Her 21 Mayıs’ ta sürgünü anıyoruz, Türkiye’de de anavatanda da, yani Karadeniz’in her iki kıyısında da. Sürgünün anıtları var artık; Kefken Karaağaç Köyü’nde, Samsun’da.
Kültürümüzü yaşatabilmek, geleceğe taşıyabilmek, insanlığın ortak kültür mirasına katkı sunmak istiyoruz. Bunun barış içindeki bir dünyada olabileceğini biliyoruz. Dünya’ nın neresinde ve hangi nedenle olursa olsun savaşa karşıyız. Savaşın ve sürgünün yıkımını iyi bilen Çerkesler savaş istemiyor; ne Irak’ ta, ne Çeçenya’ da, ne de başka bir yerde. “Demokrasi götürüyoruz” diyerek despotluk yaratanlar, “terörü sona erdireceğiz” diyerek her gün terör uygulayanlar, savaşı her zaman politikalarının önemli bir aracı olarak görenlerin senaryolarında figüran olmamak için gerekeni yapmaya çalışacağız.
Küçük halklara yaşam hakkı tanımayan bir dünyada yaşıyoruz. Yeterli gücünüz yoksa büyük olmanızın da bir işe yaradığı yok. Mesafelerin de önemi kalmadı. Amerika
nerede, Irak nerede. Globalleşen dünya, demokrasi, barış derken hemen her alanda çatışmalara çanak tutanlar, savaşanlar dünyaya egemen olma peşinde olanlar. Herşey onlar için, demokrasi kendileri için, dünyanın zenginlikleri kendileri için… Diğerleri ise, adı üstünde, diğerleri, figüran.
Bizler figüranlığı ve onların senaryolarını reddetmeliyiz. Kendi senaryomuzu yazmalı ve başrol oynamalıyız. Bu pekala mümkün. Başka bir dünya pekala mümkün. İnsan gibi var olabilmenin ve kimliklerimizi geleceğe taşıyabilmenin muhakkak bir yolu var. Herşeyden önce gereken, herkesin kendisine göre yorumladığı demokrasiyi değil, gerçek demokrasiyi talep etmek; hiçbir insana, hiçbir kimliğe, hiçbir ulusa ayrıcalığın olmadığı gerçek demokrasiyi. Kendisiyle, çevresiyle, dünyayla barışık insanlar için hiçbirşey geç değil.
144 yıl önce başlayan ve bugün bizleri dünyanın değişik bölgelerinde ve dağınık olarak yaşamaya mahkum eden büyük SÜRGÜN nedeniyle, yaşamını yitirmiş atalarımızın manevi huzurunda saygıyla eğiliyoruz.
Sayı : 2008 05