Unutulan Çeçenya Gerçeği

0
474

Türkiye’de sıklıkla ideolojik nedenlerle "Çeçenistan" olarak zikredilen bölge, uluslar arası kamuoyunda "Çeçenya" olarak adlandırılan "Çeçen Cumhuriyeti İçkerya"dır.

‘Bu yazının yazıldığı an itibariyle; 3973 gün 12 saat 29 dakikadır devam ediyor Rus işgali. İşgalin faturası ağır: Rus işgal güçleri 30 bini çocuk olmak üzere 150 bin masum sivili katletti, on binlercesini yaraladı veya sakat bıraktı, binlerce kadına tecavüz etti, binlerce sivil ardında hiçbir iz bırakmadn ortadan kayboldu, beş bin Çeçen kadın kötülükleriyle nam salmış Rus hapishanelerine kapatıldı, on binlerce masum işkence gördü, tüm Çeçen halkı aşağılandı ve küçük düşürüldü’
I. Bölüm
Son günlerde çeşitli medya organlarında Çeçenya ile ilgili yer alan bilgiler ve haberler, kimi güçlerin sistemli biçimde tarihsel gerçekleri değiştirme ve tarihi yeniden yazma gayreti içerisine girdiklerini gösteriyor. İster kendisini gazeteci olarak tanıtanların hesaplarına akan kanlı paraların gücü olarak görün bunu, ister ‘kendi kasamı doldurayım da oradaki halkın yaşadıkları beni bağlamaz’ diyen işadamlarının umursamazlığı; ister bir siyasi manevra olarak adlandırın, ister bilgisizlik; adını nasıl zikretseniz de bugün bir ulusun şanlı geçmişi üzerinde kimi şüphelerin yaratılmasına ve o halkın geleceğiyle ilgili kurnaz planların uygulanmaya konulmasına çalışıldığına şahit oluyoruz. Böylesi bir ortamda Çeçenya gerçeği hakkında bilgi paylaşımında bulunmak son derece elzemdir.
Çeçen Cumhuriyeti İçkerya
Türkiye’de sıklıkla ideolojik nedenlerle "Çeçenistan" olarak zikredilen bölge, uluslar arası kamuoyunda "Çeçenya" olarak adlandırılan "Çeçen Cumhuriyeti İçkerya"dır. Dağılma süreci içerisine giren Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, 3 Nisan 1990’da kabul ettiği bir yasa ile otonom cumhuriyetlere bağımsızlık yolunu açmış ve otonom cumhuriyetler de birer-birer SSCB yapısından ayrılmaya başlamıştı. Bu gelişmeleri dikkatle takip eden Çeçen halkının talepleri doğrultusunda 1990 yılında toplanan Çeçen Halk Kongresi "Çeçen halkının bağımsızlık ve egemenliğini" ilan etmiş, aldığı bir dizi kararın ışığında 1991 yılında seçimlere gidilmiş, ilk Devlet Başkanı Dzhoxar Dudaev’i seçmiş ve akabinde de 1 Kasım 1991 tarihinde yani Rusya Federasyonu’nun kurulmasından beş ay kadar önce "Çeçen Cumhuriyeti İçkerya"nın (ÇCİ) bağımsızlığı uluslararası hukuk normlarına uygun biçimde ilan edilmişti. Bu tarihi karar ile beş yüz yıldır devam eden Rus mezalimi ve işgaline son verilmiş, asırlardır süregelen "bağımsızlık" hayali gerçeğe dönüşmüştü.
Rusya kaynaklı tezler ışığında Batı medyasında sıklıkla ÇCİ "tanınmamış" bir ülke olarak zikredilmektedir. Oysa uluslararası hukuk açısından bir devletin varlığı için olması gereken zorunlu unsurlar içerisinde "başka devletler tarafından tanınmış olmak" bir gereklilik değildir. Son dönemlerde Kosova’nın bağımsızlığının tanınması sürecinde açık bir şekilde gözlemlendiği üzere, "tanıma" sadece siyasi bir tavır olmaktan öteye geçmemekte ve devletlerin varlığına halel getirmemektedir. Ayrıca iddiaların aksine İçkerya tanınmamış bir ülke olarak kalmamış, bağımsız bir devlet olan Gürcistan tarafından 13 Mart 1992’de tanınmıştır; daha sonraki süreçte Afganistan da ÇCİ’yı tanıyan ülkelerden birisi olmuştur. Öte yandan İçkerya asla Rusya Federasyonu’nun (RF) bir parçası haline gelmemiştir. Zira "federasyonların" kurulabilmesi için "federe devletlerin" birlikteliğe ilişkin bir sözleşmeyi imzalaması gerekmekte ve daha sonra oluşturulan "anayasanın" da halk tarafından oylanarak kabul edilmesi gerekmektedir. Oysa, ÇCİ, on dokuz devletin katıldığı 31 Mart 1992 tarihli RF Birlik Anlaşması’na imza atmamış ve 13 Aralık 1993 tarihinde gerçekleştirilen "Anayasa ve Parlamento" oylamasına da katılmamıştır. Açıkça görüleceği üzere, ÇCİ, uluslararası hukuka uygun olarak Çeçen halkının self-determinasyon hakkını kullanması doğrultusunda bağımsızlığını ve egemenliğini ilan etmiş meşru bir devlettir.
