KURTULUŞ SAVAŞINDA VE CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA ROL OYNAMIŞ ÇERKESLERDEN H.RAUF ORBAY
“20 tane Kurtuluş Savaşı Gazisi’nin de hazır bulunduğu resmi törende genç subay, “Hain Çerkes Etem ve Hain Çerkesler…” ibarelerini de içeren hararetli bir konuşma yapmaktadır. Oysa bilmiyor ki, 20 gaziden 11 tanesi Çerkesdir”. Varlık dergisi Temmuz 1984 sayısı.
Atilla İlhan ölmeden kısa süre önce “Cumhuriyetin Kurucusu değil kurucularından bahsetmek gerekir. Burada ikinci kişi Mustafa Kemal’in yanındaki Rauf Orbay’dır” dediğinde kendi saflarından “Ulasal solcu” Türk Solu dergisinde kendisine büyük saldırılar gerçekleştirilmişti. H.Rauf Orbay ve diğer Kurtuluş Savaşı kahramanı Çerkesler, birçok tarihi kaynakta diğer bütün halklardan emektarlar gibi anılır, ancak başlarına Çerkes ibaresi getirilmez. Çünkü “resmi tarih” Cumhuriyetin çocuklarına okullarında öyle öğretmektedir. Onları suçlayamayız. Ya bilim insanlarına, araştırmacı yazar ve gazetecilere ne demeli. Onlara bakılırsa Kurtuluş Savaşı’nda adı geçen tek Çerkes, pek de iyi anmadıkları, Çerkes Ethem’dir.
Bizce tarih, onu etkileyen ve ondan etkilenen faktörler, tarihe yön veren öznelerce öngörülen amaçlarla, bu amaçlara ulaşabilmek için başvurulan araçlarla, yine bunu hızlandıran-yavaşlatan, olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen bütün faktörlerle birlikte ele alınırsa ve dönemler yerli yerine oturtulursa ancak daha iyi kavranmış sayılabilir.
Bugün Türkiye de yaşayan halkların mensupları olarak -Çerkesler dahil- yakın tarihi ne kadar biliyor, ya da tarihi az önce belirttiğimiz temelde bakıp kavramaya çalışıyoruz? Diğer bir ifadeyle tarih diye önümüze konanlarla, gerçekte halklara nasıl bir anlayış empoze edilmeye çalışılmaktadır diye sorguluyoruz.
Tarihi bilmek, geleceğe olduğu kadar kişiliklere de yön ve nitelik verecek güce sahip olmak demektir. Tarihi yasalarıyla birlikte doğru bir temelde oturtarak kavramaya çalışmak, bugünü bilinçli bir şekilde yaşayarak, geçmişteki tehlikenin bugün ve gelecekte yeniden aynı olumsuz sonuca ulaşmasının önüne geçmek demektir.Yani tehlikelere karşı güçlü ve bilinçli bir donanıma ulaşmak demektir. Tarihi öğrenmek, tarihsel, toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel tüm gelişmelerdeki neden-sonuç ilişkisini bilimsel anlamda çözerek, varolmanın, korunmanın ve gelişmenin önündeki engellerin de görülüp, hak edilen yeri çağdaş dünyada aramaya çalışmak demektir. Bu arayış ise ancak ve ancak tarihsel kişiliklerin resmi tarihin ideolojik çarpıtmalarından sıyrılarak, bilimsel anlamda olması gereken doğru tarihsel bağlama oturtulmaları ile başarıya ulaşabilir.
Biz de bu amaçla Çerkes toplumunun bir bireyi olan H.Rauf Orbay ı ve onun yaşadıklarını bir gazete yazısının kısıtlı olanakları çerçevesinde ele alacağız.
1. Rauf Orbay, Kafkasya’dan sürgün edilip İstanbul a yerleşmiş olan Abaza boyundanÇinçe ailesine mensup olup Mehmet Muzaffer Paşanın oğludur. Hem babası, hem de dedesi Osmanlı donanmasında Koramiral rütbesine kadar terfi edip donanma komutanlığı yapmışlardır. Babası ve dedesi gibi deniz subayı olan H.Rauf Bey özellikle Çanakkale Harbinde Hamidiye kruvazörünün süvarisi olarak Yüzbaşı rütbesinde iken haklı bir üne kavuşmuştur.
