, ama kendi kendine ya da herkesle müziği paylaşarak… Yeter ki o toplumun düzgün sanat politikaları, sanat eğitimleri, köklerine bağlı kurum ve kuruluşları, sanat eğitimi sistemleri, kısa-orta-uzun vadeli sanatsal hedefleri, sanat bakış açılı misyonu ve vizyonu olsun… Sanat ve sanatçılara verilen değerleri yüceltmek, bireylere sanatla ulaşabilmek, şehirleri yönetirken esasında bunları da yeniden düzenlemek gerekiyor.

Bu yazımızda Düzceli hemşerimiz, emektar müzik eğitimcisi sanatçımıza kulak verelim…


-Merhabalar Ebru Ablacığım, değerli koro şefimiz… Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

-Merhaba. Ben Ebru Seyok. 1974, İzmit doğumluyum. Aslen Düzceliyim. Babam Karten, annem Hantuv sülalesinden. 1996 yılında Adana’da başladığım müzik öğretmenliğine, Düzce Güzel Sanatlar Lisesi’nde koro öğretmeni olarak devam etmekteyim. Evli ve 2 çocuk annesiyim.

 

“Koro yönetirken bestecinin eserini nerede, ne zaman ve neden yazdığını, o anki ruh halini, duygularını hissedip sonrasında o esere kendi yorumunu katarak söyletmek daha başarılı bir koro performansı sağlıyor”

 

-Müzikle olan serüveniniz nasıl başladı? Sizin için müzik hayatın neresinde yer alıyor?

-1992 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü’ne girdim. Bunun öncesinde ilkokul ve lise hayatımda hep koroların içinde yer aldım.

Aslında müzik doğumdan ölüme kadar iç içe yaşadığımız bir bilim ve sanat dalı. Duyguların en güzel ifade ediliş şekli. İlkel insanın içgüdüsel olarak ritim duygusuyla ve doğayı taklit etmesiyle başladığı düşünülen müzik, sonrasında duaların ezberletilmesinden aşkın, sevginin, korkunun, hüznün ifade edilmesine kadar tüm duygulara aracılık etmiş bir sanat dalıdır.

Ebru Seyok

-“Koroda söyleme” ve “koro yönetme” tutkusu nasıl ortaya çıktı? Müzikal birikiminiz ve müziğe bakış açınız özellikle koro yönetirken ne derece katkılar sağlıyor?

-Koroda söylemek ve yönetmek için şarkı söylemeyi, insanlarla bir arada olmayı sevmeniz gerekir. Üniversitede en sevdiğim ders koroydu. Farklı insan seslerinin bir bütünü oluşturması beni her zaman etkilemiştir. Koro hocamın da (rahmetli Yücel Elmas) bunda çok büyük payı var.

Koro yönetirken bestecinin eserini nerede, ne zaman ve neden yazdığını, o anki ruh halini, duygularını hissedip sonrasında o esere kendi yorumunu katarak söyletmek daha başarılı bir koro performansı sağlıyor.

-Hangi korolarda söylediniz ve hangi koroları yönettiniz?

-Üniversite dışında korolarda söyleme fırsatım olmadı. Fakat birçok koro çalıştayına katıldım. Sonrasında oluşturulan korolarda yer aldım.

Öğretmenlik hayatım boyunca her yıl koro yönettim. 15 yıl Bolu Güzel Sanatlar Lisesi, son 6 yıl ise Düzce Güzel Sanatlar Lisesi okul korosunu yönetiyorum.

 

“Dünya koro repertuvarı ilkçağ uygarlıklarından başlayıp günümüze kadar çok geniş bir yelpazede eserlerden oluşuyor. Birçok dilde eser söylettim”

 

-Farklı dilde eserler muhakkak repertuvarınızda yer alıyordur. Adigece, Abhazca şarkılar da seslendiriyor musunuz?

-Tabii ki yer veriyorum. Dünya koro repertuvarı ilkçağ uygarlıklarından başlayıp günümüze kadar çok geniş bir yelpazede eserlerden oluşuyor. Birçok dilde eser söylettim. Çoksesliliğe uygun olarak koro düzenlemesi sana ait olan (Korhan Doğan) “Nalmes Kafe”yi de büyük bir zevkle söylettim. Parça düzenlemeleri çoğaldıkça daha çok eser seslendirileceğini düşünüyorum.

