Bandırma, 100 bin üzeri nüfuslu bir liman, sanayi ve ticaret merkezi olan bir ilçe. Çerkes köyü olarak Yeni Sığırcı (Kabardey), Yeni Ziraatlı ve Karaçalılık (Şapsığ) kalmış. Bursa Mustafakemalpaşa (Kirmasti) ve Karacabey ilçelerinden Bandırma, Susurluk ve Manyas’a uzanan bir kuşak üzerinde çok sayıda eski Çerkes köy yerleşimi var. Bu tür çökmüş köylerin her birinde, yaklaşık yüz hane içinde en fazla onu Çerkes. Danişmend, Yeniyenice gibi.
Yöre Çerkesleri çoğunlukla Şapsığ ve Abzah, Manyas’ta bunlara Vıbıh köyleri de ekleniyor. Köy diyoruz, ancak bu sözcük bir anı olmalı. Dediğimiz gibi Çerkesler ismen var, fiilen yok sayılırlar.
Ulusal duyarlılık zayıf, asimilasyon mesafe almış. Örneğin Düzce’deki ya da Sakarya ilindeki gibi bir kimlik duyarlılığı da yok gibi. Yoğun bir ruhsal çöküş yaşanıyor. Düzce’de Çerkes olmayan bir köye gelin gitmiş Çerkes kızı duyulmuş şey değildi. Dahası kız erkek, her iki tarafı Çerkes olmayan düğünleri Çerkes gençleri boykot ederlerdi. Bu aşırı tepki asimilasyona karşı direnme ve savunma biçimiydi.
Yöre Çerkesleri 1788 (93 Harbi) sonrasında Balkanlardan buralara tehcir edilmiş, devlet tarafından Manav ailelerinin yanına dağıtılmış, birkaç yıl boğaz tokluğuna Manavlara ırgatlık yapmışlardı. Kuşkusuz bunun da olumsuz yansımaları kalmış olmalı.
***
Bandırma kenti içinde çok sayıda Çerkes var, bu belli, ama bu kişiler görünmez gibiler. Birçok kahvehane Çerkes dolu, çoğu Çerkesce’yi bilmez, ismen Çerkes. Belediye Başkanı Sedat Pekel de bir Çerkes’tir ama Çerkesce bilmez, yine de Çerkeslere karşı duyarlığı olan ve derneğe destek vermekten kaçınmayan biri. Gecelere ve şölenlere katılır. İki Başkan yardımcısı da yabancı değil, Kafkas kökenli.
Yörede Çerkesler, Manav, Yörük, Macir gibi ‘Türk’ten sayılmaya’ başlanmış, bu nedenle olmalı eski husumet, eski Çerkes düşmanlığı gibi şeyler kalmamış, artık bir etnik sorun da ‘yok’. Dahası birçok Çerkes özelliği genellikle benimsenmiş durumda. Birçok Türk, konuğu ayağa kalkarak karşılıyor ve saygıyla uğurluyor. Eskiden sadece köy ağaları/beyleri için ayağa kalkılırdı. Şimdi o da kırılmış gibi. Sanırım 1999 seçiminde DEHAP’a, bu kapatılan Kürt partisine az oy çıkmış, % 10 barajını aşamamış olması Türkçülerin bölünme paranoyasının yersizliğini göstermiş ve husumeti de zayıflatmış olmalı. Ancak, yine de kabarmaya hazır bir Türkçü damarın varolduğu unutulmamalı.
***
Gelelim Bandırma derneğimize… 2 Nisan 2011 Cumartesi akşamı, Bandırma Belediye Sineması salonunda bir gece düzenlendi. Alt ve üst salon doluydu. Önümüzdeki günlerde bir düğün salonunda, geniş katılımlı bir program daha sunulacak.
Danişment köylü genç kızlarımızdan Betül Demirci bir dansçı, tiyatro yönetmeni ve senaryo yazarı. Güzel bir kız. “Kül Kedisi” oyunu uyarlamasını yaptı ve sahneledi. Bu örnek bile, Çerkes tiyatrosu üzerine Türkçe yayınımız olmadığını belli ediyor. “Koç’as” piyesi rahmetli Mefevıd Mevlüt Kazbek tarafından Türkçe’ye çevrilmiş, bir bölüm düzeltmesi de tarafımdan yapılmıştı. Onu yeniden redakte ederek daktiloya çekmiştim. Ancak Koç’as “Kafkasya Kültürel Dergi” sayfalarında kaldı. Bu arada, kültürle ilgilenen gençlerimiz anayurtta birçok Adıgece piyesimizin bulunduğunun farkındalar mı acaba?