Rauf Bey, denizcilik bakanlığında müsteşar olarak çalışırken, 1.Dünya Savaşının bitip, Enver Paşa ile arkadaşlarının ülkeyi terk etmesinden sonra kurulan İzzet Paşa kabinesinde Deniz İşleri Bakanı olarak atanır. Bu görevi esnasında, talihin kötü bir cilvesi olarak galip devletlerle yapılacak mütareke görüşmelerinde Osmanlı delagasyonu başkanlığı yapmış ve Mondros Mütarekesini imzalama bahtsızlığına uğramıştır.
Galip devletlerin mütareke şartlarına uymaması sonucunda Mustafa Kemal, Kazım Karabekir, Ali Fuat Paşa ve Refet Beylerle Milli Mücadeleyi başlatmak üzere Anadolu ya geçmiştir. Amasya Mülakatı, Sivas ve Erzurum Kongrelerinde ikinci adam olarak bulunmuş Heyet i Temsiliye üyesi olarak katıldığı son Mebus u Mebusan toplantısında kurduğu Felah ı Vatan grubuyla Misak ı Milliyi İstanbul un son meclisine kabul ettirmiştir. Meclisin İngilizlerce basılıp kapatılmasını temin doğrultusundaki ikinci amaca da ulaştıktan hemen sonra İngilizlerce yakalanıp Malta ya sürülmüştür. Malta dönüşü Meclis başkan vekili, Bakan ve Başbakan olarak görev almıştır. Kendisi Büyük Taarruz da esnasında da Başbakandı. Lozan antlaşmasında özelikle İngilizlere verilen ağır tavizler nedeni ile İsmet Paşa’yla ters düştüğü için Başbakanlık’tan ayrılmıştır.
Liberal görüşlü “Terakkiperver Cumhuriyetçi Parti”de Kazım Karabekir başkan R.Orbay ikinci başkan olmuştur. Tedavi için yurtdışında olduğu sırada Atatürk’e İzmir de suikast girişimiyle ilişkilendirilerek gıyabında 10 yıl sürgün cezasına çarptırılmıştır. TBMM ye gönderdiği savunma dikkate alınmamıştır. 1933’te Cumhuriyetin 10 uncu yılı nedeniyle çıkarılan genel affa kadar Avrupa, Pakistan ve Hindistan da 8 yıl sürgün yaşamış, üç kez suikast girişiminden kurtulmuştur.
Affı kabul etmeyen H. Rauf Orbay iki yıl daha Mısır ve Suriye de yaşamış, akraba ve arkadaşlarının ısrarı sonucu 1935 de İstanbul a dönmüştür.
Atatürk ün ölmesinden sonra Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü nün ısrarları sonunda Mebusluğu kabul etmiş mahkeme ve Meclisce itibarı iade edilmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’nın en önemli döneminde İngiltere’ye Büyükelçi atanır. Churchill’le olan dostluğu ve akılcı yaklaşımlarıyla ülkemizi savaşın dışında tutmaya büyük katkılar sunmuştur.
1944 de Londra büyükelçiliğinden emekli olur. ABD Büyükelçiliği ve parti kurma benzeri teklifleri geri çevirir. 1964 yılında öldü. Bu yazımızla “Hamidiye Kahramanı”sıfatı, Kurtuluş Savaşı’nın önderlerinden olması, Cumhuriyetin kuruluşundaki önemli rolüne rağmen unutturulmaya çalışılan H.Rauf Orbay’ı bir nebze de olsa yeniden hatırlatabildik ise ne mutlu bize….
Kaynakca:1.Muhittin Ünal, Kurtuluş Savaşında Çerkeslerin Rolü.2.Sefer E.Berzeg,Türkiye Kurtuluş Savaşı’nda Çerkes Göçmenleri.
Sayı : 2005 12