Kurtuluş Savaşı’nda Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti (1. Bölüm)

0
774

Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı Arşivinden: Yunanlıların Batı Anadolu’da kurdukları ve onayladıkları “Şarkı Karib Çerkezleri Temini Hukuk Cemiyeti”nin İtilâf Devletlerine Anadolu’da bir Çerkez devleti kurdurmaları için yaptıkları müracaat belgesi


15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmeye başlayan Yunanlılar, karşılarında bulunan Türk halkının ne yapacağını bilmez, kararsız ve hazırlıksız bulunması sonucu kısa sürede işgallerini üç ayrı yönde sürdürerek Manisa, Aydın, Ayvalık, Bergama’ya ulaştılar. Ödemiş’te kurulan Kuva-yı Milliye sayesinde bir ara Yunanlılar Aydın’ı boşaltmışlarsa da Türk kuvvetlerinin sayıca çok az oluşu ve Yunan kuvvetlerinin yeni takviye almaları sonucu Aydın 3 Temmuz’da tekrar Yunan işgaline uğradı. (1) 1920 yılı sonlarında Batı Anadolu’da Balıkesir, Karacabey, Gönen, Bursa ve Uşak Yunanlılarca işgal edilmiş durumdaydı.

Yunanlılar başlarda, özellikle Batı Anadolu’da yaşayan Rumların kendilerine sağladıkları yardımlarla çok kolay ve çok rahat bir şekilde işgal için ilerlemelerini sürdürdüler. Fakat Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkarak başlattığı millî direniş ve toparlanma hareket ve gayretleri çok zor şartlar altında gerçekleştirilmesine rağmen giderek teşkilâtlı bir hâl almaya ve milletin desteğini kazanmaya başladı. Bunun üzerine Yunanlılar Anadolu’da yaşayanlardan bazılarını kendi yanlarına çekmeyi ve onları Millî Mücadele ve onun lideri olan Mustafa Kemal Paşa’ya karşı kullanmayı denediler. Bu girişimlerden birisini daha önceki bir yazımızda göstermiş (2) ve 1922 yılında, Kuva-yı Milliye içerisinde Yunanlılara karşı savaşan ve bu topraklarda yüzyıllarca bizimle beraber yaşamış olan, aynı kültürle yoğrulduğumuz doğulu kardeşlerimizin, Yunanlılarca bulundukları yerlerde Mustafa Kemal’e karşı isyanlar ve ihtilâller tertip etmeye davet edildiklerini açıklayan bildirileri uçaklarıyla Türk mevzilerine attıklarını belirtmiştik. (3)

Bu yazımızda da Yunanlıların Batı Anadolu’da yaşayan Türk halkının bir kısmını kullanma girişimlerine ait iki belgeden bahsedeceğiz. Bu belgelerin ikisi de 1921yılına ait.

Bunlardan birincisi başlarda Millî Mücadele’ye çok büyük katkılarda bulunmuş, Batı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin kurulmasında, Yunan ilerleyişinin engellenmesinde ve Anadolu’da patlak veren iç isyanların bastırılmasında büyük hizmetleri olan Çerkes Ethem’in kardeşi Reşit Bey’le ilgilidir.

 

“Çerkezler, Orta Asya’dan beri benzer gelenekleri paylaştığımız, ortak İslâmî kültüre sahip olduğumuz mert, mizaçları ihanete pek elverişli olmayan kardeşlerimizdir”

 

