Abazaca ve Anadili Sorunu I.Bölüm

0
856

Ocak 2008’de yayınlanan JİNEPS’in 24.sayısında, Elena Kutarba’nın “Abazalığın Abazacasız olmayacağını bilmemiz gerekiyor, Anadilini biliyor musun?” başlıklı yazısının çevirisi yayınlandı. Yazıyı, konuya ilgi duyan herkesin okumasını öneririm. Yazı, Abhazya Cumhuriyeti’ndeki Abazaca’nın vahim durumuna ilişkin olarak, birkaç öğrenciyle yapılmış söyleşilere, ayrıca yazarın kendi görüşlerine ayrılmış. Bunların hepsi bilindik şeyler. Ama yine de konu üzerinde durmakta yarar var, konu sadece Abazalar’ı değil, küçük dilleri de ilgilendiriyor.

Söylenenlerin bazılarını şöylesine özetleyebiliriz: “Atalarımız Abazaca okuyup yazma bilmiyorlardı, ama yine de dilimiz yaşıyordu” diyor Sayın Kutarba. Bir öğrenci de,“Konuşmadığımız için dilimiz yok oluyor, yaşlılar Abazaca konuşmadığımızı öne sürerek bizi suçluyorlar” diyor. Kuşkusuz bunlar, bilimsel çözüm sunmayan bireysel söylemler. Bu bakımdan konuya eğilmekte yarar var.

Yazıdan anlaşıldığına göre, bir bölüm Abaza öğrenci, seçmeli tek dersle sınırlı bir Abazaca eğitim alıyor, üniversite eğitimi Rusça. Bir bölüm Abaza öğrenci ile Abaza olmayanlar (Rus, Ermeni, Gürcü, vb), Abazaca eğitim almıyorlar. Bu durumda Abazaca eğitim, azınlığın azınlığı tarafından alınabiliyor. Yani, kendi dilinde (Abazaca) eğitimi bile başaramamış, genç (16 yaşında) ve bağımsız bir devletle karşı karşıyayız. Genç diyorsak da, 71 yıllık bir Sovyet cumhuriyeti ‘evveliyatı’ da var. İstanbul’da Ermeni Ortodoks Kilisesi’ne 1923 öncesinde kayıtlı olmuş olan Ermeni ailelerin çocukları Ermeni azınlık okullarında okuyabiliyorlar, kiliseye kayıtlı olmayanlar ya da Anadolu’dan İstanbul’a gelen Ermeniler kiliseye yeniden kaydolamıyorlar ve Ermeni okullarına yazılamıyorlar, bunlar Türk okullarında okuyorlar (Ama Ermeni oldukları bilindiğinden, çoğu okullarda gizli bir ikinci sınıf insan muamelesi görüyor, bu yüzden birçokları Türk adları taşıyor ve Türk görünmeye çalışıyorlardı; Türk okulunda Ermeni öğrencilerim olduğu gibi, görev gereği Ermeni okulunda bulunmuşluklarım da var). Şu durumda, azınlık Türk Ermenileri bile, bir yönüyle Abhazya Cumhuriyeti yurttaşı Abazalar’dan daha “avantajlılar”, daha çok dersi anadilinde okuyabiliyorlar.

Dilin gerilemesinde, karma evliliklerin de payı var. Dil, ailede özellikleeşler arasında konuşulduğusürece yaşar. Anadilinin gerçek anlamda resmi (baskın) dil olduğu ya da konuşulduğu bir yerde karma evlilikler anadili (baskın dil) lehine işler. Ama RF’de, Türkiye ve Arap ülkelerinde, kötü politikalar nedeniyle süreç maalesef anadili aleyhine işliyor. Abhazya’da da olan bu. Böylesine durumların, işbirlikçilerin yaptığı gibi geçiştirilmemesi ve gerçeklerin korkusuzca dile getirilmesi gerekir.

Peki, çözüm ne olabilir?

Elena Kutarba’ya göre çözüm, “devletin konuya eğilmesi, ilgi göstermesi (..) ve Abazaca’nın gereken ölçüde okullarda okutulmasıdır”. Aynen katılıyorum, ama sadece okul yetmez, Abazaca’nın kamu yaşamına da taşınması zorunlu. “İlgi gösterilmesi gerekir” demek yetmez; bunlar açık ve ayrıntılı açıklamalar değil (şeytan ayrıntıda gizlidir). Sorun, büyük birader (RF) olabilir mi? Bilemiyoruz. Ama her ne olursa olsun, sorun somut bir biçimde, yani neyin ne olduğu ve ne yapılması gerektiği belirtilerek, kuşkuya yer bırakmayacak biçimde masaya yatırılmalıdır. Muğlak (açık olmayan) sözlere kitle güvenmez ve çözüm de getirilemez. Günümüzün en büyük sorunu güvensizliktir.

Adıgeler’in dilinde bir atasözü ya da deyim vardır: “Sızlat, ama iyileştir” diye (Ğeuızi ğexuj/ “Гъэузи гъэхъужь”). Burada çıban gösteriliyor, ama neşterin nasıl indirileceği söylenmiyor. Bir Adıge masalında, çıbanı irin toplamış dişi Aslan’a neşter vurulup acısının dindirilmesi gerekiyor, o zaman aslan süt verecek ve bu süt de prensesi iyileştirecek, ama cesaret gerekiyor, kimse acı çeken dişi Aslan’a yaklaşamıyor; sonunda bir genç neşteri indiriyor, acısı dinen aslan yatışıyor ve süt veriyor, süt prensesi iyileştiriyor ve yürekli genç prensesle evlenmeyi hak ediyor… Bizde de, şimdilerde sorunlara neşteri indirecek cesur, ama aynı zamanda akıllı ve bilinçli gençlere gereksinim var.

Sonuç olarak, sorunlar bilimsel ve demokratik düzlemlerde özgürce ele alınmalı, çözüm yolları da ona göre aranmalı, korku duvarı aşılmalıdır. Düzgün ve demokratik kurallara uygun girişimlerin başarı şansı daha fazla olur.

RF ve bağlı cumhuriyetler anayasalarına göre, Rusça dışındaki tanınmış dillerde eğitim, okullarda seçmeli dersler biçiminde yapılabilir. Şu durumda, yerel dilleri öğreten okullarda birden çok dersin anadilinde okutulması, federal eğitim yasasına aykırı görünmüyor (Tabii kapalı rejim gizli kararları söz konusu değilse).

Bu çerçevede Abhazya ve Kabardey-Balkarya’da anadili yanlısı gelişmelerin başlatıldığı söyleniyor. (Devam edecek)

Cevdet Yıldız

Sayı: 2008 02
Yayınlanma Tarihi: 2008-02-01 00:00:00