 

“Anavatanda müzik alanında çok fazla kaynak var. Bu müziklerin düzenlemelerini yaparak gençlere aktarmak gerekiyor”

 

-Çerkes kültürünü, danslarını ve müziklerini korolara nasıl adapte edebiliriz? Korolar bu eserlere nasıl ulaşır?

-Bu konudaki en büyük sorunumuz dil. Anavatanda müzik alanında çok fazla kaynak var. Bu müziklerin düzenlemelerini yaparak gençlere aktarmak gerekiyor. Aslında müziklerimiz, çalgılarımız, danslarımız çoksesliliğin en güzel örneklerini sunuyor.

-Sizce koro şefinin iyi bir müzikal iletişim kurabilmesinin ipuçları nelerdir?

-Bu konuda söylenecek çok şey var aslında… Fakat tek bir kelime deseydin “empati” kurmak derdim. Karşınızdaki 20-25 kişilik bir grubun enerjisini düşürmeden, verimli bir çalışma yapmak duygusal iletişimle olabilir. Sevgi, saygı, güven duygusu, hazır bulunuşluk bir koroda olması gereken en önemli etkenlerdir diyebiliriz.

-Müziğe başlamanın bir yaşı var mı sizce? Belli bir yaştan sonra bu işi profesyonel olarak yapabilmek mümkün müdür?

-Müziğe başlamanın bence yaşı yok… Fakat profesyonel çalgı çalmanın yaşı var. En azından çocuğun enstrüman tutabilecek zihin, el-kol koordinasyonuna erişmesi gerekir. Çalgı eğitimi tamamen disiplin işi. Günün bir bölümünü çalgı eğitimine ayıran bir kişi, yaşı kaç olursa olsun büyük bir başarı elde edecektir.

-Koro çalışmalarınızda repertuvar seçimini nasıl belirliyorsunuz?

-Repertuvarımı koronun yaşını ve ses aralığını göz önünde bulundurarak belirliyorum. Lise çağı özellikle erkek seslerinin en zorlu dönemi. İlk önceliğim ses tellerine zarar vermeden, ses yapılarını bozmadan ses aralıklarını genişletmek. Sonrasında severek söyleyecekleri eserleri seçmeye çalışıyorum…

-Ülkemizde yıllardır büyüyüp gelişen “koro festivalleri” ve “koro kültürü” hakkında neler düşünüyorsunuz?

-Koro festivallerini çok önemsiyorum. Son dönemde artan koro kültürü, koro festivallerinin çoğalmasından kaynaklı. Sahne deneyimi kişilik gelişiminde oldukça önemli. Kendine güven, izlenmek, dinlenmek, beğenilmek, grup bilinci, birlikte çalışma kültürü ve arkasından gelen takdir edilme öğrencinin gelişiminde çok önemli bir yere sahip. Ben de öğrencilerimi olabildiğince şenliklere, festivallere götürmeye çalışıyorum.

-“10. Sanatçılar Sanatseverler Kültür ve Dayanışma Derneği (SANSEV) İstanbul Uluslararası Çoksesli Korolar Festivali” 8-11 Mayıs 2025 tarihinde gerçekleştirildi. Üzerine yazılacak, çizilecek, konuşulacak, paylaşımlar yapılacak eminim pek çok şey var. Ve siz de tam 10 yıldır mütemadiyen (salgın sürecinde festival yapılamamıştı) bu dev organizasyona katıldınız, korolar çalıştırdınız ve bilfiil koroları İstanbul’a götürdünüz, birbirinden değerli konserlere imza attınız… Bu kutsal yolculukta, başarılı, onurlu ve bir o kadar stresli süreçlerde hissettiklerinizi aktarabilir misiniz?