Bandırma’da yaşayan Çerkezlerden Ali Bey’in oğulları olan Ethem, Tevfik ve Reşit kardeşlerden Tevfik ve Reşit Bey subaydır. Ethem ve Tevfik Bey cephede görev almışlardır. Reşit Bey ise Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndedir. Ethem Bey de cephedeki duruma göre hem cephede bulunmakta hem de Ankara’ya gidip gelmektedir. Başlarda Ethem ve kardeşinin yönetiminde olan kuvvetler önemli görevler ifa etmiş, büyük hizmetler sunmuşlardır. Ancak Gediz yenilgisinden sonra, Ethem kuvvetlerinin ve diğer bütün Kuva-yı Milliye kuvvetlerinin düzenli orduya geçirilmesi kararlaştırılmıştır. Fakat Ethem ve kardeşleri bunu kabul etmezler. Özellikle Batı Cephesi’nde Cephe Komutanı İsmet Paşa ile ona bağlı Tevfik Bey arasında anlaşmazlık başlar. Mustafa Kemal Paşa, Ethem ve kardeşlerini ikna etmek, onları kaybetmemek için bütün iyi niyeti ile uğraşır. TBMM’de, Bakanlar Kurulu bazı milletvekilleri ve Reşit Bey’in de katıldığı bir toplantı yapılır. Amaç bir uzlaşma sağlamaktır. Ama toplantıda Reşit Bey’in uzlaşmaz tutumu yüzünden bir sonuç elde edilemez. Fakat Mustafa Kemal Paşa yine de uzlaşma yollarını kapatmaz. Ethem ve Reşit Beyleri ikna ederek onlarla birlikte bu problemin halledilmesi için Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey’le yüz yüze görüşmeye giderler. Ama görüşme gerçekleşmeden Ethem Bey Balıkesir’de trenden iner ve kaybolur. Hemen kuvvetlerinin başına geçer. Ethem Bey kuvvetlerini Yunan cephesine doğru değil, millî orduya karşı düzene sokmaya başlar ve saldırı hazırlıkları başlatır. (4) Daha sonra Reşit ve Tevfik Beyler de ona katılırlar. 3 kardeş TBMM kararlarına karşı gelirler. Bu karşı çıkış o kadar ileri boyutlara varır ki, önce Ethem bir adamını anlaşmak için Yunanlılara gönderir. Arkasından da Reşit Bey 3 Ocak 1921’de Yunan ordu karargâhına gider. Reşit Bey 7 Ocak 1921’de Yunanlılarla bir protokol imzalar. Hiç olmaması gereken bu çirkin davranışlar sadece bunlarla da kalmaz. Birinci İnönü Savaşı sırasında Ethem, Tevfik ve Reşit Beyler 17 Ocak’ta Yunanlılara sığınırlar.

Birinci İnönü Savaşı’nda Eskişehir’i ele geçiremeyen ve tekrar geldikleri Bursa istikametine çekilmek zorunda kalan Yunanlılar, ikinci bir saldırı için hazırlık yaparlarken, ellerinde bulunan Ethem, Tevfik ve Reşit Bey’den de yararlanmak yoluna gittiler. Savaştan hemen sonra 3 kardeşten en uzun süre TBMM’de milletvekilliği yapan Reşit Bey’e hazırlattıkları bir beyannameyi imzalatarak kendi uçaklarıyla Türk tarafına attılar. Reşit Bey imzalı beyanname, hem Millet Meclisi’ne hem de Türk milletine hitaben yazılmıştı. Beyannamede Reşit Bey «Muhakkak mağlûp olacaksınız… Teslim olunuz…» diyor ve hem Türk milletinin hem de TBMM’nin moralini bozarak onları Yunanlılar karşısında moralsiz bırakmak istemekte ve Mustafa Kemal’e karşı çıkmaya ikna etmeye çağırmaktadır. Genelkurmay ATASE Arşivi’nde bulunan bu beyanname şöyledir:

“İzmir 12.2.37

Ankara Millet Meclisi’ne ve Türk milletine

Anadolu’daki gazete ve ajanslardan anlıyorum ki, yine sahtekâr kumandanlarınız karşınıza bir (İnönü) muzafferiyeti çıkardılar, sizi ve halkı sarhoş ettiler. Mustafa Kemal’in büyük bir meşguliyet-i fikriye ve zihniye ile ihzar (hazırlama) ettiği tasniatı (düzmeceleri) da alkışlarla dinlediğinizi teessüfle okudum.

