1852 yılında Çerkesya*

0
495
Çerkesya’nın yüzölçümü yaklaşık 33 bin kilometrekaredir. Çok fazla kabileden oluştuğu için net bir bölgesel ayrım yapılamaz. Terek’in çevrelediği doğu kısmı Rus coğrafyacılar tarafından iki bölge altında adlandırılır. Güneybatıda kalan kısım Büyük Kabardiya ve Kuzeydoğudaki kısım ise Küçük Kabardiya. Çerkesler için sadece bir tane Kabardiya var, bu da Rusların Büyük Kabardiya diye adlandırdığı bölge. Kuban ve Terek kaynaklarının arasında kalan ve kuzeye doğru uzanan topraklarda Abhazlar/Apsne yaşıyor, bu bölge tarihçi Pallas’a göre Küçük Abhazya, Guldenstadt’a göre ise Altıkesek Abhazya’dır. Pallas’ın Büyük Abhazya, Guldenstadt’ın Abazinya dediği bölgenin büyük bir kısmı Kuban Çerkesya’sındadır ve yanında Natuhayların bölgesi vardır.
Çerkesya demir, kurşun, bakır var ve sodyum nitrat açısından zengin. Rusya, Çerkesleri Kafkas bozkırlarındaki tuzlu sulara yaklaştırmadığı, Türkiye ve İran’la ticaret yapmalarını engellemek amacıyla limanlarını kapattığı için Çerkesya’da tuza rastlamak neredeyse imkansızdır.
Çerkesler beş sosyal sınıfa ayrılmaktadır. 1- Pşı (prensler); 2- Vork (kadim asiller); 3- Asil ya da prenslerin azat ettiği sonradan asil olmuş köleler; 4- Sonradan asil olanların köleleri; 5- Köleler. Sonradan asil olanlarla asiller arasında bir fark yoktur, sadece ordu düzeni söz konusu olduğunda sonradan asil olanlar kadim asillerin sözünü dinler. Son üç sınıf arasında da pratikte bir fark yoktur. Ancak köleler ziraat ve diğer vasıfsız işlerle uğraşırlar. Köleler vergi ödemez, hizmet ettikleri beyleri değiştirme hakkına sahiptir. Beyler kölelerini kaybetmemek için aşırı isteklerde bulunmaz. Prensler aynı zamanda savaş komutanlarıdır. Kabardiya bölgesinde bir prensesle evlenmeye kalkan alt sınıftan biri cezalandırılır. Buna karşın prensler alt sınıftan biriyle evlenebilirler. Toplumun bu durumu Gotik çağların feodal sistemini andırmaktadır.
Tüm Çerkes ve Abaza kabileleri oraya buraya yayılmış, şehir ya da kasabaya benzemeyen küçük köylerde yaşar. Prensler ve asiller kırk ya da elli evden oluşmuş köylerin merkezindedir. Hangi sınıftan olursa olsun bir Çerkes kendi evinin marangozu, dokumacısı, oymacısı ve çobanıdır. Ancak üst sınıflardan birinin tarımla uğraştığına, aykırı bulunacağı için pek rastlanmaz. Kadınlar iplik eğirme ve dikiş işleriyle uğraşır. Hanenin ihtiyacı olan kumaşları, ayakkabıları, eyer yastıklarını ve kınları yaparlar. İslam bu halk için sadece bir beyan olmuş, alışkanlıklarını çok fazla değiştirmemiştir. Bekar gençler özgürce toplanır, aşk evliliği yaparlar. Evlendiklerinde bir yıl boyunca ya da çocukları oluncaya dek ebeveynlerine bir arada görünmezler. Bu, dikkate değer bir gelenektir.
*J.R McCulloch ve Frederick Martin, Mc Culloch’s Universal Gazetesi-1852
Çeviri: Serap Canbek

 

 

Sayı : 2011 03