Korkuyorduk zaten; biz hep korkardık. Şimdi bir kez daha ve biraz daha korktuk, korkutulduk. Patlayan insanlar, ölen, sakatlanan insanlar… Tehdit eden, uyaran, bağıran, parmak sallayan insanlar sonra. “Akıllı ol!”lar, “yenisi olabilir”ler, oyunlar, oyunlar, oyunlar.
Ve hala “yok canııım, o kadar da kötü değil” diyenler. Terörü durduramayan ordusu ve Ali Devlet’iyle gurur duyanlar. İnternet sitelerinden kan ve dehşet mesajları gönderen bebeler…
Temel bir kabule ulaşmak ve ayağımızı oraya dayamak durumundayız artık:
Hastalandık; sosyo-psikolojik anlamda sakatlandık! İyileşebilmek için önce bunu kabul etmeliyiz. Korku, engelleme ve bastırmadan doğar. Yaşama karşı bağışıklık sisteminiz gelişemez ve saldırganlaşırsınız. Korkan insan ve/veya toplum saldırgandır. En çok o bağırır. Tıpkı hayvanlar gibi. Düşünün; bir maymun korktuğunda çığlıklar atar, bir tavuk da öyle. Bir köpek size saldırıyorsa bunun nedeni sizi yiyerek karnını doyurmak istemesi değil sizi tehdit olarak görmesi yani sizden korkmuş olmasıdır. Peki biz neden ve nasıl
bu hale geldik? Neden bu kadar korkuyoruz?
Çünkü biz zaten hep korkarak büyüdük! Elden el alemden, öcüden böcüden, ruhtan cinden, Allah’tan kuldan, hocadan kadıdan, kıtlıktan kırılmaktan, gâvurdan, çingenden, deliden depekten… hep korkutulduk. Sonra giderek kendimizden, yanlış yapmaktan, aşağılanmaktan, “becerememek”ten, iktidarsızlıktan, kadından, erkekten, büyükten, devletten, ordudan, dayaktan kötekten, hapisten işkenceden… ve sonra işsizlikten, parasızlıktan, güçsüzlükten, hor görülmekten, “adam” sayılmamaktan, yalnız kalmaktan… Bu bir kısır döngüdür; daima başa döner ve sonra tekrar sona…
Şimdi lütfen bir bakalım yeniden; bu korkuların sadece bireysel olduğunu söyleyebilir misiniz? Bunlar aynı zamanda bizim için, –neredeyse birebir- toplumsal izdüşümleri olan korkular değil mi aslında? Bugün sosyolojik yapımızı, dolayısıyla tüm ekonomimizi ve politikalarımızı bu korkular belirlemiyor mu? Amerika el alem, Allah para, aşağılayan Avrupa, kıtlık da petrol değil mi? Kuzey Irak’a giremeyiz, el alem ne der! Para politikamız bağımsızlaşamaz, küreselleşme, G8 filan… AB ya bizi kabul etmezse, eyvah halimize, çok ayıp!.. ama da illa ki stratejik bölge, ara kadro ve dahi “aman petrol, canım petrol”! Eh bu kadar kuyruğu kaptırınca biz korkmayalım da kim korksun di mi ama!
Bağımsız bir devlet kurmak dahi istemeyen bir etnik gurupla savaşıyoruz yıllardır. Bu akıl alır bir şey midir! Silahını müttefikimizin(!) temin ettiği bir etnik grup bu üstelik! Mecliste temsil hakkı istiyor adamlar yahu. Bunda korkacak ne var Allah aşkına! Yooo, biz karttan kürtten korkarız! Türbanla meclise girenden de korkarız; zira bunlar yarın bizi keser! Sözünü söyleyebilen insan niye kessin seni? Komünistlerden haaala ve en çok korkarız; onlar Allahsız zaten! E pes!!! Bu mudur demokrasi!? Korku yalanı getirir. Meclise sözünü dosdoğru söyleyeni almazsan, orası da yalancılarla dolar işte böyle. Bu dikişler de yama filan tutmaz artık! Yahu ne olacaksa olsun artık, bitsin bu sürüngen onursuzluk. Ehven-i şer, şerlerin en kötüsüdür, der anneannem; ne kadar haklıymış meğer.
Ben ağuyu içmekten yanayım gerekirse dostlar. Sokrates’e ve sizlere saygılarımla…
Sayı : 2007 07