Adamın biri oğluna “Sakın köse değirmenciye buğday öğüttürme” diye nasihatte bulunurmuş. Delikanlı bir gün buğday öğüttürmek için değirmene gitmiş. Değirmencinin köse olduğunu görünce orada durmamış, başka değirmene gitmiş, bakmış o da köse. Birkaç değirmene uğramışsa da oradakileri de köse görmüş.
“Herhalde köse olmayan değirmenci bulamayacağım” diyerek bir tanesine girmiş.
Köse değirmenci;
-Buğdayını öğütürüm, ama bir şartım var. Karşılıklı yalan söyleyeceğiz, sen kazanırsan buğdayını ücretsiz öğütürüm, ben kazanırsam buğdayını elinden alırım, demiş.
Adam şartı kabul etmiş. Buğday öğütülürken buğdayın sahibi de yalana başlamış:
-Annemin bir tavuğu vardı, gidip gizli yerlerde yumurtluyordu. Annem, tavuğun ayağını bir ip yumağının ucunu bağlamış. Tavuk uzaklaşmış, duvarın ortasındaki deliğe sıçrayarak komşunun samanlığına girmiş. Annem de yumağı izleyerek peşinden gitmiş, bir de bakmış ki samanlık yarıya kadar yumurta dolu.
Annem bunu bana söyleyince ben bu birikmiş yumurtaları bir kağnıya doldurup harmana götürdüm, döktüm. Öküzleri döğene koyarak yumurtaların üstünde gezdirdim, sonra yaba ile savurdum. Dişi ve erkek civcivler birbirinden ayrıldı. Harmanda kalan artıkları savurunca ortaya kocaman bir horoz çıktı. Horozun sırtına binip gezmeye başladım. Gezerken horozun sırtı yara oldu. ‘Ceviz ağacının yaprağını yaraya koy iyileşir’ dediler, yaprağı koydum, biraz sonra yaradan bir ceviz fidesi çıktı, hızla büyüyerek kocaman bir ceviz ağacı oldu. Ağacın dalları cevizlerle doldu. Cevizleri ağaçtan düşürmek için elime ne geçerse ağaca fırlatıyordum. Taş, toprak, tezek, ne bulursam. Bu fırlattıklarımın hiçbiri geri düşmedi, ağacın üstünde kaldı ve orada bir tarla oluştu. Ben de tarlaya ekin ektim. Buğdaylar büyüdü, olgunlaştı ve sarardı. Buğdayı biçerken buğday saplarının arasından bir tilki fırladı. Benim tazı tilkinin peşine düştü, kovalaya kovalaya sonunda tilkiyi yakaladı, ben de tilkiyi kesip karnını yardım, karnından bir küçük kutu çıktı. Kutuyu açınca bir küçük kağıt parçası gördüm. Kağıdın içinde:
-Senin yalanın değirmencinin yalanından daha güzel, diye yazıyordu.
Değirmenci bunu duyunca:
-Tamam, benim yalan söylememe gerek kalmadı, sen kazandın, dedi.
Böylece değirmenci, adamın buğdayını ücret almadan öğütmüş oldu.
Anlatan: Hacı Musa, 1996 Kayseri-Pınarbaşı İlçesi, Kırkpınar Köyü
Derleyen: Jeyne Thamokoe Kabardey-Balkar Cumhuriyeti, Folklör Ens.- Araştırmacı
ÇERKES MASALLARI
Çev. Yaşar BAĞ
Dünya Halk Masalları
Okyanus Yayınları
Sayı : 2006 04