Rusya’nın Çeçenya’yı İşgali
(I.Rus-Çeçen Savaşı)
ÇCİ’nın bağımsızlığını ilan etmesi üzerine, RF içerisindeki yapılar bu küçük devlete bir ders verilmesi gerektiğinden bahisle RF’nun ilk Devlet Başkanı Boris Yeltsin’i ikna turlarına başladı. Danışmanlarının ve askeri cenahın başını çektiği bu grup Çeçenya’nın 48 saat içerisinde dize getirilebileceğini, burada alınabilecek bir zaferin RF’nun gücünü yitirmediğini göstereceğini ve olası diğer bağımsızlık taleplerine de set çekeceğini dile getiriyordu. Oysa askeri uzmanların peşinde olduğu husus Rus ordusundaki milyarlarca dolarlık yolsuzluğu kapatabilmek için bir savaşın çıkmasına duydukları ihtiyaçtı. ÇCİ Devlet Başkanı Dzhoxar Dudaev’in ve heyetinin tüm iyi niyetli çabalarına karşın savaş tellalları istediklerini elde etti ve 11 Aralık 1994’te Rus tankları İçkerya topraklarını işgal etti. Kanlı ve barbar Rus işgali iddia edildiğinin aksine 48 saat içerisinde tamamlanmadı. Fiilen 754 gün devam eden Rus işgali, ÇCİ Silahlı Kuvvetleri’nin zaferiyle sonlandı ve Rus tarafı barış masasına oturmak zorunda kaldı. Barış anlaşması sadece savaşa son vermedi, ayrıca denk iki devlet olarak imzalanan anlaşması ile RF, ÇCİnın bağımsızlığını de-facto olarak tanımış oldu. Öte yandan Rus işgali Çeçenya’nın tüm alt ve üst yapısını yok etti; işgal güçlerinin sınır tanımayan saldırılarında 120 bin masum sivil hayatını kaybetti, on binlerce sivil yaralandı ve sakat kaldı, işgal süresince insanlar yerlerinden yurtlarından oldu.
Geçici Barış Dönemi
Tüm dünyayı hayrete düşürecek biçimde RF’nu mağlup ederek topraklarından çıkaran Çeçenler, Aslan Maskhadov ve Alexander Lebedev’in imza koyduğu tarihi belge ile savaşa son verip yaralarını sarmaya başladı. Lakin, bu süreç yıkıcı bir savaştan çıkan Çeçen halkı için son derece zor geçti. Yenilgiyi hazmedemeyen RF’nun Çeçenya’yı geri alma planları ustalıkla uygulamaya konuldu. RF, Çeçenya içerisinde kaos ortamı yaratmaya yönelik her türlü girişimde bulundu. Rusların yanı sıra Çeçenya’nın zengin petrol ve maden yataklarına göz koymuş kimi küresel aktörlerin de bölgeye el atmasıyla Çeçenya hiç istemediği bir yöne doğru savrulmaya başladı. Ülkeyi küllerinden diriltmeye çalışan Çeçen yönetimi, RF’nun Azerbaycan’dan gelip Çeçenya üzerinden geçen petrol boru hattının kirasını vermemesiyle ekonomik açıdan iyice dar boğaza sürüklendi. Ülkedeki yoksulluğu ve yokluğu iyi kullanan Rus gizli servisleri savaş gazilerinden kimi grupları bölgede insanları kaçırması ve akabinde fidye alması yönünde ikna etti. Özellikle şimdilerde İngiltere’de siyasi sığınmacı olarak bulunan Rus oligark Boris Berezovsky’nin organize ettiği adam kaçırma olaylarında, kaçırılan yabancılar için Berezovsky fidyeyi bizzat ödüyor ya da arada aracı rolü oynayarak kendi payını alıyordu. Bu oyunda maşa olduğunu fark edemeyen Çeçenlerden oluşan bu küçük grup Çeçenya’nın Batı’daki imajını zedeliyordu.
