Çerkes Ethem’in Heykeli Dikilmeli!

0
1715
7-8 Nisan tarihlerinde Kayseri’de idik. Türkiye’de ve hatta dünyada Çerkesin en fazla yaşadığı üç beş şehirden birinde olmak insanı etkiliyor açıkçası. Söylenene göre altmış yetmiş bin civarında Çerkes yaşıyor bu şehirde. Her an bir Çerkes’le karşılaşabilme hali farklı bir duygu yaratıyor insanda. Bu kendine güvenle karışık biraz da derli toplu olma gerekliliğinin yarattığı  bir iç disiplin duygusu belki de.
Kayseri’de iki gün süren ve “Çerkes Ethem ve Yakın Tarih Tartışmaları” adıyla yapılan paneli organize eden Kaf Dağı Platformu, açıkça söylemek gerekirse şimdiye kadar gördüğüm en derli toplu organizasyonlardan birini yapmışlardı. Bu gerçek, organizasyona ismini veren ve toplumumuzun adeta yarayan kanası olan Ethem Bey’in ismi ile birleşince ister istemez şehirde bir heyecan yaratmış ve her iki gün de salonun dolu olmasını sağlamıştı. Genci yaşlısı; kadını erkeği ile salonu dolduran Çerkeslerin, paneli “bir an önce bitse de gitsek” ruh haliyle değil de ; soru-cevap kısmında bile adeta soru sorma yarışında olarak sürdürmek istemesi oldukça ilginçti. Kaldı ki beşer kişinin sunum yaptığı  ve her iki günde de konuşma sürelerinin fazlasıyla aşılmasına rağmen ne sunum yapanlar ne de dinleyiciler bir bıkkınlık emaresi gösterdiler.
Bütün bunları anlatmamın bir sebebi var elbet. Elimizde yarısına kadar su dolu bardağın yarattığı olumlu ve olumsuz ruh halinin yarattığı gel gitlerin başımızı döndürdüğü ve 21 Mayıs anma programının param parça ettiği toplumumuzun ikircikli hali beni açıkçası abandone etti. Ve sanırım bu ruh hali mideme de yansıdı ki her şeyi ile gayet güzel olan Kayseri programı benim açımdan sağlık adına berbat iki gün olarak geçti. Kendi yaşadıklarım her ne ise de ev sahiplerini ve dostlarımızı  bu mesele ile huzursuz etmiş olmak beni ayrıca rahatsız etti. Neyse ki Kayseri’de her şey gayet güzeldi de içimiz ferahladı biraz.
İlk günkü oturumda “Nato’dan niye çıkmıyoruz?” diye bir soru yönelten ve başta moderatör Fuat Uğur olmak üzere herkesi şaşkına çeviren yarı meczup diyebileceğimiz bir kişinin yarattığı şaşkınlık dışında her şey yolunda idi açıkçası. Hasbelkader yolu oraya düşmüş bu vatandaşın kimliği ve amacı konusunda bir fikrimiz olamadı ama Fuat Uğur ustaca savuşturdu bu anlamsız atağı ve hoş bir tebessüm ânı olarak kaldı belleklerde.
Tartışmaların özü elbette Çerkes Ethem Bey’in Kurtuluş Savaşı’ndaki pozisyonu ve sonrasında “Hain Çerkes” söylemi ile tasfiye edilmeye çalışılan Çerkes toplumunda yaşanan travma idi. Konuşmacıların neredeyse tamamı bu konuda hemfikirdi. En radikal çıkış da Mümtaz’er Türköne’den geldi. Ona göre Ethem Bey’in siyasi itibarının verilmesinin yanı sıra Bandırma’ya heykeli de dikilmeliydi.