-Bu festival benim için ayrı bir öneme sahip. 10 yıldır aile sıcaklığında karşılanmak, kendi öğretmenlerimi görmek, farklı korolar izlemek ve öğrencilerime izletmek çok büyük bir mutluluk. Tabii zorlukları da var elbette. Yılın başından itibaren sıkı çalışmayı ve disiplini sağlamak, motivasyonu hep yüksek tutmak zorundasınız. Yapabileceğimiz en iyi performansı ortaya koymaya istekli bir grubu yaratmak zorundasınız. Fakat öğrencilerin festival sürecindeki mutluluğunu görmek tüm zorlukları unutturuyor diyebilirim…

-Provalarda ve gençlere örnek olabilmede, onları çoksesli müziğe alıştırabilme/sevdirebilme süreçlerinizde ne tür zorluklar yaşıyorsunuz?

-Çok fazla zorluk yaşadığımı söyleyemem. Sınıf içi dinamiğini hep canlı tutmak, eğlenceli ses eğitim çalışmaları, kanonlar, 2, 3, 4 sesli eser seslendirmek, kendi gelişimlerini görmelerini sağlamak… Bunların, öğrencileri motive ederken benim işimi kolaylaştırdığını söyleyebilirim.

-Müzik dersleri ve belki diğer sanat dersleri için okullarımızda öğrencilere yeterli düzeyde imkân sunulduğunu düşünüyor musunuz?

-Klişe bir cevap olacak fakat düşünmüyorum. Anaokulunda el ele, kol kola şarkı söyleyen çocuklar, ilkokulda sınıf öğretmenleri tarafından eğitilmeye çalışılıyor. Branş öğretmeninin derse girmemiş olması hem seslerinin doğru eğitilmemesine hem de çocuk şarkılarının doğru öğretilmemesine neden oluyor.

-Müziğe yeni başlayan ya da özellikle müzikle uğraşan bireyler için tavsiyeleriniz nelerdir?

-İstikrarlı olmaları gerektiğini, sıkıldıkları anlarda müziği/ çalgılarını bırakmamalarını tavsiye ederim. Anne-babalara da çocuklarının zorlandığını gördükleri anda duygusallığa kapılarak hareket etmemeleri gerektiğini söyleyebilirim.

 

“Kendi dilimizdeki eserleri düzenleyerek çoksesli korolar kurabilir ve festivallerde bu eserleri en güzel şekilde sergileyebiliriz”

 

-Son olarak eklemek istediğiniz görüş, düşünce ve önerilerinizi paylaşabilir misiniz?

-Sözlerimi güzel bir Çerkes atasözüyle tamamlamak istiyorum. “Şarkılar bir araya gelmenin en büyük gücü; dans ise cesaret, güven ve savaşın simgesi…” Kendi dilimizdeki eserleri düzenleyerek çoksesli korolar kurabilir ve festivallerde bu eserleri en güzel şekilde sergileyebiliriz. Toplum olarak birlikteysek güçlüyüz… Birlikte müzik de yapabiliyorsak; işte o zaman en güçlü anlarımıza ulaşırız…

Müzikle, iyilikle, sevgiyle, iyi insanlarla ve sağlıcakla kalın.

-Samimi cevaplarınız için çok teşekkür ederim…

Ebru Seyok (solda) ve Korhan Doğan

Yazarın Diğer Yazıları

Korolar fırtınası!

Merhabalar herkese… Tabiat ana yine, yeniden, tüm ihtişamıyla sundu bize tüm renklerini… Baharı coşkuyla koklayıp yaza merhabaya susadık ve nihayet yaz göründü kapının ucundan… Mayıs...

Mayıs ayı “Tsitsekun”u…

Selamlar, sevgiler değerli Jineps gazetesi okurları… Bir bahar ayını daha bitirdik ve artık yaza doğru yönümüzü çevirdik. Mevsim geçişleri ve değişimleri enteresan bir hal...

Yeniden umutla, ulaştık nisan ayına!

Merhabalar değerli ülkemin güzel insanları… Nasıl bir mart ayı yaşadık, neler gördük ve göreceğiz daha da bu gidişle… Malumu ilam etmek sıkıntılar çıkarabiliyor memlekette zaman...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

TARİHTE BU AY

Yazarla sohbet

- Advertisement -spot_img