Aynı süreçte RF elini güçlendirmek için kendi halkını gözünü kırpmadan ölüme yolluyordu. Moskova ve çevre kentlerdeki apartmanlarda patlatılan bombalarda, düşürülen uçaklarda hiçbir delil olmaksızın Rus yönetimi Çeçenleri sorumlu ilan ediyordu. Oysa gerçek İngiltere’de zehirlenilerek öldürülen eski KGB ajanı Alexander Litvinenko tarafından daha sonra ortaya çıkarılacak ve Rus gizli servisinin bu olaylardaki rolü gözler önüne serilecekti. Rus ajanı olduğu konusunda şüphe götürmez deliller olan Arap Khattab, sözde dini eğitim vermek amacıyla geldiği Çeçenya’da kurduğu medresede yokluk içerisindeki Çeçen gençleri ödediği büyük paralarla medresesine çekiyor ve burada "cihat"tan dem vurarak genç beyinleri zehirliyor, bu gençler Çeçen adetlerine dahi karşı çıkar hale gelmeye başlıyordu. Khattab, savaş sırasında yıldızı parlayan Şamil Basayev’i de kendi yanına çekmeyi başarıyor ve onu FSB ile birlikte tezgahlanan Dağıstan olaylarının tam ortasına atıyordu. Dağıstan’da toplanan bir kurultay tarafından "Çeçenya-Dağıstan İmamı" ilan edilen Şamil Basayev, Dağıstan’dan gelen yardım talepleri karşısında "etiketinin sorumluluğunun altına giriyor" ve beraberindeki adamlarla Dağıstan’a giriyordu. İşte RF’nun Çeçenya üzerine düzenleyeceği ikinci saldırı için gereken son adım da FSB’nin planına uygun biçimde atılmış oluyordu. ÇCİ Devlet Başkanı Aslan Maskhadov’un, saldırıların Çeçen hükümeti ile hiçbir bağının olmadığını açıklaması ve sorumluların yakalanarak yargılanacağını temin etmesi hiçbir şeyi değiştirmiyor, ÇCİ toprakları ikinci kez RF tarafından işgal ediliyordu.
İkinci Rus İşgali (II. Rus-Çeçen Savaşı)
RF yukarıda bahsi geçen nedenlerin ardına sığınıp 1 Ekim 1999 tarihinde yeniden Çeçen topraklarına girdi. Oysa savaşın gizli nedenleri açıktı; Çeçenlere bir ders vermek, Çeçen petrolü üzerindeki kontrolü yeniden ele geçirmek ve Kızıl ordunun yitirdiği prestijini geri kazandırmak. İlkine nazaran daha kanlı, daha sınır tanımaz Rus işgali çocuk-yaşlı, kadın-erkek, hasta-sağlam ayırt etmeden Çeçen sivilleri yok etme planı üzerine kurgulanmıştı. Dünyanın bir numaralı savaş suçlusu olarak adlandırabileceğimiz Vladimir Putin’in emrindeki Rus askerleri için hiçbir kural yoktu. Öyle ki kimi köyler topluca katledildi, yerleşim alanları günlerce aralıksız bombardımana tutuldu, düzenlenen temizlik operasyonlarında masum siviller ortadan kayboldu.
Bu yazının yazıldığı an itibariyle "3973 gün 12 saat 29 dakikadır" devam ediyor Rus işgali. İşgalin faturası ağır, Rus işgal güçleri 30 bini çocuk olmak üzere 150 bin masum sivili katletti, on binlercesini yaraladı veya sakat bıraktı, binlerce kadına tecavüz etti, binlerce sivil ardında hiçbir iz bırakmada ortadan kayboldu, beş bin Çeçen kadın kötülükleriyle nam salmış Rus hapishanelerine kapatıldı, on binlerce masum işkence gördü, tüm Çeçen halkı aşağılandı ve küçük düşürüldü.
Terörist Eylemler
RF’nun Çeçenya’daki işgali ve insan hakları ihlalleri kadar kimi Çeçen gruplara mal edilen terörist eylemler de dünyanın gündeminden düşmedi. Çeçenler özellikle Moskova’daki tiyatro baskınından ve Beslan’daki bir okulda yaşanan rehine krizinden ötürü ağır eleştirilere maruz kaldı.
