Haklara ‘çekince’ konamaz

0
439
·             Halkımız için kaygılarımız konusunda çarelerin nereden, nasıl sağlanacağı sorusunu, tam da ana başlığınız yanıtlıyor; “Diaspora Çerkeslerinin Avrupa Birliği’nden Umut ve Beklentileri”.
·             İstanbul Kafkas Kültür Derneği Olağan Genel Kurulunu henüz bitirdik. Göreve yeni gelen ekip olarak, ilk toplantımızın gündeminde oldunuz. Bizler ‘AP Çerkes Günü’ etkinliğini çok önemsiyoruz. Türkiye’deki Diasporamız açısından; AB’yi ve resmi organlarını, Avrupa’daki Sivil Toplum Kurumları’nı varoluşumuzun sürdürülebilmesi için gerekli bağlaşıklar ve işbirliklerinin vazgeçilmezi olarak görüyoruz.
·             BM’nin tüm organlarını, AB ve Avrupa Konseyinin alt ve üst birimlerini, insan hakları açısından yüzyıllardır insanlığın ürettiği değerleri süzüp, formüle eden kurumlar olarak biliyor ve tanıyoruz. Söz konusu temel evrensel değerleri, kimliğimizi koruyabilmenin, aidiyetimizi, kültürümüzü-geleneklerimizi ve dilimizi yaşatabilmenin teminatı olarak görüyoruz. Anlaşmalar, sözleşmeler, deklarasyonlarla belirlenmiş kimlik hakları söz konusu ve bunların altına imza atan ülkeler var. Ne var ki o ülkelerin bir kısmı bu hakları muhataplarına kullandırmıyor. Hatta Anayasalarının uluslararası anlaşmaların üstünde olduklarını açıkça belirtenler de var.
·             Rusya Federasyonu Anayasası md. 15/4 şöyle der: “Uluslararası hukukun evrensel ilke ve normları ve RF’nin uluslararası antlaşmaları, RF hukuk sisteminin bir parçasıdır. Eğer; RF’nin uluslararası antlaşmasıyla, kanunla öngörüldüğünden farklı bir hüküm öngörülmüşse, ULUSLARARASI ANTLAŞMANIN HÜKMÜ UYGULANIR”. Yine md. 17/1-2 ve 3 konuyla ilişkili maddelerdir. Çerkeslerin anavatanı RF sınırları içindedir. Biz Çerkesler RF’ye bağlı cumhuriyetlerin YERLİ HALKLARIYIZ, bunu her Çerkes basit nüfus kayıtlarıyla kanıtlayabilir. Bu durumda; RF’nin de altında imzası bulunan BM’nin 2007 de deklare ettiği ‘BM YHHD (Yerli Halklar Hakları Deklarasyonu’na göre diasporadaki tüm insanlarımız RF vatandaşıdır, aynı zamanda halen yaşadıkları ülkenin de vatandaşıdırlar. Her iki ülkede de insan haklarından ve tüm vatandaşlık haklarından faydalanabilme hakları vardır. BM YHHD; md.2, md.6, md.9 ve diğer ilgili maddeler bir birini tamamlayan ve vatandaşlık, aidiyet ve anti- ayrımcılığa açılım getiren maddelerdir.
·             Diasporada en çok Çerkesin yaşadığı (anavatandan da çok) ülke Türkiye’dir. Türkiye, AB ile birçok anlaşma yapmış ve tam üyelik müzakereleri sürmektedir. Bu müzakereler AB ve Türkiye tarihinin en uzun müzakereleridir. Demokratikleşme ve kimlik hakları için; Avrupa Konseyi “Azınlık İnsan Hakları Komitesi” Komiseri’nin hazırladığı ve 1 Ekim 2009 da deklare edilen rapor, Türkiye’de neredeyse hükümet programı olarak kabul edilip uygulanmaya çalışılmıştır. Azınlıkların İFADE, ÖRGÜTLENME, DİNSEL ÖZGÜRLÜKLER, MÜLKİYET EDİNME HAKLARI, ZORLA GÖÇ ETTİRİLENLER, ROMANLAR’ın İNSAN HAKLARI başlıklarıyla ve uluslararası anlaşmalarla desteklenen bu belgede ÇERKES sözcüğü BİR TEK KEZ BİLE geçmemektedir. Türkiye’de milyonlarla ifade edilen halkımızdan hiç söz edilmemektedir! Raporda sadece bir cümle KAFKASYALILAR olarak geçmekte, o da bir sayı belirtmek için kullanılmaktadır.
