“İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme” 10 Aralık 1984 tarihinde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından kabul edildi ve 26 Haziran 1987 tarihinde yürürlüğe girdi. BM, 1997 yılında 26 Haziran’ı “İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” olarak ilan etti.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD), “26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” dolayısıyla hazırlanan 3 günlük programın ilk günü olan 24 Haziran’da, İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde bulunan eski Gayrettepe İl Emniyet Müdürlüğü önünde açıklama yaptı.
“Bir utanç müzesi kurun”
Çokça işkencenin yaşandığı binanın önünde yapılan açıklamada, “Çıplak arama, ters kelepçe insanlık suçudur”, “İşkence suçunda zamanaşımı yoktur” ve “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” yazılı dövizler ile “İşkencesiz bir dünya mümkün” yazılı pankart taşındı. Basın açıklamasını, 12 Eylül döneminde Gayrettepe İl Emniyet Müdürlüğü’nde işkencede kaybedilen Hayrettin Eren’in kız kardeşi İkbal Eren okudu.
Abisinin aracının en son burada görüldüğünü hatırlatan Eren, “Burada abimin çığılıklarını duyuyorum; Nurettin Yedigöl’ün, Süleyman Cihan’ın çığlıklarını duyuyorum. Abimin arabası bu yıkılan yerin bahçesindeydi ama burada olduğu inkâr edildi, hâlâ ediliyor. Bu çığlıklar buradan yükseliyor. Siz istediğiniz kadar onu yıkın, toprağa karıştırın ama o sesler durmuyor, burada yükseliyor. Bilinmesini istiyorum.
1970’li, 80’li, hatta 90’lı yılların işkence merkezlerinden biri olan, içine girenin işkence izleriyle çıktığı ya da girip bir daha çıkamadığı, ‘Birinci Şube’ olarak bilinen ve 1994 yılı sonlarına kadar kullanılan, 2023 yılında da yıkılan Gayrettepe’deki İl Emniyet Müdürlüğü binasının bulunduğu yerdeyiz. Buradan tüm kamuoyuna sormak istiyoruz: Bu bina gerçekten yıkıldı mı? Açıkça görüyoruz ki bu binayı yapan, belli amaç ve işlevler için kullanan zihniyet hâlâ varlığını koruyor” ifadelerini kullandı.
İşkence raporlarına değinen Eren, “Yapılan çalışmalar, 12 Eylül’de bu ve benzeri işkence merkezlerinde aylarca tutulan yaklaşık 650 bin kişiye tam 45 farklı işkence yönteminin uygulandığını, belgelenen 171 işkencede ölüm olayının önemli bir bölümünün bu mekânda gerçekleştiğini gösteriyor. Yüzlerce insanın emniyet müdürlüklerinde, polis merkezlerinde işkenceye uğradığı 19 Mart 2025 protestoları süreci, geçmişten bu yana işkencenin inkâr edilemez tarihsel ve zihinsel sürekliliğinin varlığını bir kez daha bize göstermiştir” dedi.
2024 yılı içerisinde emniyet müdürlüklerinde işkence gördüklerini belirterek TİHV’ye başvuran 697 kişi olduğunu aktaran Eren, “Gözaltında kayıpların ve işkencenin sembolü olan bu binayı gerçekten yıkmak istiyorsanız buraya bir utanç müzesi kurun. Gözaltında kaybedilenlerin ve işkencede öldürülenlerin anısına buraya bir anıt yapın! Yüzleşme olmadan adalet olmaz! Toplumda derin izler bırakan, onarılması çok güç olan ağır acıların bir daha asla yaşanmaması için bu ve benzeri binaları birer hafıza mekânı haline getirin!” çağrısıyla açıklamayı sonlandırdı.
“Mültecilere yönelik işkence ve hak ihlallerine son verin”
Programın ikinci gününde ise “Gözden uzak işkence mekânları”na dikkat çekmek amacıyla Arnavutköy Geri Gönderme Merkezi (GGM) önünde buluşuldu. Kurumların Arnavutköy GGM’nin koşullarını inceleme başvurusuna onay çıkmayınca “Mültecilere yönelik işkence ve hak ihlallerine son verin” çağrısı yaptı.
Resmi verilere göre, yaklaşık 21 bin kişilik kapasitede 23 kentte faaliyet gösteren 27 GGM bulunuyor. 2024 yılının ilk 8 ayında, ‘düzensiz’ olarak tabir edilen 126 bin 766 göçmenin büyük çoğunluğu bu merkezlere sevk edildi.
“İnsanlık onuru işkenceyi mutlaka yenecek”
TİHV ve İHD, programın üçüncü günü kapsamında İstanbul Saraçhane Parkı’nda ortak bir basın açıklaması yaptı.
TİHV İstanbul Temsilcisi Mümtaz Murat Kök tarafından okunan açıklamada, işkencenin mutlak olarak yasaklanmış bir insanlık suçu olduğu hatırlatılarak, “İşkencesiz bir dünya mümkün” mesajı verildi. Kök, Birleşmiş Milletler’in 1987 yılında yürürlüğe giren ve Türkiye’nin de taraf olduğu “İşkenceye Karşı Sözleşme”yi anımsatarak, hiçbir koşulda işkenceye müsamaha gösterilemeyeceğini vurguladı. Açıklamada, “Ülkemizde özellikle son yıllarda artan otoriterleşme süreciyle birlikte işkence ve kötü muamele uygulamaları yaygınlaşmış, resmi gözaltı merkezlerinin yanı sıra sokaklar, evler ve iş yerleri de adeta işkence mekânına dönüşmüştür” dendi.
Açıklamada, son yıllarda cezaevlerinde artan tecrit ve izolasyon uygulamalarına da dikkat çekildi. Yeni açılan S Tipi, Y Tipi ve Yüksek Güvenlikli cezaevlerinin mimari yapılarıyla izolasyonu daha da derinleştirdiği belirtilerek, “İmralı Hapishanesi’ndeki tecrit kabul edilemez bir uygulamadır. Umut hakkı anayasal bir haktır, ancak şu an en az 4 bin mahpus bu haktan yararlanamıyor” ifadeleri kullanıldı.
“İşkence insan eliyle yapılan bir suçtur ve insan eliyle önlenebilir” vurgusuyla sona eren açıklamada, TİHV ve İHD işkenceye karşı mücadeleyi sürdüreceklerini ifade etti. “Görüyoruz, susmuyoruz, mücadele ediyoruz. İnsanlık onuru işkenceyi mutlaka yenecek” sözleriyle açıklama son buldu.