Adıgey Ulusal Tiyatrosu yönetmeni Hakui Aslan:

0
485

Şimdi beraber üretmenin, birlikte dili, kültürü yaşatmanın zamanı. Aksi takdirde Ubıhça gibi sonumuz gelir!

-Sizi tanıyabilir miyiz?

-H. Aslan: Pşıkui hablede doğdum. Adıgeler’in Bjeduğ boyundanım. Ama kendimi Adıge olarak tanımlıyorum. Adıgeler kendilerini tanıtırken Bjeduğ, Hatıkuay, Çemguy dedikleri zaman yadırgarım. Ana-baba bir, aynı ocaktan çıkmışken, aynı kucakta büyümüşken hepimiz aynı halk, Adıge değil miyiz! İşte bu nedenle ben kendimi Adıge olarak görüyorum ve Adıge olarak tanıtıyorum.
Ulusal tiyatroda aktör, rejisör, dramaturg olarak çalışıyorum.

-Kaç yıldır tiyatrodasınız?

-H. Aslan: Yirmi beş yıl oldu. Daha önce on altı yıl Adıge televizyonunda çalıştım. İlk kurucularından biriyim. Daha önce de Ziraat Fakültesi’ni bitirdim, Ziraat Mühendisi olarak çalıştım bir süre.

-Yılda kaç oyun sahneliyorsunuz?

-H. Aslan: Ben geçen sene beş oyun sahneledim. Bunun dışında diğer yönetmenlerin sahnelediği dört oyun daha vardı, yani dokuz oyun sahneledik geçen sene. Bu dokuz oyundan ikisini Rusça sahneledik, biz iki dilde oyunlarımızı sergiliyoruz. Rus tiyatro severler için de tiyatro yapıyoruz.

-Sahnelediğiniz oyunların yazarları kimler?

-H. Aslan: Bu oyunlardan bir tanesini ben yazdım, ‘Нысхъап: Kukla’, Şorten Askerbiy’in yazdığı ‘Сомэ мин 600: 600 bin ruble’, Mamiy Yerecıb’ın yazdığı ‘Дэхэбаринэ ихьакIэщ: Güzel Barina’nın Misafirhanesi’. Rusça olarak da Çaykovski’nin bir operasını ve Persler’in halk masallarından uyarlanan ‘Sinbat’ı sahneledim.

-Adıge operası ile tiyatrosu bir kurum mu?

-H. Aslan: Hayır, ayrı kurumlar. Ben Adıge Ulusal Tiyatrosu’nda çalışıyorum. Bunun dışında Filarmoni Orkestramız, Nalmes Dans Topluluğu, Yislamey Şarkı Topluluğumuz var. Gösterilerimizi genelde Adıge Filarmoni Salonu’nda sergiliyoruz.

-Adıge Ulusal Tiyatrosu kaç yaşında?

-H. Aslan: Tiyatro 77 yaşında, nasıl kurulduğunu birkaç cümle ile özetleyeyim. Lenin iktidara geldiğinde her halkın dilinde şarkılar tiyatrolar olmalı diye kanun yapıldı. Bu doğrultuda başladı tiyatromuz ve biz şimdi daha ileriye taşımaya çalışıyoruz.

-Oyunlarınızı Maykop dışında nerelerde sergiliyorsunuz?

-H.Aslan: Oyun hazır olunca önce Maykop’ta, sonra diğer şehir ve kasabalarda sahneliyoruz. Festivallere katılıyoruz. Krasnodar’a, Nalçik’e, Moskova’ya gidiyoruz ve yurt dışına çıkıyoruz.

Türkiye’ye davet edildiğimizde bizden bir şey rica ettiler. ‘Ağırlıklı gençlerden oluşan ve Adıgeceyi konu alan bir oyun olursa burada yaşayan, dilini unutanlar, öğrenmeye meyilli insanlar için motivasyon kaynağı olabilir’ dediler. Bizde çeşitli oyunlardan, şairlerden, özlü sözlerden, tekerlemelerden oluşan Adıgece’nin anlatım gücünü vurgulayan metinlerden bir kolaj yaptık; ‘cи aдыгабз: Adıgecem’ i hazırlayıp geldik.

-Türkiye turnesini tamamladınız. Gittiğiniz yerlerde nasıl karşılandınız? Gördükleriniz bu kültürün devamı için umut verdi mi size?

-H. Aslan: Bu Türkiye’ye üçüncü gelişimiz. İlk kez 2003 yılında geldik. İstanbul, Ankara, Kayseri’de ‘Taтэжъмэ а орэд: Dedelerimizin şarkısı’ oyununu sahneledik. Geçen yıl geldiğimizde ise Mamiy Yerecıb’ın yazdığı ‘псэлъыхъохэр: Aşıklar, sevdalılar’ oyununu on değişik yerde sahneledik. Bu gelişimizde ise ‘cи aдыгабз: Adıgecem’ adlı oyunumuzla geldik, 18 günlük bir turne yaptık.

İstanbul, Düzce, Ankara, Çorum, Samsun, Tokat, Kayseri, Adana, Mersin, Antalya, İnegöl, Mustafa Kemal Paşa, Gönen, Adapazarı ve tekrar İstanbul.

-Üç senedir gelip gidiyorsunuz. Buradaki Adigeleri nasıl buluyorsunuz? Dil ve kültürlerini yaşıyabiliyorlar mı sizce?

-H. Aslan: Ben gördüğümü ve hissettiğimi söylemek istiyorum, gerçek bu mu bilemiyorum! Gerçeği söylemek gerekirse milyonları bulan bir halkı anlatmak için bu böyledir ya da değildir demeyi benim aklım almaz, mantığım da almaz. Benim görüşüme göre umutsuzluk yok. Senede birkaç kez bir araya gelsek dilimize dair çalışsak dilimizi yaşatabiliriz. Dili öğrenmek isteyen yol bulur, olanak sahibi de parası olandır, bu dilin gelişmesine yardım yapmazsa parası olan, bu işler zor yürür. Çünkü biz buraya gelmek için çalıştık ve bunun bir ekonomik boyutu var! Çünkü bu işler külfetli, para olmadan olmuyor.

Bugün biraz soğuğuz birbirimize karşı, bundan 20 yıl önce karşılaştığımızda sevinçle, coşkuyla sarılıyorduk. Bugün bu heyecan bitti, şimdi iş yapmanın zamanı geldi. Şimdi beraber üretmenin, birlikte dili, kültürü yaşatmanın zamanı. Aksi takdirde Ubıhça gibi sonumuz gelir!

-Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

-H. Aslan: Eklemek istediğim şu; şair Kuyeko Nalbiy’in dediği gibi, ‘Adıge halkı kaliteli bir tohumluk, ama az!’. Bol ürün almak için çok çalışmak lazım, çok itina etmek lazım. Hepimiz bir araya gelsek, güç birliği yapsak, buradakiler, Ürdün’dekiler, Suriye’dekiler, Almanya’dakiler, İsrail’dekiler, Anavatandakiler dilimizi yaşatacağız dersek dilimiz yaşar, çocuklarımız anadilini öğrenir. Daha sık bir araya gelirsek kültürümüz canlanır, motivasyonumuz yükselir.

İstanbul, Aralık 2008

Sayı : 2009 03