Tamara Polovinkina’nın “Çerkesya, Gönül Yaram“ adlı kitabındaki;
“Tatlı yalandan, acı gerçek iyidir“ ve
“Ahlak açısından ele alırsak, gerçeği saklamak her iki tarafı da aşağılar, özellikle de gerçekten korkanı küçük düşürür, öte yandan bu şekilde gerçeği gizlemek gücün değil, güçsüzlüğün göstergesidir” cümleleri hiç kuşkusuz yeterli mesajı taşıyor.
Anna Politkovskaya ise, 2004 yılında yazdığı “Putin’in Rusyası“nda, bizim söyleyebileceklerimizden çok daha fazlasını, yürekli, adil ve namuslu bir gazeteci olarak meselenin asıl yerinden yazmıştı. Ve yalnız yazdıkları değil öldürülmesi bile fazla söze gerek bırakmıyor:
“Bu, Vladimir Putin hakkında bir kitap değildir, ama Putin’in Batı’da göründüğü şekliyle bir portresini sunmaya da kalkışmaz. Ayrıca, bu kitapta Putin’in Rusyası’na asla pembe gözlüklerle bakılmaz. Gerçi Rusya’da herkes Putin’in davranışlarına ayak uyduruyor değidir. Batı bize hala bu rolü biçmekten çok hoşlansa da bu ülkede köle olmak istemeyen, özgür olma hakkını kullanmak için çabalayan çok sayıda insan vardır. Fakat, Putin’in ülkenin her tarafında dilediği gibi at koşturmasının başlıca müsebbibinin, bu ülkede yaşayan insanların büyük çoğunluğunun kayıtsızlığı ve itaatkarlığı olduğuna da şüphe yoktur.”
“Asıl derdi özgürlüğü boğmak ve özgürlük isteyenleri ezmektir.”
“Rusya’da hukuk, güçsüzleri değil, gücü elinde tutan yetkililerin tamamını korur.”
“…Putin’den neden bu kadar çok nefret ediyorum? Çünkü yıllar geçip gidiyor. Bu yaz İkinci Çeçen Savaşı’nın kışkırtılışının beşinci yılı olacak. Savaşın sona ereceğini gösteren hiçbir işaret görülmüyor. (..) Çocuk katilleri ait oldukları yere, sanık sandalyesine asla oturtulmadılar.”
“(..) Putin’den neden bu kadar çok nefret ediyorum? Tam olarak şu sebeple: Ondan, işlediği suçların ötesinde, sinikliği, ırkçılığı, yalanları, Nord-Ost kuşatmasında kullandığı gaz yüzünden, birinci devlet başkanlığı dönemi boyunca masum insanlar katledilmeye devam edildiği için nefret ediyorum.”
“(..)Ben Putin’den nefret ediyorum, çünkü o insanları sevmiyor. Bizleri hor görüyor. O bizleri, kendi amaçlarına ulaşmakta kullanacağı araçlar olarak görüyor, başka bir şey olarak değil. Bundan dolayı bize istediğini yapabileceğine inanıyor; gerekli gördüğünde bizimle oynuyor, gerekli gördüğünde bizi yok ediyor. O, şans eseri en tepeye tırmanıp bugün Çar ve Tanrı olmuşken, onun gözünde bizlerin hiçbir değeri yok.”
“Putin iktidarını bütünüyle oligarkların, Rusya’nın petrol ve gaz rezervlerini elinde tutan trilyonerlerin üzerine oturtmaya karar verdi. Putin kimi oligarklarla dost, kimileriyle savaş halinde ve bunun adına devlet işi deniyor. Bu tabloda halka ayrılmış bir yer yok.”
“Bizler son birkaç yılda çok rezilleştik, hatta şerefsizleştik. Kafkaslar’daki savaş sürdükçe bu gittikçe daha fazla gözle görünür hale geliyor ve tabuların yıkılması gündelik hayatın gerçeklerine dönüşüyor. Öldürmek mi? Her gün oluyor. Soygun? E, ne olacak ki? Yağma? Bir savaş sırasında tamamen meşrudur.”
“Biz hiçbir şey yapmadan, öylece oturup Rusya’nın üzerine yeniden, on yıllarca sürecek bir siyasal karanlığın çöküşünü seyredemeyiz. Bizler özgürce yaşamaya devam etmek istiyoruz. Bizler çocuklarımızın özgür olmasını, torunlarımızın özgür insanlar olarak doğmasını istiyoruz. (..)Rusya’nın siyasal iklimini yalnızca bizler değiştirebiliriz. Gorbaçov’un iktidarı sırasında olduğu gibi, buzların erimesini sağlayacak bir başka değişim dalgasının yeniden Kremlin’den gelmesini beklemek aptalca ve hayali olur; kaldı ki bu konuda Batı da bize yardımcı olmayacaktır.”
Sayı : 2007 10