Moskova’daki tiyatro baskınında yer alan Çeçen kadınlar "kara dullar" tanımlamasıyla gündeme taşındı. Oysa kocaları, çocukları ya da akrabaları Rus askeri güçlerin insanlık dışı muamelelerine maruz kalan bir grup Çeçen kadın FSB tarafından uygulanan psikolojik bir oyunla kandırılmıştı. Mağdur Çeçen kadınlar da diğer hemcinsleri bu acıyı yaşamasın, Çeçenya’da akıtılan kan son bulsun fikrine inanarak duygusal bir tavır ile silahlandılar ve götürüldükleri tiyatroda "Rus askerleri Çeçenya’dan çekilsin" talebini dile getirdiler. Rusya ise insan hayatına saygı duymadığı için içeriye saldığı kimyasal bir gaz ile saldırganları ve rehinleri öldürdü. Putin’in öldürttüğü araştırmacı Rus gazeteci Anna Politkovskaya, Putin’in Rusyası isimli kitabında bu eylem sırasında ve sonrasında yaşanılanlara dikkat çekerek, eylemin bir FSB planı olduğunu gözler önüne seriyor.
Çeçen savaşçılar özellikle Beslan olayıyla dünya kamuoyundan büyük bir tepki çekti. Oysa Çeçen Devlet Başkanı Aslan Maskhadov, kendi can güvenliğini hiçe sayıp herhangi bir şart ileri sürmeden, kendileriyle bir bağlantısı olmayan bu eylemin yapıldığı okula gitmeyi ve eylemcilerle görüşmeyi talep etmişti. Ancak RF, Çeçenleri terörist olarak lanse etme planlarının ters tepeceğini ve Aslan Maskhadov’un bir kahraman olacağını fark edince hemen operasyona başladı ve içerideki çocukları katletti. İnguşetya Devlet Başkanı Ruslan Aushev, okula girip bazı rehinelerle dışarı çıktığında eylemcilerin "Çeçen" olmadığına dikkat çekmişti. Nitekim bağımsız bir komisyon tarafından hazırlanılan rapor okula ilk ateşin Rus güçler tarafından açıldığını ortaya koyuyor. Kısa bir süre önce David Setter’in Forbes dergisinde yayınlanan "Beslan’ı Hatırlamak: İnsanlığa Karşı Bir Suç" başlıklı makalesi de Beslan’da tam olarak neler yaşandığını ortaya koyuyor. Bu makalede eylemcilerden bazılarının FSB ajanı olduğu ve kimisinin ise RF’ndaki suçlular olduğuna dikkat çekiliyor.
Birkaç ay önce Moskova’da gerçekleştirilen metro bombalamalarında da yine Çeçenler suçlandı ve hatta eski Çeçen Devlet Başkanı şimdinin "Kafkasya Emirliği" hareketi lideri Dokka Umarov şaibeli bir video kaydı ile saldırıları üstlendi. Saldırganlar Çeçen olarak lanse edilmesine rağmen, Dağıstanlı çıktı. Hatta Beslan saldırılarında kızını kaybeden bir baba, saldırgan kadınlardan birisinin kendi kızı olduğunu iddia ettiyse de açıklamasının üzerinden çok fazla zaman geçmeden geri adım attı.
Türkiye’de de Çeçenler "Avrasya Feribotu"nun kaçırılması ve "The Marmara Oteli"ndeki baskın ile suçlandı. Ancak her iki saldırıyı da incelediğimizde saldırıların planlanması ve uygulanması aşamalarında Çeçenlerin hiçbir bağlantıları olmadığı, eylemlerin bir grup Abhaz diasporası mensubu tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıktı. Bu grubun esas gayesinin Çeçenya hassasiyeti mi yoksa başka güçlerin çıkar çatışması mı olduğu halen tartışıla gelen bir konudur.
Esas olarak üzerinde vurgulanması gereken nokta, meşru ÇCİ hükümetinin ve silahlı kuvvetlerinin bu tür terörist saldırılarla da doğrudan ya da dolaylı bir şekilde herhangi bir bağlantısının olmamasıdır. ÇCİ Silahlı Kuvvetleri, ilk Devlet Başkanı Dudaev döneminden bu yana sivillere yönelik şiddet uygulamayı reddetmiş ve herhangi bir terörist eyleme katılmamıştır. (27.08.2010)
(Devam edecek)
-ÇCİ: Çeçen Cumhuriyeti İçkerya
-RF: Rusya Federasyonu
ABD’li bilim adamları: “Bugünkü Rusya gibi bir ülke, yakın denecek bir gelecekte ortadan kalkabilir.”

Sayı : 2010 09

Yayınlanma Tarihi: 2010-09-01 00:00:00