Teslim olunuz diyorum. Yalnız Allah aşkına, memleketin selâmeti namına kendinizi hakka daima hakka doğru sevk etmeye çalışınız. İçinizde Mustafa Kemal’den başka sebkbâr (ileriye geçen) yoktur. Bilâhare siz de benim gibi bu hareketlerinizle pişman olacaksınız. Fakat iş işten geçmiş bulunacaktır. Müsavaat (eşitlik) ve adalete misal olmak üzere Yunanlıların gözü önünde mümer-i İslâm olan mahallerde bilâfütür (korkusuzca) taşınan Mustafa Kemal’in fotoğraflarıdır.

Hokkabazlara aldanmamaya gayret ediniz. Aldanan adalet hakikat takip edemez.

Muhakkak mağlûp olacaksınız.
Eski arkadaşınız (Mebus Reşit) imza” (5)

1921 yılının sonlarında Sakarya Meydan Savaşı’nı kaybeden Yunanlılar tekrar Eskişehir- Afyon hattına çekilmişlerdir. Sakarya Savaşı’ndan sonra Türklüğün toparlandığını ve ülkesini kurtaracağını anlayan ülkelerden önce Rusya ile 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşması, daha sonra Fransa ile 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmalar, Türk-Ermeni Savaşları, İnönü Savaşları, Sakarya Meydan Savaşı’ndaki askerî zaferlerden sonra TBMM’nin kazandığı çok önemli iki siyasî zaferdir. Yunanlılar Türklerin bu siyasî zaferlerinin hemen sonrası bir başka manevraya daha girişmişlerdir. İkinci girişim olarak burada bahsedeceğimiz bu belge ise Yunanlıların Batı Anadolu›da kurdukları ve onayladıkları «Şarkı Karib Çerkezleri Temini Hukuk Cemiyeti” (Yakın Doğu Çerkezlerinin Hukukunu Sağlama Derneği)›nin İtilâf Devletlerine Anadolu›da bir Çerkez devleti kurdurmaları için yaptıkları müracaat belgesidir. Belge dikkatlice okununca, bunun Yunanlılar tarafından kaleme alındığı, Türk millî kuvvetlerinin başarılarını engellemek ve Anadolu›da yakında gerçekleşecek Türk hâkimiyetini önlemek için böyle bir yola başvurulduğu hemen görülebilir.

Bu belge, Prof. Dr. Doğu Ergil›in kitabında da yer almıştır. Ancak Ergil bu belgeyi “…Çerkez kökenli yurttaşların Osmanlı topluluğundan ayrılmak ve bağımsız bir siyasal birlik kurmak için girişimde bulunmaları…” (6) şeklinde yorumlamaktadır. Bizim bu yoruma katılmamız mümkün değildir. Zira bu girişim Çerkezlerin istek ve iradeleriyle, topluca ortaya koydukları bir girişim değildir. Bunu Yunanlılar planlamışlardır. Zira;

1. Daha bildirinin hemen başında dernek kurucularının “… Çerkezlerin Yunan Hükümeti›ne sığındığını ve millî isteklerinin yerine getirilmesini rica ettiği…” (7) bildirilerek ilk bakışta bildirideki Yunan parmağı hemen gözükmektedir.

2. Yine bildiride “… Çerkezlik, haklı ve tabii bir kararla, kendisine kurtuluş vadeden ve bunu işgal bölgesinde fiilen ispat eden Yunan ordusuna katılmayı…” (8) ibaresi var ki, Yunanlıların kandırabildiklerine kurtuluş vaadiyle bu bildiriyi imzalattıkları ortaya çıkmaktadır.

3. Bildirinin bir başka yerinde de “… Anadolu›da Rumlarla Çerkezlerin karşılıklı olarak hayati menfaatlerinin ve siyasi haklarının eşit olarak korunması…” (9) denilmektedir. Yani Rumlar Anadolu›da kendilerine yeni destekçi aramışlar bunun için de birkaç Çerkez ancak kandırabilmişlerdir.

