Demokrasi ve Seçim

0
1845

Her seçim döneminde, milletin vekili olma yarışına girenler ve onların mensubu olduğu partilerin organları, oy depolarını anımsar ya. Demokrasiyi 4-5 yılda bir kez uygulamak için seçmenin ayağına giderler ya. Oy vermekten ibarettir ya demokrasi. Yine o günlerdeyiz. Yeter gayri! 

* 

12 Eylül bir silindir gibi geçti Türkiyeliler’in üzerinden. Askeri darbe için önemli gerekçe terördü. Seçilmiş vekillerin durduramadığı terörü, seçilmişlerin emrindeki atanmış paşalar durdurmak için 12 Eylül 1980 sabahı harekete geçtiler. Teröre karşı terör uygulayarak, ama gerçek terör odaklarından teğet geçişlerle yıllar süren karanlık dönem geride kalırken, istatistikler imamhatip okullarının cumhuriyet tarihinde olmadığı kadar çoğaldığını gösteriyordu. 

Soğuk savaş döneminde, SSCB başta tüm Varşova Paktı için ABD’nin senaryosu ‘yeşil kuşak’ idi. Ve ABD, ılımlı islam için Arap dünyasının dışında bir müslüman ülke arayışında Türkiye’yi uygun bulmuştu, çok arandığı da söylenemez. Meydanlarda halka ayetler okuyan paşalar, -ki içlerinde Times’a kapak olmuş Nato’nun en zengin generali de vardı- yani atanmışlar eliyle Türkiye’ye giydirilen ılımlı islam paltosunu, askeri dönem sonrası seçilmişlerin üzerimizde tutmaya devam etmesi gerekiyordu. Bakınız bugünkü iktidar. (Yeşil kuşak bitti mi, Büyük Ortadoğu Projesi var ya). Atanmışlar da seçilmişler de aynı yerden icazetlidir. Bakmayın şimdilerde muhtıra olaylarına. Kimbilir bilemediğimiz ne senaryolar yazılmıştır. Figüranlar sette bulunacakları gün senaryo kulaklarına fısıldansa da olur, nedir ki rolleri, bir oy pusulasını sandığa atmak. Başrol oyuncuları bilsin senaryoyu, yeterlidir. Ne gerek var zaten o kadar çok başrol oyuncusuna, yorulmasın herkes, boşuna mı demokrasi var, bizler için yorulacakları göndereceğiz Ankara’ya işte. 

12 Eylül karanlığını bu ülkeye yaşatan ve ılımlı islam için gerekeni yapanların muhtırası şimdi alkışlanıyor. Bir kısım muhalefet partisi ve bir kısım figüran tarafından. ‘Darbe istediğimizden değil ama…’ . Aması mı var? Muhtırayı destekleyen bir parti demokrasiden nasıl söz edecek, figüranların balık zekasına mı güvenecek? 

Türkiye bir takım senaryolara sürüklenmek isteniyor. Ulus’ta terör, Irak sınır ihlali, muhtıra, ulusalcı kılıklı çıkışlar,…Kötü şeyler olabilir korkusu yaratıldı, kılıç sallanıyor üzerimizde. Ve kötüsü birbirini hırpalar görünen aktörlere birşey olmaz sonunda, olan yine halka olur, olan yine vatanseverlere olur, demokrasi isteyenlere olur. 

Bize, ortasından tuttukları iki ucu kirli değneğin bir ucunu tutmaya zorluyorlar gibi hissediyorum. Seçenekler çok gibi görünse de belirleyici olan kirli uçlar. Reddediyorum sopanın kirli uçlarını tutmayı, ortasından tutmak istiyorum. Senaryoya göz ucu ile baktım, benim rolüm figüranlık. Türkiyeli bir insan, Çerkes aidiyeti olan ve bütün aidiyetlerle eşit-bir arada yaşamı savunan bir insan olarak, benim gibi düşünenlerin yazacağı senaryoda başrol oynamak istiyorum artık. Demokrasiyi iliklerime kadar hissetmek istiyorum, ucundan acık ile yetinmek istemiyorum. Önüme gelip oy talep ederken önünü ilikleyen vekil adayının, asıl seçildikten sonra önüme gelip önünü iliklemesini istiyorum ve ‘ananı al git’ değil, ‘tamam, yapamadım, anamı alıp giderim’ demesini istiyorum. 

 ‘Ananı al git’ diyebilenlerle, muhtıracılarla demokrasiyi nasıl bağdaştıracağız. Demokrasiyle bağdaştıramadığımızı, sözümüz Çerkeslik üzerine ise eğer kimliğimizin korunması ve geleceğe taşınmasının önündeki engellerin kaldırılması ile nasıl bağdaştıracağız? 

Bir Çerkes olarak; demokrasi, daha fazla demokrasi talebinde bulunan, bütün kimliklere yaşam hakkı tanırken Çerkesler’i de unutmayan, devletin halk için olduğunu söyleyen, … bunların gerçekleşmesinin önündeki engel her ne ise, yasa-anayasa değişimini zorlayacak…. adaylara oy vermek istiyorum. Partili olmaları gerekmiyor. 

Çerkes kimliğimle yaşamak, kimliğimi geleceğe taşıyabilmek istiyorum. Bu ancak resmi düzeyde kabulle söz konusu olabilir. Kültürümü, insanlığın ortak kültür mirasına katmak istiyorum, bunun için anavatanımla çok sıcak ilişkilere gereksinmem var, anavatanımın da buna gereksinimi var, çifte vatandaşlık hakkım olmalı, (..) Bütün bunları demokrasi ve barış içinde geçekleştirmek istiyorum. 

* 

Bu arada özelde Çerkes kökenli aday adayları ya da adayları, Kafkas derneklerini özellikle ziyaret ederek destek isterler. Aday adayı iken partilerine oy deposu derneklerin kendilerine destek olduğunu göstererek oy potansiyelini arttırma vaadinde bulunup kendilerinin aday gösterilmesini sağlamaya çalışırlar. Çerkes kökenli aday, muhtemelen partisinin tüzüğünde yazılanları dahi bilmeden destek ister Çerkesler’den. Örneğin parti tüzüğü Türk’ten başka etnik kimlik tanımaz, partinin yetkili ağızları bütün demeçlerinde bunu vurgular, hatta ‘ne mozaiği ulan’ der, ama o partilerden Çerkesler aday olur. Sonra da Çerkesler’den oy isterler. Yaman çelişkidir bu. 

 

Sayı: 2007 06 

Önceki İçerik“Gülen tehlike” niye gündemlerinde değil?
Sonraki İçerikÇuvallama Buna Derler
Yaşar Güven
1958’de, Düzce Köprübaşı Ömer Efendi Köyü’nde doğdu. 1980 yılında İTÜ Gemi İnşaat ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Üyesi olduğu Gemi Mühendisleri Odası’nın (GMO) 50. yıl ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin (İKKD) 60. yıl Andaç çalışmalarının editörlüğünü yaptı. Her iki kurumun yönetim kurullarında görev aldı. Kurucusu olduğu firmada iş yaşamı devam ediyor. 2005 yılı aralık ayında yayın hayatına başlayan Jıneps gazetesinin kurulduğu tarihten itibaren yayın kurulu üyesi.