·             ‘Azınlık İnsan Hakları Komitesi’nin, milyonlarca olduğu bilinen Türkiye’deki Çerkeslerden haberinin olmaması mümkün müdür? Türkiye’de Türk ve dinsel azınlıklar dışında kimliklerin –Kürt, Laz, Adıge, Abaza, Oset, Çeçen, Gürcü, Arap, Zaza, Hemşinli, Yezidi, Alevi vd. – varlığı inkar mı ediliyor? AB ile Türkiye bu kimliklerle ilgili neden bir organ oluşturmuyor? MAYK ( Milli Azınlıklar Yüksek Komiserliği) 2005’ten sonra işlevsizleştirildi, yerine yeni bir organ kurulamaz mı?
·             Türkiye diasporası olarak 147 yıldır yaşadıklarımızın sonucu; savaş sonrası sürgün, yerleşim ve yaşama kaygıları ve tekrar savaşlar, iç sürgünler, asimilasyon ve baskıcı politikalar, hain suçlamaları; gelinen nokta ancak ‘travma’ ile açıklanabilir. Bu anlamda ‘REHABİLİTASYON’a ihtiyacımız var. Türkiye, RF, AB; Çerkeslerin kimliğini, aidiyetini sağlıklı bir şekilde yeniden kazanması için sorumluluk taşıyor. Bu konu BM YHHD md. 11/2 de şöyle formüle edilmiş: “Devletler Yerli Halkların gerekli bilgilere sahip olarak özgürce verecekleri ön onay alınmadan ellerinden alınan kültürel, entelektüel, dini ve ruhani varlıklarını etkin mekanizmalar aracılığıyla tazmin etmelidir.”
·             BM’nin, 20 Aralık 1993’de aldığı karar (47/135), azınlık dillerin yaşatılması için çok önemlidir. Bu vb. kararların, anlaşmaların imzalanması yetmemekte, onanması ve uygulamaya konulması önem taşımakta, Çerkesler açısından Türkiye ve RF uygulamaları dikkatle izlenmektedir. BM ve AB ülke ve kurumları, demokrasiden yana tüm kurumlar sözleşmelerin imzalanması, onanması ve uygulanmasından sorumludur. Sözleşmeler kağıt üzerinde kalsın diye yazılmıyor ve imzalanmıyor.
·             İşte Türkiye’nin onaylamadığı ya da çekince koyduğu sözleşmeler:
Ø          Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi ve Avrupa Bölgesel Azınlık Dilleri Şartı.
Ø          BM’nin ‘Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne azınlıkların hakları konusunda ÇEKİNCE.
Ø          -BM’nin Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar sözleşmesine ‘azınlıkların eğitim hakkı’ konusunda ÇEKİNCE
Ø          Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ek 12 protokolü onaylanmadı.
Ø          Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde anadil ile ilgili üç maddeye ÇEKİNCE.
·             Ayrıca; 1993 Kopenhag Kriterleri adı altında ilan edilen azınlık hakları, 1997 de Amsterdam anlaşmasıyla AB’de Anayasallaşmış, ancak AB kuruluş sözleşmesinde yer almadığından iç hukuk düzenlemelerinde sıkıntılara neden olmuştur. 1995’te AGİK’in girişimiyle kabul edilen ‘Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi’ hukuksal bağlayıcılık taşımakta, üyelere yükümlülük getirmektedir.
·             Söz konusu sözleşme ve anlaşmaların onanması, uygulanması için AB kurumları özgün çalışma yürütmelidir. Çerkeslerle ilgili daha ciddi zaman ve kaynak ayırmalı, dünyanın çok az bilinen bölgelerinde, çok az bilinen azınlıklara-topluluklara gösterilen özen Çerkeslere de gösterilmelidir.
·             Kimliğimizle yaşayabilmek için elimizdeki mücadele aracı insanlığın yarattığı evrensel ve hukuksal değerlerdir. Bu değerlerin Çerkesler nezdinde de yaşatılıyor olması bizlerin umudu ve beklentisidir.
·             Atalarımızın kanlarıyla sulanmış SOÇİ’de, RF Olimpiyatlar düzenlemeye hazırlanıyor. Bu durum; Olimpiyatların temel prensiplerinden 6. maddeye; dünya kardeşliğinin, barışın, sporun ruhuna aykırıdır. Değerlerden bahsederken bu konuya da dikkat edilmeli, ilgili tüm demokratik kurum ve kuruluşlar konu üzerinde hassasiyetle durmalı ve tavır almalıdırlar.
·             AB’nin düzenlediği Çerkes günü, bizlere destek bulabileceğimiz anlamında bir ışık olmuştur. Bu konuda elbirliği, işbirliği yapabilme umutlarımızı güçlendirmenizi bekliyoruz. AB kurumlarına, ilgili birim ve şahıslara ve Avrupalı Çerkesler Federasyonu’na içtenlikle teşekkür eder, saygılar sunarız.
Ümit DUMAN

Sayı : 2011 11