4. Osmanlı devlet idaresinde Çerkezlerin akrabalık yoluyla, çalışkanlıklarıyla ve cesaretleriyle elde ettikleri rütbe, makam, ayrıcalık ve itibarlık vardı. Çerkezler Saray’a samimiyetle bağlıydılar. Oysa bildiride tam bir Yunan ağzı ile yazılmış “…300 seneden beri sürekli olarak egemen olan kötü idare yüzünden yıkılış vadisine yuvarlanan asrî ve medenî bir idare kurmak kabiliyetinden yoksun içten ve dıştan Yakın Doğu›da ve dolayısıyla Avrupa›da bir karışıklık ve harp kaynağı olan Osmanlı Hükümeti…” (10) gibi hakaret dolu ibareler vardır.

5. Yunanlılar, söz konusu derneğin kurucuları olan aldatılmış birkaç kişiye gerçek amaçlarını aynı bildiride şöyle söyletiyorlar: “… Çerkezlerin Yakın Doğu›da Türklerin uğursuz yönetiminden kurtulmasıyla Yunan himayesi altında bir barış ve esenlik unsuru olarak yaşamaları…”, “… uygar Yunan hükümetinin fiilî himayesi altına sokulması…” (11) Yani Yunanlılar Anadolu›da hem Rumların, hem de Çerkezlerin koruyucuları olarak bulunduklarını ve bulunmaları gerektiğini, aldatılmış birkaç kurdurttukları dernek kanalı ile İtilâf Devletlerine duyurmak istemişlerdir.

Oysa Çerkezler, Orta Asya’dan beri benzer gelenekleri paylaştığımız, ortak İslâmî kültüre sahip olduğumuz mert, mizaçları ihanete pek elverişli olmayan kardeşlerimizdir. Millî Mücadele’nin yanında yer almışlar, hatta birçok bölgede Milli Mücadele’nin başlatıcısı olmuşlardır. Millî Mücadele’yi baltalamaya yönelik iç isyanların bastırılmasında da çok büyük hizmetleri olmuştur. Ancak her toplumda aldatılabilecek insanlar çıkar. İşte bu bildiriye imza atanlar da sayıları 20’yi bulmayan kimselerdir. Onların da Yunan işgali altında olan bir bölgede yaşadıkları asla gözden uzak tutulmamalıdır. Yani bu bildiriye imza atmış olanların bile Yunanlıların baskı ve zorlamaları sonucu bu işi yaptıkları düşünülmelidir. Nitekim bildiri Osmanlıca, Fransızca ve Rumca basılmıştır Yazımızın sonuna bu bildirilerin Osmanlıca, Fransızca ve Rumcalarının birer sayfasının fotokopisini ekledik. Sayın Ergil kitabında söz konusu belgeyi sadeleştirip, bu günkü dille aktarmış. Biz Osmanlıcasını bu günkü alfabeye çevirip, parantez içinde anlaşılmayan kelimelerin manalarını verdik.

Genelkurmay ATASE Başkanlığı ihtisas kütüphanesinde bulunan metnin orijinali şöyle: ÇERKEZ MİLLETİNİN DÜVEL-İ MUAZZAMA VE ÂLEM-İ İNSANİYET VE MEDENİYET- İ UMUMÎ BEYANNAMESİ (Devam edecek)

(1) Ergün Aybars; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Ankara, Ankara Üniversitesi Basım Evi, 1988, s. 147.

(2) Silahlı Kuvvetler Dergisi, Sayı 343, Ocak 1995, s.30-40.

(3) Genelkurmay ATASE Arşivi; D. 6165, K. 63, F. 5-2.

(4) Aybars; s.270

(5) a.g.e.; s.270

(6) Doğu Ergil; Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi, Ankara, 1981. s.249-256

(7) “Çerkez Milletinin Düveli Muazzama ve Alemi İnsaniyet ve Medeniyete Umumi Beyannamesi» (Genelkurmay ATASE Kütüphanesi), İzmir. 1337. s. 1.

(8) a.g.b.; s.2.

(9) a.g.b.; s.2.

(10) a.g.b.; s.3. (11) a.g.b.; s.4.

(*)Kaynakça: Askeri Tarih Bülteni,Şubat 1996,

Sayı: 40, Sayfa:67-78 Metin aynen aktarılmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz