Analiz: Çerkesya’nın Düzeni

0
1238
Bu gün Çerkesya yöneticilerinin sahip olduğu servet Çerkesya kaynaklı değil. Servet, Rus halklarının ortak malı olan doğal kaynakların yağmalanmasından kaynaklanıyor ve herhalde kıdem esasına göre dağıtılıyor. Ayrıca Olikarg ve Silovikilerin servetleri ne kadar meşru ise o kadar meşru. Bu halk-yönetici ilişkisinin rasyonel bir tarafı yok.
Bir defa, yöneticilerin iktidarı halkın memnuniyetine dayanmıyor. Onlarda kendilerini halka beğendirmek zorunda hissetmiyorlar zaten. Siyaset değil, vesayet esas. Yalnız yine de kendilerini birinin beğenmesi gerekiyor o da Merkez, yani Putin vs. Diğer yandan Çerkeslerden mühim bir vergi toplayıp merkeze aktardıkları da yok. Üretim olmayan yerden nasıl bir vergi çıkabilir? Muhtemelen durum tersidir çünkü bölge sübvanse edilir durumda. Bunu kendileri zaman zaman açıklıyor.
Çerkesya’nın kaynaklarını yağmalayıp ve halkı haksız vergilere boğarak merkeze aktarmak olsaydı düzen, daha rasyonel olacaktı ama 18. yüzyılın rasyonalitesi olurdu bu. Ama öyle değil. İyi niyetli merkezin, bölgeyi kalkındırmak için seçip gönderdiği liderlerdir diye de düşünemiyoruz pek. Çünkü yirmi yıldır bölgenin kalkınması ve özgürleşmesi ile ilgili bir vizyon koyan veya herhangi bir perspektife sahip olan bir lider de göremiyoruz.
O zaman bunlar neyin nesi?
Dünya ölçülerinde servet sahibi olduğu söylenen bu liderlerin derdi ne? Neden batıya sığınıp refah içinde yaşamlarını sürdürmüyorlar da, Çerkesya halkı ile Moskova arasında cendereye sıkışmış olarak yaşamayı tercih ediyorlar? Ya da böyle bir tercih hakları var mı? Bir de, bu pekte meşru olmayan ve merkezin dağıttığı (en azından göz yumduğu) servetlerin karşılığında kendilerinden beklenen şeyler var mıdır? Varsa neler?
Bence Merkezin kendilerinden beklediği şey “halkın dertlerini çözün-çözemediklerinizi bize bildirin” değil. Beklenti; “yerlileri zaptı-rapt altında tutun” dur, herhalde. “Bunun için de gerekeni yapın”.
Çok zor bir görev bu. Zor çünkü merkezin gözünde bunlar kendilerinden gibi görünse de sonuç olarak ‘yerli’ler. FSB’li de olsa, bir yerlinin elinde böylesine bir servet birikimi tehlike işaretidir. Birinci nesilden beklenmese bile, ikinci nesil bu parayı başka niyetlerle (hani olur ya, mesela milli) kullanmaya kalkarsa ne olacak? Dolayısıyla sürekli gözaltında tutulmalılar. Kaçmaya kalkarlarsa sadece servetlerine el koymak yetmeyebilir, daha ileri şeyler mümkün. Diğer taraftan halk (özellikle Kabardey-Balkar’da) iyi gözle bakmıyor artık, bu liderlere.
Cendereye sıkışmış yönetimler, halkın taleplerine kulak tıkıyor. Ne bir zenginleşme emaresi görülüyor ne de özgürlükler genişliyor. Bu konuda bir umut verme cesareti bile gösteremiyorlar. Ne zihinsel olarak hazırlar bu işe ne de yetkileri mevcut. Tersine doğal asimilasyona terk ediliyor dil ve gelenek. Merkezin talepleri doğrultusunda eski sosyalist kazanımları ortadan kaldırıyorlar pek öyle kaygılanmadan. Belki de kaygılanıyorlar, biz anlayamıyoruz. Bu nedenlerle olsa gerek, Çerkesya’ya diasporadan dönen 3 bin kişi, terk eden ise 50 bin.
Bölgede Milli Burjuvazi’den bahsedilebilir mi bilemiyorum. Milli unsurlar var duyuyoruz ama öyle bir burjuvazi olsa duyardık gibime geliyor. Silovikilerin kontrolü altındaki bir ekonomik düzende, servet edinebilmek için onlara yanaşmak dışında yol kalmamışsa eğer -tabi yanaştırırlarsa-, milli burjuvaziden bahsetmek neredeyse imkânsız. Velhasıl halkın sahibi yok.
Kabardey halkı içinden çıkan İslam görünümlü sert muhalefetin bu şartların içinden fışkırdığını düşünebiliriz bir an. Birkaç yıl evvel yüz Kabardey gencinin öldürülmesiyle sonuçlanan küçük başkaldırıyı öyle kabul edebiliriz belki ama bu günkü durum, kim ne derse desin düzmece geliyor bana.
Ve bu düzmece, yerel yönetimlerin parmağı olmadan kotarılabilir mi onu da bilemiyorum. Öyleyse durum daha da vahim zaten.
Kanokov’un işinin ne kadar zor olduğunu, görüyor musunuz?
CARI

Sayı: 2011 02