Bu iki günlük panelin en ilginç tekliflerinden birini de Fuat Uğur yaptı. Madem şehirlerin kurtuluş günleri yapılmakta; öyle ise Yozgat’ın da Çapanoğlu İsyanı vesilesiyle “Türklerden Kurtuluşunun Günü” olarak anılmalıydı. Temsili Çerkes Ethem milislerinin şehri Çapanoğlu kuvvetlerinden kurtarmasının gösterileri şehir meydanında otantik kıyafetler ve malum mizansenlerle kutlanmalıydı. Bu ironik çıkış yüzlere tatlı bir gülümseme yayarken bir taraftan da acı acı bazı şeyleri düşündürmeye yetti arttı bile.
İki gün süren panelin konuşmalarını aslında kısa kısa vermek isterdim burada; ama ne yazık ki yerimiz sınırlı. Dolayısıyla bir sonraki sayımızda paneldeki konuşmaları özel bir haber olarak verme sözünü söyleyerek panelden çıkarılacak derslere dikkati çekelim.
Konunun öneminden olsa gerek Kayseri’deki farklı görüşteki Çerkes-Kafkas oluşumları mensupları resmi olarak olmasa da gayri resmi şekilde iştirak ettiler panele. Her yaştan insanın katılması bir başka dikkati çekici yöndü. Özellikle liseli gençlerin dahi böylesine bir organizasyona ilgi göstermesi toplumumuz adına ümitvar olmayı sağlayacak bir unsurdu.
Konunun öznesi Ethem Bey’in ailesini temsilen toplantıya katılan yeğenleri Güner Kuban ve Ethem Kobaneri konuşmaları büyük bir dikkatle takip ettiler. Yine aileyi temsilen söz alan Güner Kuban: “Çocukluğumda ‘hainin çocukları’ diye kovalandığım, aşağılandığım günlerde kendi kendime ‘ailemin hain olmadığını bir gün herkese ispat edeceğim’ diye söz vermiştim. Bu gün o sözü tutabileceğimi gördüm” derken salonda bir duygu seli oluştu ki Allah’tan bu minval üzere fazla konuşmadı Güner Hanım ve kısa bir konuşmayla sahneden indi.
Muhiddin Kandur, çekmek istediği Çerkes Ethem filmi için “herkesi memnun edecek film çekmek isteyenler komedi filmi çeksin” derken haklıydı belki; fakat Sn.Kandur’un konuşması kanaatimce –belki de bana göre- biraz da tercümeden kaynaklanan sıkıntılardan tam da anlaşılamayan bir konuşma oldu. ‘Çerkes Dostu’ biri olarak sizlerin karşısında ayakta konuşmamı yapacağım diyerek salonu avucuna alan ve salondakilerin sempatisini kazanan Turgut Türksoy’un Kandur’un söylediklerine istinaden “ben böyle bir filmi seyretmem” demesi de bir başka ilginç enstantaneydi.
Ben kendi adıma söylediklerimi ilave ederek yazımı bitireyim. Çerkes Ethem meselesi bir amaç mı yoksa bir araç mı diyerek yola çıkarsak bu işin öyle veya böyle neticelenmesinin aslında tek başına hiçbir şeyi çözmeyeceği aşikar. Ban göre Ethem Bey’in siyasi itibarı iade edilmeli ve mezarı Türkiye’ye getirilerek adına bir anıt dikilmelidir; ama bu bile tek başına bizler için bir şey ifade etmez. Devlet eliyle kaybolmakta olan anadilimizle ilgili devlet, pozitif ayrımcılık yaparak derhal her türlü enstrümanı kullanarak girişimlerini yapmalıdır. Ancak o zaman Ethem Bey’i kullanarak yapılan Çerkesleri tasfiye ve asimilasyon politikalarının sonu gelmiş olur.
Ancak bu şekilde kanayan bir yaranın kabuk bağlaması mümkündür.
NOT: Organizasyondan dolayı Kaf dağı Platformu’nu başta Oğuz Berk’in şahsında olmak üzere Ferit Domaniç, Hamit Yüksel ve Hikmet Baykaldı beyi kutlarım.

Sayı: 2012 04
Yayınlanma Tarihi: 2012-04-01 00:00:00