Külkedisi uyarlamasında köy zengini Çerkes baba ile oğlu, pselıho (konuşmak) için birlikte kız görmeye gidiyorlar.Betül Hanım ve dernek ilgilileri hiç kusura bakmasınlar, olacak şey midir bu? Ne hallere düşmüşüz?
Manav ve Macir (göçmen) adetinde olabilir, baba oğul birlikte kız aramaya çıkarlar. Adıge geleneğinde böyle şeyler yoktur. Bu da asimilasyonun derecesini belli eden göstergelerden biri olmalı.
***
Gecede ışıklandırma ve müzik düzenlemesi iyiydi ama Çerkesce hiçbir şarkı söylenmemiş olması kötüydü. Birilerinden korkuluyor ya da birilerine mesaj mı verilmek isteniyordu? L’ışe Abdülkadir Şeker’inbaşkan ve benim de başkan yardımcısı olduğum dönemde Adıgece bir şarkı programı da sunulmuş, büyük bir beğeni ile karşılanmış, çocuklar bunu örnek almaya ve Çerkesce şarkılar söylemeye başlamışlardı.
İnsanın aklına geliyor: ‘Nazar mı yoksa görünmez bir el mi değdi bize?’ demeden de edemiyoruz. Bu hep böyle oluyor. Yazık.
Genç Abzah kadını Çetave Hamiyet Öner, Çerkes kostümlerini dikmekte usta olan bir terzi. Derneğin müdavimlerinden. Sonuç, Bandırma Derneği zengin kostüm koleksiyonuna sahip olmuş. Ama sırf kostümle, dansla işler yürür mü? Hiçbir kültürel çalışma, konferans, açık oturum, panel, bilgi yarışması gibi kitleyi harekete geçirecek bir etkinlik yok, kelimenin tam anlamıyla edilgen bir dernek. Bandırma’dan 12 Mart Ankara Çerkes Mitingi’nekatılan tek kişi bile yoktu, çevre yörelerden katılan da yoktu, Kaffed katılmayın demişti. Düzce derneği bile Çerkes Mitingi’ne katılmadı. Bu noktada da gizli bir el mi dokunuyor bize?
Duyarsız bir topluluğa dönüşmüşüz.
***
Gençler ve minikler biçiminde Bandırma derneğinin iki dans ekibi var. İkisi de mükemmel. Kızlar güzel, delikanlılar yakışıklı, çocuklar şirin. Ancak oyunlar ithal, Kafkasya’dan taklit. Bilindiği gibi bu oyunlar saf Adıge dansları değil, Sovyetik katkıları da olan, yani ‘genetiği üzerinde oynanmış’ danslar. Bu dansları Kuzey Kafkasyalı kardeş halklar dışında Kazaklar, Azeriler, vb. de oynuyorlar. Bu tür oyunlara karşı değiliz. Karşı olduğumuz şey, yereli ihmal etme durumu, yerel Adıge dansları yok olursa ithal danslar ulusal ruhu köreltebilir, halk onları aynı ölçüde benimsemiş değil. Ayrıca sanatsal bir geliştirme de yok. Bizim Kaffed’imiz geliştirme işlerini becerebilir mi? Bilemiyorum, pek de sanmıyorum.
En azından ithal dansların yerel/mahalli dansları öldürmesine fırsat verilmemeli. Mahalli danslarımız, en azından genetiği üzerinde oynanmış ithal danslar kadar mükemmeldirler. Ayrıca çok daha ulusaldırlar, geliştirilmeleri gerekir. Yerel danslar yüzyılların birikimidir, duruma göre, ciddiyet, saygı, içtenlik ve espri anlayışlarını yansıtırlar. Onlar her yönleriyle ulusaldırlar.
Hapi Cevdet Yıldız (Kısaltılarak alıntılanmıştır)
Sayı : 2011 04